• elias canetti'nin türkçe ismi "körleşme"olan bana göre 20. yüzyılın en iyi romanıdır. diyalektik materyalizm ne diye soran olursa bu romanı okuması tavsiye edilir.
  • kitle ve birey üzerine büyük mesai harcayan canetti'nin en büyük eserlerinden biri körleşme. değişik bir alegori, usta bir dil. kamuran şipal'le birlikte en büyük almanca çevirmenimiz ahmet cemal'in kitabı bütünüyle anlamasıyla ortaya çıkan şaheser.

    toplumdan yoksun dünyasız birey, toplumla birlikte faşizme evrilen bu karmaşık yapıya fazla çare aramıyor canetti. bazen schopenhauer'ı alaşağı ediyor, bazen kadına, toplumsal cinsiyete iğneli bakışlar fırlatıyor. profesör kien ile beraber doğu hikayelerinde kayboluyorsunuz. canetti, yaşadığı çağda büyük bir karanlık görmüş ve bunu çok farklı dile getirmiş.

    kitap kendisine çok sayıda ödül kazandırmış ancak daha sonra roman yazmayı bırakıp kitle ve iktidar üzerine çalışmış.

    kien; therese, kapıcı, kambur ve hatta georges'a toslamasaydı da kitaplarının içine gömülmeye devam etseydi daha mı iyiydi? zaten yanılmıştı kien. therese onu aldatmıştı. kitaplarına ihanet etmişti belki ama onları asla aklından silmemişti. kendisini kafasında olan dünya(kitaplar) sayesinde zaten çok büyük bir insan olarak görüyordu. kendisini akademiye de kaptırmamıştı. georges'a göre teknik bir insandı, tekniğin bu kadar yüceldiği çağda ne önemi vardı? sezgileri lüzumsuz buluyordu kien, aşkı yok sayıyor, kadınlardan nefret ediyordu. ona göre dünyayı bozguna uğratan kadındı. bellğinde kitaplarının destekçisiydi.

    canetti ne kien ne de georges'tu. ikisinin birleşimi ideal insan tanımıydı. bunun özlemini çekiyor canetti satırlarında.

    yoksa ateş en sadık dosttu. bir odanın ortasında, kitaplara yükselen alevleri yüzü gülerek seyretmek.
  • karşıtlıkların etkileşmesi ve çatışması, hastalıklı insan psikolojisi üzerine yazılmış en güzel kitaplardan biri

    detaylar üzerinden, ağır ağır, hiç acele etmeden, çok büyük bir sabırla yazılmış olması pek çok okuru sıkan, yoran bir yönü iken beni benden almıştır

    canetti'nin kitabı 26 yaşında yazdığı düşünülünce insanın bu ruha hem özenerek bakası, hem de feci şekilde acıyası geliyor

    ahmet cemal çevirisi olması daha da değerli kılıyor

    kitabın çok ciddi bir fiziksel kusuru var. yazı o kadar küçük ki hayatım boyunca en zorlanarak okuduğum kitap. inanılmaz göz yoruyor. yeniden ve iki cilt basılsa süper olur.

    (bkz: diyalektik)
  • ahmet cemal'in inanılmaz çevirisiyle daha da güzel hale gelmiştir. oğuz atay'ın tavsiyesiyle çeviriye başlaması da ayrı bir güzelliktir.
  • uzun süredir verdiğim mücadeleyi bugün itibariyle sonlandırarak okumayı bıraktığım kitap. ikinci bölüm itibariyle artık okuduklarımı anlamakta, kendini kitaba vermekte zorlanmaya başladım; tabiri caizse iş eziyete dönmeye başladı. dolayısıyla ne olacağını merak ettiğim halde bıraktım. neticede eziyet olsun diye okumuyoruz.

    kimseye oku veya okuma demem. okuyabilen istiyorsa okusun.
  • dünyasız bir kafa mı, kafasız bir dünya mı yoksa kafamda ki dünyada mı yaşıyorum diye beni sorgulatan kitap . belki yaşadığım şu güncel türkiye de kienleşerek dünyadan soyut bir kafa olmak en ideali.
  • bittiğinde iyi ki almışım okumuşum dediğim kitap oldu.
    -kendimi bildim bileli kitlelerden,basit insan topluluklarından ne denli nefret ettiysem romanda hepsini buldum. insanların iç dünyasının ne kadar kötü olabileceğini uç karakterlerle güzelce vermiş.
    sadece dr.kienin kadınlar hakkındaki görüşünü tamamen içten içe reddettim.kadınlar hakkındaki savlarını savunurken büyük düşünürlerden örnekler vermesi, bak o böyle demiş bu en doğrusu mantığı içerisinde hapsolması aslında en çok kör olduğu noktaydı. kadın veyahut erkek insan insandır. kardeşi georg 'kadınları çok ciddiye alıyorsun ' derken ben içimden insanları çok ciddiye alıyorsunuz! diye mır mır söylenerek okudum. özetle kaliteli bir kitaptı.
  • kış ayında okunması gerekli kitap. kış ayının verdiği kasvetli hava ve melankolik durumun etkisi ile dr.kien'in ruhunu,düşüncelerini içselleştirebileceğiniz kitabın kimi sayfalarında tarihsel yolculuk yapacağınız kimi zamanlarda modern dünyaya döneceğiniz kimi zamanlarda da daha önce bilmediğiniz düşsel olarak ziyarette dahi bulunmadığınız diyarlara yolculuğunuzda size yoldaş olacak ağırlıklı olarak felsefi kitap. ve son olarak kitabı okumaya başladığınızda ruhunuzu sıkıp ne anlatmaya çalışıyor lan bu diye iç geçirdiğiniz o eşiği atlattığınızda neden bitti ki diye sizi değişik dumurlara sokan kült kitap. elbet vardır oğuz atayın bir bildiği değil mi?
  • okuması kolay başlayan, sonra zorlaşan ve en sonunda tekrar kolaylaşan kitaptır. ve çok güzel bir kitaptır karakterlerin iç dünyalarını ve hesaplaşlamalarını harika bir şekilde yansıtır okuyucuya.

