• bugün 37,7 ateş ve öksürükle test yaptırmaya götürdüğüm annemin bir saat önce pozitif olduğunu öğrendik. büyük ihtimalle babam ve bende pozitifiz. sinirler gergin bir şekilde ekipleri beklemekteyiz. aslında süreci çok iyi idare ediyoduk, şimdi bu nerden çıktı?!

    edit: 13 saat üzerine filyasyon ekipleri geldi. testlerimiz yapıldı, ilaçlar verildi.
    annem ilk dozunu aldı. hala tat ve koku hissi var. öksürüğü azaldı. ateşi gece 39,6ya çıktı, şuan 37,6.

    edit2: az önce benim ve babamın negatif olduğunu öğrendik. annemin ateşi 36,9a indi. hala tat ve koku alabiliyor, gücü yerinde. ben hayli şaşkınım tabii, dibinden ayrılmadığın kadından virüs almamışım.

    edit3: karantinanın 2. günü. ateş 37,1. gayet enerjik. hatta şarkılar bile söylüyor. tat ve koku yerinde, iştahı açık. öksürüğü kesildi. anacuğumun bağışıklığı ne kadar da kuvvetliymiş.

    edit4: 3. gün. ateş 38,2. halsiz uyandı ve gün boyu devam etti. akşama doğru diz ağrılarının başladığını söyledi.

    edit5: 4. ve 5 günde keyfi de enerjisi de yerinde. ağrısı hafif, iştahı açık. tat ve koku alabiliyor.

    edit6: 10. günden bildiriyorum. annem gayet iyi. ateşi kontrol altında, enerjisi yerinde, iştahı açık, öksürüğü hafif. ama babam ve benim için işler yolunda değil. psikolojik olarak çökmüş durumdayız.
  • baş ağrısı, sırt ağrısı, ağızda acı tat şikayetleriyle gittiğim doktordan, akciğer filmi, kan tahlili ve sürüntü testi vererek ayrıldım 16 kasım'da. 17 kasım'da da pozitif sonucumu ve akabinde favicovir ilacımı teslim alarak sürece başladım.

    en şiddetli şikayetim baş ağrısıydı. karantinanın birinci günü tat ve koku kaybı gerçekleşti. net bir şekilde hiç koku alamıyordum, yediğim şeylerden de sadece zeytin gibi keskin tuz tadı olan şeyleri ya da çok ekşi portakal gibi uç tatları alabiliyordum. ilk günler baş ağrısı sebebiyle uyuyamıyordum. uykusuzluk iyice arttırıyordu sırt ağrımı.

    doktor bir yakınımın tavsiyesiyle redoxon ve coraspin de almaya başladım. eczacımızın tavsiyesiyle magvital magnezyum da almaya başladım fakat bende çarpıntı yaptığını farkedince ikinci denemede bıraktım.

    zencefil ve limonlu çaya biraz bal ekleyerek içtim her gün. ıhlamur, bol limonlu su ve ne varsa bitki çayı bol bol içtim. en az 3.5 lt su içtim. mandalina, portakal, elma, armut ne olursa her gün mutlaka meyve tükettim.

    bulunduğum odanın camını üstten açık bıraktım devamlı. ara ara da tamamen açıp havalandırdım. odadan mecbur olmadıkça çıkmadım.

    bugün 10. günündeyim. öğlen dayanamadım gittim, test verdim tekrar ve akşam sonucu geldi. negatifim.

    pozitif çıkacağını da biliyordum testi verirken, bugün negatif olacağımı da anlamıştım.

    baş ağrısı ve ilk günlerden hiçbir şikayetim kalmadı. meyve yediğim zaman hafif bir öksürük yapıyor ama sonra geçiyor. onun dışında iyi hissediyorum.

    burada olumlu/olumsuz pek çok şey yazılıyor. kötü geçiren, nefes darlığı çeken tanıdıklarım da oldu ama benim gibi hafif denecek şekilde atlatan da.

    herkese sağlık dolu günler diliyorum. benim tecrübem böyleydi, umarım herkes bir an evvel sağlıklı günlerine döner.
  • kaç kişiyi daha alacaksın sevdiklerimden arkadaşlarımdan ha kaç kişiyi. yeter artık düş insanlığın yakasından...
  • arkadaşlar hazır mıyız? gelecekten bir mesaj getirdim, tünelin ucu hoş olmayan bir yere çıktı lütfen olduğunuz yerde kalın.

