• kimseye dokundurtmadığı, sürekli üzerine titrediği eşyalar, nesnelerdir.

    bizimkinin bir radyosu vardı. sabahları gazetesini okuyup, sallanan sandalyesinde elinde tüfekle beklerdi, kimse gelip radyoya elleşmesin diye.

    o kadar da güzel bir radyo değildi, saman radyoydu ama yasak olanı ellemek cazip gelirdi işte. 1955'te istanbul'da bir balıkçıdan almış. ne zaman "yav dede falanca tarihte durumlar nasıldı?" tarzı soru sorsam. "ben radyoyu aldıktan falanca sene sonra şöyle şöyle oldu" derdi. radyo adamın miladı olmuş lan. tıpkı büyük patlama gibi, radyoyu almadan önce zaman kavramı yok onun için. hep radyoyu aldıktan sonrasını hatırlıyor. o derece önemli yani.
  • dedem rahmetli, sağlık memuruydu. il il ilçe ilçe gezmiş zamanında. çalıştığı yerlerde bisiklet kullanmaya çok alışmış bu yüzden hastalığının son aşamalarına gelene kadar kullandı bisikletini. postacı bisikleti diyorlar bizim buralarda vitessiz, rahat bir bisiklet. eskiden kalma alışkanlık bir de ispanyol paça giyerdi. bisiklet kullanırken paçaları takılmasın diye ikişer mandal takardı paçalarını kıvırıp ve hep cebinde taşırdı onları senelerce hiç değişmedi o mandallar. kırmızı renkte. bir de bisikletine ayna taktırmıştı sağa ve sola dönerken bir kazaya sebep olmamak için. torunları dokunsa anlardı. çok kıymetliydi o aynalar bilemiyorum nedenini. mandallardan birini saklıyoruz hala.
hesabın var mı? giriş yap