• karl marx ve friedrich engels'in din üzerine yazdıklarından derlenmiş bir kitaptır. 1968'de fransa'da sur la religion adıyla basılmış, 1976 yılında kaya güvenç tarafından dilimize çevrilmiştir.
  • arthur schopenhauer'ın say yayınlarından çıkan toplu eserlerinin yedinci kitabı. kitabın çevirisini ahmet aydoğan yapmıştır. kitabın sunuş yazısı william m. salter'in, ''schopenhauer, felsefe ve din'' adlı makalesinin elli sayfalık, kısaltılmış halidir.
  • din üzerine yazılmış mükemmel bir diyalog içeren schopenhauer kitabıdır.

    ''gerçek felsefe çabalarına , samimi hakikat arayışlarına , en soylu insanların bu en soylu çağrısına bizzat devlet tekeliyle uydurulmuş olan bu geleneksel metafizikten daha karşıt bir şey olabilir mi? onun yasak ve dogmaları her kafaya en erken yaşlarda öylesine bir gayret ve sağlamlıkla kazınmaktadır ki ; o kafa , mucizevi bir esnekliğe sahip olmadıkça bir daha ömür boyu bunların etkisinden kurtulamamaktadır. bu şekilde her sağlıklı aklın temeli , özgün ve yansız yargı yeteneği ebediyen felç ve harap edilmektedir. inanca yatkınlığın en güçlü olduğu dönem çocukluktur. bu yüzden insanlar öncelikle ve en fazla bu nazik dönemi ele geçirmek için her yolu denerler. inanç öğretileri , mucize hikayeleri ve korkutmalar en çok bu şekilde kök salar. bu, durumda bu öğretiler hakkında ortaya çıkabilecek bir kuşku ihtimali ya bütünüyle gözardı edilir , ya da kuşkunun sonsuz felakete götüren ilk adım olduğuna işaret etmek için şöyle bir değinilip geçilirse , bunların bıraktığı etki öylesine derin olacaktır ki , kural olarak onlardan kuşkulanmak hemen hemen kişinin kendi varlığından kuşkulanması kadar imkansız olacaktır. bu yüzden din , akla uygun bir kanaat meselesi değil , erken yaşlarda , henüz herhengi bir sınamaya tabi tutma imkanına sahip değilken taze dimağlara yerleştirilmiş bir inanç meselesidir.
    bu açıdan bir kimsenin daha çocukluktan gençliğe adım atar atmaz onun zihnine belli önerme yahut dogmaların yerleştirilmesi ve sonsuz kurtuluşunu tehlikeye atmaksızın kendisine belletilen şeylerden asla kuşku duymayacağına kesinkes ikna edilmesi korkunç birşeydir. bu inanç , her türlü bilgimizin temelini etkileyen , dolayısıyla ebediyen bakış açımızı belirleyen önermelerdir. bunların kendilerinin yanlış olması halinde bakış açımız da ebediyen bozulup çarpıtılmış olur.''
  • schopenhauer'ınkisi mükemmel olan kitap. kitabın başındaki diyaloglarda, iki zıt fikirli, dini toptan yok sayan ve dinin gerekliliğini savunan iki farklı schopenhauer'ın diyalogları var. fikrini zıt fikirli diyaloglarla belirtmek galileo'nun da uyguladığı bir yöntem. tabii sanırım ateist olan bir sözlük yazarının sözlüğe yazdığı kısım dini yok sayan tarafın görüşü; onun bir de cevabı var diğer sayfada. kısacası, okuyun.
  • schopenhauer'a ait olan her evde bulunması gereken cinstendir.

    say yayınlarından okuma şansına eriştiğim kitabın sunuş kısmı da okuduğum en iyi sunuş yazılarındandır.

    kitabın kendisi baştan aşağı etkileyici olsa da iki alıntı yapıp ufak bir tat bırakmak fena olmaz.

    -dinler ateş böceklerine benzer, parlayabilmek için karanlığa ihtiyaç duyarlar. belli bir cehalet düzeyi bütün dinlerin önkoşuludur.