    şubat 2020 zamanda bir kırılma yarattı ve şu anda kırılma neticesinde oluşan paralel evrenlerin birinde ilerliyoruz. bu seçtiğimiz yolun adı histeri, panik ve korku. ölüm korkusu ile bizi birey yapan her türlü hak ve ayrıcalıktan vazgeçtik ve gönüllü olarak laboratuvar farelerine dönüştük. şu anda a noktasından b noktasına izinsiz gidemiyoruz, ağzımızdaki tasmayı çıkarıp kendi çocuklarımıza gülümseyemiyoruz, çok yakın gelecekte vücut bütünlüğümüz de elimizden alınacak. içimize giren ve çıkan kimyasallar üzerinde herhangi bir söz hakkımız kalmayacak. polis nezaretinde zorla aşılanıp etiketlenecek, yürüyen qr kodlarına dönüştürüleceğiz. abarttığımı düşünenler, kasım 2019’da bugün olacakları söyleseydim ne derlerdi onun hesabını yapsın.

    başa dönelim. ocak 2020. çin’de yeni bir virüs çıkmış, olabilir. daha önce de çıkmıştı. ama bu öncekilere benzemiyor. wuhan’da insanlar öbek öbek sokak ortasında yere yığılıyor, heryerde cesetler, hazmat kıyafetli görevliler. bu görüntüler sosyal medyada ve ana akım medyada milyonlarca kez paylaşıldı. ne hikmetse dünyanın başka bir yerinde covidden dolayı yol ortasında yere yığılan kimse görmedik.

    bkz 1

    bir adım geri gideyim. dsö’nün 2019’da yayınladığı küresel salgınla mücadele planında salgının endemik veya pandemik olmasına ve şiddetine göre çeşitli tavsiyelerde bulunuluyor. ancak hiçbir şart ve koşulda yapılmaması gereken tedbirler olarak şunlar belirtilmiş:
    • virüse maruz kalan asemptomatik bireylerin karantinada tutulması (salgınla mücadelede faydalı olduğuna yönelik güçlü kanıt yok ve uygulama güçlüğü+ciddi ekonomik ve sosyal yan etkileri nedeniyle uygun bulunmuyor. tam kapanma (herkesin karantina altında tutulması) ile ilgili herhangi birşey söylenmemiş, sanırım o tarihte bunun bahse konu alınması bile absürt bir konsept olduğunu düşündüler)
    • contact-tracing (filyasyon). çok özel durumlar haricinde (salgın ilk başladığında bilgi toplamak için) yapılmamalı, herhangi bir faydası yok.
    • seyahat tedbirleri, giriş çıkışta tarama, sınırların kapatılması: bu önlemler virüsün yayılmasında önemli bir fayda sağlamadığı ve ciddi etik kaygılar ve sosyal/ekonomik yan etkileri nedeniyle önerilmiyor.

    maskeye gelince, bilimsel literatürde yüz maskesi kullanımın virüs yayılımını azalttığına yönelik bir bulgu yok, ancak tedbiren semptomatik kişilerin kullanması öneriliyor denilmiş. sanırım çocuk yaşlı herkesin heryerde maske takması gibi bir ihtimali düşünseler gülünç bulunurdu.

    bkz 2

    dsö’nün 2019’da dedikleri görüldüğü üzere gayet makul ve bu minvalde gidilseydi şu anda bambaşka bir dünyada yaşıyor olacaktık. nasıl bu hale geldik? çinden gelen görüntüler ve italya’da olanlardan sonra sosyal medya galeyana geldi ve anaakım medya da sansasyon peşinde bu furyaya katıldı. makul ve sakin bir şekilde analiz yapanlar sosyal medya lincine uğradı. o tarihlerde ingiltere’de chief scientific advisor patrick vallance’ın sürü bağışıklığı ile ilgili söyledikleri bağlamından kopartıldı ve sosyal medya gazabı durdurulamaz bir hale geldi.