    --- spoiler ---

    kien'in insanlar ve kadınlar hakkındaki düşünceleri okuyucuya dikte edilmeye çalışılmadan verilmiş, ki romanlarda mesaj kaygısından -genellikle- nefret ederim. kien'in zeki bir insan olmasına rağmen kitaplar arasında hapsolması ve objektif bakıldığında oldukça dar kafalı bir insan olması da ironiktir.

    therese da aslında tipik, hayatta istediklerinin hiçbirini elde edememiş ve strateji yürütmeye karar verip son kozunu oynayan bir kadın. kitabın sonuna doğru gittikçe mide bulandırsa da kien da bu şekilciliğiyle biraz hak etmişti sanki. sonuçta kadınla evlenme sebeplerinden biri kitabını eldivenle tutması en nihayetinde.

    bu arada kien'e kardeşi georg hakkında bizi yanlış yönlendirdiği için teessüflerimi iletiyorum. tam bir züppe beklerken son derece aklı başında biriyle karşılaşmak tam bir şok olmasa da şaşırtıcı oldu. kapıcının iğrençliğiyle cüce meselesine ise hiç girmiyorum. zaten zor dediğim kısımlar da buralardı (fischerle'li kısımlar) bana göre. çünkü kien evden kovulduktan sonra olay örgüsünü ve iç konuşmaları takip etmekte zorlandım.

    --- spoiler ---

    bazı bölümleri biraz ağır olsa da dikkati vererek okunduğunda çok keyif alınabilecek bir kitap. ayrıca en sevdiğim kitaplardan biri. ve sadece 26 yaşında böyle bir kitap yazabilmek ne müthiş bir şeydir kim bilir.
  • herkesin aynı dili konuşmasına rağmen, birbirini yanlış anladığı romandır.
    --- spoiler ---

    farklı seviyelerdeki insanların-özellikle aydın ve halk kesimi arasındaki-birbirini anlamaması yeterince kötüyken, bu kitapta her kesimin birbirini yanlış anlaması işleri saçma sapan bir hale sokuyor. bu durumu görünce okuyucu ister istemez anlaşılmamak, yanlış anlaşılmaktan daha iyi diye bir düşünceye kapılabiliyor. canetti tabii ki böyle bir çıkarım amacını gütmüyordur fakat yazdığı karakterler aşırı sürreal bir ortamda o kadar gerçek ki, yazarını aşıp evrensel yoruma açık hale geliyorlar.

    herkesin kendi kavramlarıyla anlaşılabildiği bir evren kurmuş olan canetti, bunu georg'un peter'i anlayan tek insan olması ile gösteriyor. deus ex machina tadında olaya dahil olan georg, peter'in olayları her ne kadar yanlış anlasa da, kendi kavramları ile aktardığı için doğru bir şekilde anlatabildiğine şahit oluyor. kendi evreni olan kitaplardan alıntılarla, oradaki karakterlerle yaptığı analojilerle kendince olayları anlatan peter, herkesin ortak dil olarak konuştuğu almanca ile anlamadığı ve anlatamadığı olayları, kitap yardımı ile destekleyerek bir şekilde aktarabiliyor. kendi seviyesinde herkes çok rahat anlaşılır hale geliyor, önemli olan herkesin o seviyede anlaşabilmesi ve kitapta bunu yapabilen karakter sadece georg. sonrasında georg peter'i kendi sanrılarına terk edip gidiyor, yani anlaması da uzun vadede pek bir işe yaramıyor gibi duruyor. georg'un tek yararı peter'i eski haline bir nebze olsa da döndürmek, ekstra bir katkısı söz konusu değil. kitabın deus ex machinası sayılabilecek bir karakter bile olaylara tam bir çözüm getiremeyen, olaylarını çoğunu anlasa bile tamamen düzeltemeyen yetersiz bir karakter. durum böyle olunca, normal karakterlerin bu kadar absürt bir seviyede anlaşamaması haliyle normal karşılanıyor.

    böylesine saçma sapan karışıklıkların olduğu bir roman olan bu kitap, bu olayları absürt komedi tadında bize sunduğu için ilginç bir şekilde bayağı eğlenceli gidiyor. bu yıllarda bile absürt komedi olarak kullanılsa bayağı başarılı olur. canetti şimdi yaşasaydı leyla ile mecnun'un iki üç bölümünü rahatlıkla yazardı herhalde.*
    --- spoiler ---
hesabın var mı? giriş yap