    -hoşgörüsüzlük sadece tek tanrılı dinlere mahsustur; tek tanrı doğası gereği başka bir tanrının var olmasına izin vermeyecekkadar kıskanç bir tanrıdır.
  • demopheles ve philaletes arasındaki karşılıklı konuşma ile başlayan schopenhauer kitabı. demopheles dinin gerekliliğini savunurken philaletes dinin zararlarından bahsediyor, ikisi de bir süre görüşlerini açıkladıktan sonra bölümün sonunda demopheles aslında bunun ve dinle ilgili tartışmaların ne kadar anlamsız olduğunu şu cümle ile itiraf ediyor:

    gelin birbirimizden alay ve istihzayla ayrılmayalım. aksine dinin tıpkı janus ya da daha iyisi brahmanların ölüm tanrısı yama gibi ve yine tıpkı onun gibi biri dostça diğeri fevkalade haşin, çift yüzlü bir tanrı olduğunu görelim. her birimiz gözümüzü onun sadece bir yüzü üzerine dikiyoruz. (s. 97)

    altını çizdiğim cümle/ler de şöyle:

    *nasıl ki aşkı zorlama çabası nefreti doğuruyorsa, inancı zorla benimsetme girişimi de inançsızlıkla sonuçlanır. (s. 150)

    *dinler cehaletin çocuklarıdır ve analarından uzun ömürlü olmaları beklenemez. (s. 148)

    *insanın payına düşen pek çok zor ve acı verici şey arasında nereden gelip nereye ve ne amaçla gittiğini bilmeksizin var olmak kolay hazmedilir şey değildir. (s. 101)

    *onun düstur ve dogmaları her kafaya en erken yaşlarda öylesine büyük bir gayretle, öylesine derin ve sağlam bir şekilde kazınmaktadır ki o kafa, mucizevi bir esnekliğe sahip olmadıkça, bir daha ömür boyu bunların etkisinden kurtulamamaktadır. (s. 44)
  • başında epey faydalı 60 sayfalık bir önsöz bulunan, ilk bölümü hume'un "din üstüne" adlı kitabında kullandığı yöntemle benzer bir diyalog içeren, hıristiyanlık, musevilik, zend, brahman ve budhacılık dinleri ekseninde inceleme ve değerlendirmelerin yapıldığı bir schopenhauer kitabı. ancak kitapta dinlerin ya da tanrının/tanrıların varlığı yokluğu değil de bunların gelişimi, dönüşümü ve tarihsel, toplumsal, bireysel işlevleri tartışılıyor.
  • "insanların büyük çoğunluğu ister istemez, tüm insan soyunun ihtiyaç duyduğu sayısız şeylerin elde edilmesi için kaçınılmaz olarak gerekli olan ağır bedeni işlerde çalışmak zorundadır. bu onlara eğitim, öğrenim veya düşünme için zaman bırakmamakla kalmaz, fakat salt bedensel ve zihinsel nitelikler arasındaki sert çatışma yüzünden, aşırı bedensel çalışma anlayış gücünü köreltir ve onu battal, atıl ve hantal hale getirir. dolayısıyla gayet basit ve somut meseleler dışında herhangi bir şeyi kavramasını imkansızlaştırır. insan soyunun en az onda dokuzu bu sınıfa dahildir.

    fakat insanlar yine de bir metafizik sisteme, yani dünyaya ve varoluşumuza dair bir açıklamaya muhtaçtırlar, çünkü bu onların en doğal gereksinimlerinden biridir. aslında onların ihtiyaç duyduğu şey bir halk metafiziğidir ve bunun onların anlayışına uygun olabilmesi için çok sayıda nadir niteliği bir araya getirmesi gerekir. dolayısıyla bunun kolaylıkla anlaşılabilir olması ve aynı zamanda tam gereken noktalarda belli ölçüde karanlıklara, hatta anlaşılmazlıklara sahip olması gerekir. şu halde doğru ve tatmin edici bir ahlak isteminin dogmaları olmalı ve her şeyden evvel ıstırap ve ölüm karşısında bitmek tükenmez bir teselli sunmalıdır."
  • v. lenin den bir alıntı

    “herkes, herhangi bir dine inanmakta ya da hiçbir din tanımamakta, yani ateist olmakta tamamen serbest olmalıdır, ve genel olarak her sosyalist de öyledir. vatandaşlık haklarında, dini inançlarca belirlenen herhangi bir fark tamamen gayri-caizdir. resmi belgelerde, vatandaşların hangi mezhebe mensup olduğunun belirtilmesine dahi mutlaka son verilmelidir. bir devlet kilisesine bağış olmamalı, aynı düşüncede vatandaşların resmi makamlardan bağımsız tamamen özgür cemaatleri olması gereken kiliselere ya da dini cemaatlere devlet araçlarından bağış olmamalı”
  • dinin neden olması gerektiği ve olmaması gerektiğini savunan iki karşıt schopenhauer var kitabın ilk sayfalarında.
    sekülerlerin holy book'u sanırım budur.

    -dinler ateş böceklerine benzer, parlayabilmek için karanlığa ihtiyaç duyarlar. belli bir cehalet düzeyi bütün dinlerin önkoşuludur.
hesabın var mı? giriş yap