    bkz 3

    bu esnada ımperial college ekibinin çalışması piyasaya sürüldü. neil ferguson önderliğindeki ekibin modellemesine göre hiç önlem alınmazsa pandemiden dolayı uk’de 500.000 kişi hayatını kaybedecekti. hükümetin covid politikasını bu rapor belirledi diyebiliriz. bu çalışma daha sonra çok fazla eleştirildi ve tabiri caizse yerden yere vuruldu ancak hatalı yola bir kere girildikten sonra aa hata yapmışız, boş yere aylarca kapalı kaldınız demeye tabiri caizse politikacıların bir tarafı elvermedi.
    üstüne kaderin cilvesi, boris johnson corona kaptı ve yoğun bakımlık oldu. bence bu noktada politikacılar yarattıkları canavarın altında kaldılar, babaanne katili (granny killer) olmamak için vur deyince öldürdüler ve üç hafta süren tam kapanma başladı. sekiz aydır o üç haftanın bitmesini bekliyoruz.

    kısacası sjw’ler, virtue-signalling, snowflake jenerasyonu, woke geçinen üç-beş twitter haydutu bbc ve guardian gibi anaakım liberal medya ile elele verdiler, makul analiz yapan herkesi nazi ve soykırımcı ilan ederek lockdown, maske, mesafe üçgeninde içinde bulunduğumuz dünyayı yarattılar. çin dünyayı ele geçirecek diye korkuyorduk, ona gerek kalmadı, dünya çin olmaya karar verdi. ingiltere bana kalırsa batı’ya da örnek oldu ve aynen şablon şeklinde benzer önlemler uygulanmaya başlandı. bu yola girilmesinde diğer bir etken de demokratların covid meselesinde kan kokusu alıp buradan trump’a baya zarar verebileceklerini sezmeleri oldu. batı’nın kuyruğuna takılan hindistan, güney afrika, türkiye gibi üçüncü dünya ülkeleri de kendi ekonomilerini ve çocuklarının geleceklerini bir avuç twitter ergenine şirin görünmek ve linç yememek için sattılar.

    geldiğimiz noktada, özellikle batı’da politikacılar kendilerini öylesine derin bir çukura gömdüler ki buradan çıkış ne yazık ki mümkün görünmüyor. ingiltere, ab, abd, kanada, avustralya’da hayat felç olmuş durumda. eğriyi baskılamak (flatten the curve) ve yatak kapasitesini yönetmek için başlayan üç haftalık kapanmalar yeni normal haline geldi. covid anlatısı etrafında yeni bir din oluştu ve bu dinin müritleri çok öfkeliler. kendilerinden başka herkesi cahil, ırkçı, bilim karşıtı ilan ederek susturuyorlar. sosyal ve anaakım medyada görünür olan ve kontrolü ellerinden tutanlar bunlar. covid dinine karşı gelenler youtube, twitter ve google algoritmaları tarafından alt sıralara itiliyor, hatta kanalları demonetize oluyor veya tamamen kapatılıyor. şu anda bütün dünyanın veri akışı 3-4 büyük şirketin elinde. tarihin hiçbir döneminde bu kadar az sayıda insan bu denli büyük bir gücü elinde tutmamıştır.
    endemik hale gelen bir virüsü baskılamaya çalışmak, hayatı durma noktasına getirmek, sağlıklı insanları eve hapsetmek, çoluk cocuk herkesin ağzına ne idüğü belirsiz maskeleri zorla taktırmak nasıl bir hastalıklı zihnin eseridir anlamak mümkün değil. gelecek nesiller bu yapılanlara baktığında biz ortaçağda cadı yakanları okuyunca ne düşünüyorsak aynısını düşünecekler. bilimselliğe, akla ve mantığa dayanarak değil histeri, panik ve öfke nöbetleriyle alınan kararlar.

    türkiyeye ailemi ziyarete geldiğimde gerçekten dehşete düştüm. insanlar ruh hastası yapılmış, obsesif bozukluk salgın haline gelmiş. birçok kişinin elleri kimyasal ve alkol kullanmaktan timsah derisi gibi olmuş, kimse gözgöze gelmiyor, kaldırımda çocuklu aileler birini görünce beş metre öteye kaçıyorlar. daha neler gördüm.. çift kat maske takanlar, yalnız başına araba kullanırken maske takanlar... hatta mekanda otururken bira şişesini fısfısla dezenfekte edeni bile gördüm. bu insanlara ne denebilir ki? bence akli melekelerini ve cezai sorumluluklarını yitirmişler, kendi başlarına alışverişe bile çıkmamaları lazım.

    covidin en büyük zararı bence çocuklarımıza verdiğimiz geri dönüşü olmayan hasar oldu. sanırım en kötüsü de ufacık çocuklara maske taktırılması. bunu yapan aileler benim gözümde çocuk istirmarcısıdır. ihtiyaçları olan eğitimden ve kendi akranlarıyla sosyal etkileşimden geri kaldıkları yetmezmiş gibi, rezil maskelerin ardından korkuyla bakıyorlar, yetişkinlerin yüz ifadesini okuyamıyorlar. fiziki temasın kötü olduğu kafalarına kodlanıyor, emniyette olmak için kendi akranlarıyla aralarına mesafe koymaları gerektiği öğretiliyor. bunu yapanlar gerçekten çocuklardan nefret ediyor olmalılar, içinde en ufak bir sevgi ve şefkat olan bir kimsenin bu ruh hastalığına onay vermesi mümkün değil. maske, mesafe, hijyen derken duygudurum bozukluğundan muzdarip, depresif, obsesif ve sevgiye ve fiziki temasa aç nesiller yetiştiriyoruz.

    tam kapanma (lockdown) isteyenler hayatlarında alın teri ile üç kuruş kazanmışlar mıdır merak ediyorum. memur veya evden çalışabilecek beyaz yakalı olup oturduğu koltuktan ferman vermek kolay olsa gerek. türkiyeye gelince yakın çevremde de gördüm, toplumun bu bahsettiğim önemli bir kısmı 8 aydır resmen tatil yapıyor, ve üç kuruşa çalışıp hayatını kazanmak zorunda olanları da esir almışlar. haftada iki gün ofise gidip kalan günler 11de kalkıp bilgisayarı açıp, maaşın her ay sonunda hesaba yatacağı garantisiyle ahkam kesmek kolay. bu şampanya sosyalistleri, bu hıyarlar, bu ahlaksızlar katiyen eğitilmezdir. bunlar hakikaten ayrı bir tür, ülkemize has değiller, muadilleri batıda da var.

    birçok saygın bilim insanı, ki bunların içinde oxford, harvard,stanford gibi ünilerden profesörler var, ekonomileri açın, hayatı normale döndürün, kapanarak faydadan çok zarar veriyorsunuz ve gelecek nesilleri öldürüyorsunuz diye aylardır bas bas bağırıyor. ne sosyal medyada ne anaakım medyada alternatif görüşleri görmek mümkün. algoritmalara takılmadan birşey söyleyebilene aşkolsun.

    great barrington declaration

    sağlık sistemleri covid ile mücadeleye çevirildiği için birçok kişi covid dışı sağlık hizmetinden faydalanamıyor. örneğin rutin taramalar yapılamıyor, bu sebeple önümüzdeki yıllarda özellikle kanser sayısında ciddi artış bekleniyor. aynı şekilde insanlar hastaneye gitmeye korktuğu için tedavi edilebilecek kalp rahatsızlıkları ölümle sonuçlanıyor. kapanmalardan dolayı işsizliğe bağlı depresyon, intihar, aile içi şiddet, uzun süreli izolasyona bağlı psikolojik rahatsızlıklar ve özellikle gelişmekte olan ülkelerde çocukların eğitimlerinin aksaması, ekonomik kriz yüzünden çocuk açlığına bağlı milyonlarca ölüm.. kapanma isteyenler bunların hesabını nasıl verecekler?

    komplo teorisyeni demesinler, ingilterenin resmi verilerini (publıc health england) paylaşayım

    public health england

    salgın başından bu yana, önceki 5 yıl ortalamasına göre;
    • 15-65 yaş arası covide bağlı olmayan ölümlerde ciddi artış
    • ölüm yerine bağlı olarak evde ve yaşlı evlerinde gerçekleşen covid dışı ölümlerde ciddi artış (yaklaşık 30bin ekstra)
    • ölüm sebebine bağlı olarak kalp ve dolaşım hastalıklarına bağlı ölümlerde ciddi artış (hastanede tedavi edilemediği için ölüm)
    • ölüm sebebine bağlı olarak demans ve alzheimera bağlı ölümlerde ciddi artış (hastanede tedavi edilemediği için ölüm)
    • ölüm sebebine bağlı olarak akut ve kronik solunum yolu hastalıklarına bağlı ölümlerde ciddi azalış (dominant virüs covid olduğu için normalde başka sebepten ölecekler covid görünüyor)

    yaşa bağlı olarak covidden 0-14 yaş arası 6 (yazıyla altı!), 15-44 yaş arası 700 kişi hayatını kaybetmiş (60 milyon kişide). bunların ne kadarının komorbidite taşıdığı da söylenmiyor. yani belirli yaşın altında olanlar için covid riski diye birşey sözkonusu değil, ölüm sayıları istatistiksel olarak neredeyse anlamsız. özetle, yapılması gereken toplumun sağlıklı ve dirençli kesiminin hayatına devam ederek bağışıklık geliştirmesi, bu esnada yaşlı ve hasta olanların korunmasıydı. yapılan ise tam tersi oldu, yaşlılar yatak kapasitesi açmak için hastanelerden çıkartılarak huzurevlerine ölüme gönderildi, sağlıklı ve genç olanlar ise evlere kapatıldı. ilk başta da söylediğim gibi, sağlıklı kişilerin eve kapatılması ihtimalini dsö 2019’da raporuna bile almamış, bu manyakça fikri muhtemelen akıllarına bile getirmediler. tarihte görülmüş birşey değil.

    özetle, milyonlarca insanın hayatı gripten az daha ölümcül olan bir virüs yüzünden allak bullak oldu. ingilterede birçok küçük dükkan, pub ve restoran bir daha açılmamak üzere kapılarını kapattı. bu işten karlı çıkanlar her halükarda çalışan amazon, pret ve starbucks gibi büyük kahve zincirleri ve büyük market zincirleri. türkiyede gördüğüm kadarıyla kör topal da olsa küçük dükkanlar ve hizmet sektörü açık kalabilmş. umarım böyle devam eder, yoksa yaratılan enkazın altından siz değil torunlarınız bile kalkamaz. tayyip gitsin diye covid ve ölü sayılarını kullanıp hükümeti köşeye sıkıştıranlar ve daha fazla kapanma isteyenler kendi halkına ihanet etmekteler. ekrem imamoğlu bu kayığa bindiyse o da gafilin önde gideni demektir. tayyipin gitmesinin bedeli küreselcilerin kucağına oturmak olmamalı.

    neil ferguson pandemi modeli kullanılarak isveç için yapılan projeksiyonda tam kapanma uygulanmazsa 96.000 ölüm olacağı öngörülmüşken, gerçekte isveç avrupa’nın ölüm oranı en düşük ülkelerinden biri, üstelik herhangi bir kapanma, maske, mesafe uygulamadılar. okullar pandemi başından beri açık.

    bkz 4

    diğer mevzu da pcr testinden kaynaklanan sıkıntılar, vaka sınıflandırması ve ölüm sınıflandırması konusunda ülkeler arası farklılıklar, veya ülkelerin metodoloji değiştirmesi nedeniyle herhangi bir karşılaştırma ve çıkarım yapmak zorlaşıyor. vaka sayısında test sonucu mu esas alınacak yoksa semptomlara da mı bakılacak, kovid kaynaklı ölümler neye göre belirlenecek.. büyük sıkıntı. örneğin ingilterede pozitif pcr testini takip eden 28 gün içinde ölenler kovid ölümü olarak geçiyor. pcr testlerinde diğer problem sahte pozitifler. testin sensitivite ve spesifisitesine bağlı olarak pozitif çıkanların yarısı veya daha azı gerçek kovid taşıyıcısı. bu yüzden tek başına test sonucu ile tanı konulması ve hatta pozitif test sonuçlarının vaka ilan edilmesi son derece yanlış. bu testler laboratuvar ortamında virüs parçacıklarının tespiti için geliştirilmiş, geniş çaplı popülasyon taramasında kullanılmak ve tanı konulmak üzere değil.

    bkz 5

    dolayısla bence ne vaka sayısı ne de kovid kaynaklı ölüm sayıları güvenli. en sağlıklısı geçmiş yıllara dayalı baseline ölüm trendine göre bu yılki verilerin karşılaştırılması. burada ciddi bir oynama varsa gerçekten korkunç bir salgın hastalık dünyayı yıkıp geçiyor deriz. yok eğer geçmiş yıllara göre küçük bir farklılık varsa (mesela 2018 yılı grip salgınında olduğu gibi) o zaman da covid’i ait olduğu yere koyarız. yani totalde gripten az daha ölümcül, yaşlı ve komorbiditesi olanları etkileyen, genç ve sağlıklı insanlar içinse grip kadar bile ölümcül olmayan bir hastalık. internet olmasaydı kaç kişi etrafta bir salgın hastalık olduğunun farkında olacaktı? cevap net. ha senin anana bacına kovid olsa ne derdin muhabbeti yapacaklar için söyleyeyim, dedem 88 yaşında anneannem 80 yaşında. ikisinin de elini öptüm, metabolik olarak sağlıkları yerinde olduğu için. bir hastalıkları olsa daha dikkatli olurdum, o kadar. ayrıca toplum sağlığını ilgilendiren politika yapılırken bilmemkimin anası bacısı değil herkesin faydası düşünülmeli, veriler ortada.

    belki de aptala anlatır gibi tekrar tekrar söylemek gerek: kapanma çözüm değil. bunu hangi manyak ortaya attıysa çıksın ortaya. hatırlanırsa ilk başta herkes bunun uzun vadeli bir çözüm olmadığının farkında gibiydi, o yüzden 2-3 hafta kapanıp sağlık sistemini düzene koyalım sonra açılırız şeklinde topluma kabul ettirilmişti. dediğim gibi, virüs endemik hale gelmiş, bir yere gittiği yok. herkesi vakumlu odada tutup tüple besleyemeyeceğimize göre, kapanmadan nasıl bir fayda bekleniyor anlamak mümkün değil. bu kapanma işini en manyakça, sadistçe yapan ülkeler (bkz ispanya, fransa, italya, peru, arjantin) hala ölü açıklarken hafif kapanma veya sıfır kapanma uygulayan kuzey ülkeleri düşük ölüm oranında seyrediyor. ispanya’da bir ara helikopterle plajdan insan topluyorlardı, çocukları aylarca eve hapsettiler, günde 1 saat yetişkinler dışarı çıkabiliyordu. kapanma çözüm olsaydı orada olurdu. bütün bu kapanma, maske ve mesafenin dayanağı olan asemptomatik bulaşma meselesinde büyük belirsizlikler var, semptom göstermeyen kişilerin yayıcı olduğuna, olsa bile salgının esas yayılım kanalına ciddi şekilde katkıda bulunduğuna ilişkin kanıtlar güçlü değil.

    bkz 6
    bkz 7

    diğer taraftan bu kapanma, maske, mesafe vs mevzusu büyük bir ikiyüzlülüğü de ifşa ediyor. bütün bu ağır tedbirlere katlanmamız isteniyor çünkü sözde her hayat değerli, tedbirli olmalıyız, elden gelen herşeyi yapmalıyız, yoksa babaanne katili oluruz. eyvallah, amenna. diyelim ki öyle. peki aynı kişiler 8 ayda geliştirilip piyasa sürülen, daha önce hiçbir bir şekilde uygulanmamış, faz 3 deneyleri bile tam olarak açıklanmamış covid aşısı mevzu bahis olduğunda ağız değiştirip bu sefer de bu kadar büyük riski alabiliyor? 8 milyar insanı daha önce denenmemiş, rekor sürede geliştirilmiş bir aşı ile aşılamak mı daha güvenli, yoksa milyonlarca yıl boyunca koronavirüs ailesinden virüslerle birlikte evrimleşmiş insan bağışıklık sistemine güvenmek mi? hani kara veba gibi nüfusu kırıp geçiren bir belayla karşı karşıya olsak anlarım, o zaman aşı riski alınır. ama mevcut durumda, özellikle risk altında olmayan 65 yaş altı popülasyonu güvenilirliği hakkında çok sınırlı veri bulunan ve uzun vadeli etkileri gözlemlenmemiş deneysel aşılarla aşılamak bence delilik, hatta delilikten de öte, tarifi mümkün değil.

    ‘messengerrna teknolojisi insan hücreleri içine viral mrna parçacıkları enjekte ederek hücrenin patojen antijenleri (yani virüs) üretmesi, vücudun üretilen bu antijenleri tanıyarak bağışıklık refleksi geliştirmesi esasına dayanıyor. (yani insan vücudunu bir nevi hackleyerek kendi kendine virüs ürettiriyor ve daha sonra vücut bu ürettiği virüsleri yenerek bağışıklık geliştiriyor)
    kasım 2020’ye kadar mrna teknolojisi deneysel kabul ediliyordu. bu tarihten önce mrna ile geliştirilmiş hiçbir aşı veya ilaçlar insanlar üzerinde kullanılmak üzere onaylanmamıştı. ’

    bkz 8

    son olarak şunu söyleyeyim, aşılı veya aşısız, dünya bu durumdan biraz zor çıkacak gibi görünüyor. önümüzdeki kış başka bir coronavirüs çıkabilir, veya güçlü bir grip salgını. bütün düzen maske, mesafe, hijyen etrafında yeniden dizayn edildi ve bu düzeni olduğu gibi sürdürmek işlerine gelebilir. örneğin uluslararası seyahat, toplu taşıma, kapalı alanlarda maske zorunluluğu kalkar diyemiyorum. aynı şekilde futbol, tiyatro, konser, gece kulübü gibi toplu etkinliklerde eskiye dönüş nasıl olacak.. ne işletme sahipleri ne politikacılar, kimse risk almak istemeyecektir, zira en ufak bir terslikte twitter haydutları tarafından linç edilme riski var. tedbiri elden bırakmayalım, bu şekilde devam edelim kafası bence ağır basacak. zaten test ve tarama altyapısı bir kere kuruldu, en büyük risk burada. sahte pozitif oranından dolayı ne kadar test yapılırsa o kadar vaka çıkıyor, bitmek bilmeyen bir pandeminin pençesinde kıvranıyoruz. seneye kışın aynı tiyatro tekrar oynanır.

    hayatta insana zevk veren herşeyi elimizden aldılar, evde oturup netflix izlemekten başka yapacak birşey kalmadı. ölüm korkusuyla bütün özgürlüklerden kendi elimizle vazgeçtik. türkiyedeki muhaliflerin hali bence en acıklısı.. senelerce şeriat gelecek korkusuyla yaşadılar, sonunda şeriatı kendi elleriyle getirdiler. müzik yok, eğlence yok, alkol yok, gece kulübü yok, dans yok, akşam 8 oldu mu tıpış tıpış evinize. vallahi de billahi de siz katiyen eğitilmezsiniz.
  • salı günü pozitif olan test sonucum bugün yaptırdığım ikinci testte negatife döndü. böyle bir şey nasıl mümkün olabilir diye sorduğumda vücuduma giren virüs yükünün az olabileceği söyleniyor. erken dönemde teşhis edilirse favicovir'in de etkisiyle 2-3 gün içinde semptom göstermeden negatife dönülebiliyormuş. umarım doğru bilgidir.
  • bugün dayımı bizden koparan lanet hastalık.
    tüm ailesi karantinada olduğu için memleketine tek başına ambulans ile gitti. orada hızlı bir defin işlemi uygulanacak.
    aileye sarılamıyorsun, tek yapabildiğimiz telefondan uzaktan uzağa destek olmak. hastalığın en kötü tarafı da bu çoluk çocuğun, eşin, dostun seni son kez göremeden gidiyorsun ve bir gece yarısı sadece dört kişi tarafından gömülüyorsun. dualarım tüm hastalarla.
    en kısa zamanda bitsin artık şu kabus.
  • çok dikkat etmemize rağmen ve tanıdığımız sayılı görüştüğümüz kişilerde de pozitif vaka olmamasına rağmen azimli eşimin kaptığı virüs.
    bel ağrısı ile başladı hastaneye gitti mr çektiler. fıtık başlangıcı ama bu kadarda ağrı yapmaması lazım diyip eve geri gönderildi. covid olabilir miyim sorusuna da hayır teste gerek yok değilsiniz cevabını aldı. ama bende gebelik ve evde bir bebe daha olduğu için yine garanti olsun diye özel bi laboratuara gidip test verdi ve sonuç pozitif.pozitif olduğunu öğrendiği ikinci gün kanlı balgam gelmeye başladı ve tomografi çekildi virüs maalesef ciğerine inmiş hastaneye yatışı yapıldı.hepi topu altı günde hiç hayatında sigara alkol kullanmamış sağlık problemi bulunmayan 34 yaşında biri için virüsün bu kadar çabuk yayılması benim için endişe verici.

    sormak istediğim bilgisi olan varsa yeşillendirsin lütfen...
    benim testimi ilçe sağlıktan gelip yaptılar iki gün önce dün sonuçlandı negatifmişim. test sonucunu öğrenene kadar evde sürekli birlikteydik çok şükür şuan bende ve çocuğumda bi sıkıntı yok. ama olursa gebelerde nasıl prosedür oluyor? ilaç kullanılabiliyor mu?
  • yakın bir arkadaşımın babaannesi bugün vefat etti. hâlâ daha “yok firüs mirüs dış güçler” sallayanlar var. buradan hükümete sesleniyorum: yasakları tamamen kaldırın. gerçekten kaldırın. maskeymiş, mesafeymiş. testleri de kaldırın. test yoksa hastalık da yok zaten. ölürse üzüleceğim 1-2 kişi var. baktım hastayım test de yaptırmayacağım market market gezeceğim. illa bu anti aşıcı, anti karantinacıların bir yakınına ya da kendisine denk gelirim. o kadar çoklar ki amk embesilleri.

    o deklarasyonu bir tarafına sokarlar adamın.
  • hay sicayim sizin buyuk oyun gorme sevdaniza.

    her sey illuminati, her sey dunyayi yoneten 4 aile. beyniniz yandi komplo teorilerinden, akp bu kadar mi beyninizi eritti dis gucler diye 20 yilda?

    yok biden gelince covid bitecekmis,

    yok asi hastaligi bitirmek icin degil insanlari kontrol etmek icinmis,

    yok bill gates dunya dijital olsun diye yapmis,

    yok gripten farki yokmus da korku pompalaniyormus,

    yok bilerek abartilip halkin ozgurluklerini kisiyorlarmis.

    her donemde salak var elbette ama bu kadar salagi bir arada gormek bize nasip oldu bu ulkede.

    tanim: yapay, dogal, komplo ya da degil ciddi bir salgindir, sevdiklerimizi bizden almaya devam etmektedir. kendinizi koruyun, dikkat edin.
  • şuanki yaşadığım hastalık olur kendisi.sadece benim değil annem,babam, abim, yengem, 2 yaşında yiğeniminde yaşadığı durum. ağır olmayan ama ağızda tat bırakmayan hastalık. tâbi bu tabir soyut ,somut olan bir tabir :)babamın zihin bulanıklığı(alzheimer benzeri ) soyut boyutu, tat kaybı olması ise somut :) ilaç kullanmamak gibi bir artistlik yaptım ve 9. günde öksürük ve halsizlik tekrar yaşıyorum. bakalım nasıl iyileşicem umarım derin izler bırakmadan biter gider.

    o değil de çayın tadını alsam iyiydiiii beee
hesabın var mı? giriş yap