• kendi içinde çelişen olgudur. insanları diğer yaratıklardan ayıran en önemli özelliği düşünebilmesi ve olaylar arasında mantıklı ilişkiler kurabilmesi iken, dinde bu aklı ve mantığı bir kenara bırakmak mantıksızlık olacaktır. tam tersine mantık aranılması gereken ve illaki sorgulanması gereken din ve/veya dinlerin bizlere doğuştan itibaren bir şekilde kabul ettirildiğini düşünecek olursak, belli bir yaşa gelen bireyin artık kendi inancı ve o inancın seviyesi ile ilgili karar vermesi, bunun üzerine düşünmesi kadar doğal birşey yoktur kanımca.
  • hem doğru hem de yanlış bir düşüncedir.örneğin allah'ın varlığı 5 duyu organıyla kanıtlanamaz.zaten burda istenen buna rağmen allah'a inanmaktır.yani bir nevi sınav.burda mantık aramak baştan gereksiz anlayacağınız.ama örneğin ibadette mantık bal gibi de aranır.insan hangi dinin gerçek olduğunu, -dini terimle açıklamak gerekirse- hangi yolun hakyolu olduğunu ancak o dinin kurallarını,yasaklarını,ibadetlerini mantık süzgeçinden geçirerek kararlaştırır.
  • mantiksizdir.
  • dinde mantık aramamanın mantıksızlığı olarak düzeltilmesi gereken bir düşünce.özellikle kuranda aklın önemi bu kadar vurgulanmışken, körü körüne, özünü kavrayamadan inanmak ne kadar samimidir tartışılır. zira körü körüne inanç istenseydi akıl verilir miydi insanlara sorusunu da sormalı insan kendisine.tabii dini kendi çıkarlarına göre uygulayan,cahil olmayı tercih eden, hiç araştırmayıp kulaktan dolma bilgilerle dinin emretmediği şeyleri sanki bir farzmış gibi gören kesme göre doğru olan önermedir.çünkü yanlış bir şekilde dini uygulamalarının gerekçelerini açıklayamadıkları için,ancak dinde mantık aramanın mantıksızlığı bahanesinin ardına saklanabilirler.
  • bu mantıksızlığı kendi içinde çözenler ya peygamber ya da şizofren olurlar.
  • bana göre yanlış bir önermedir. farabi başta olmak üzere bir çok islam alimi mantık ve din üzerine eserler yazmıştır. onları geçtik.

    peşin özet: var olan dinde mantık arayarak başlamak yerine, mantığı kullanarak dini yani yaratıcıyı bularak başlamak daha doğrudur. sen yaratıcıyı aklını ve mantığını kullanarak bul, ondan sonrası kolay. ayrıca "onlar (müslüman, yahudi her neyse) dünyada çok yanlış şeyler yaptılar, dini yanlış anlayıp uyguladılar" demek bizi kurtarmaz. "tamam onların hesabı ayrı sorulacak, sen kendinden haber ver, sen neler yaptın" derler adama.

    mantıken yaratıcının varlığına ulaşmaya tasavvufta "ilmel yakin" denir. imanın başlangıç aşamasıdır (sonra aynel yakin ve hakkal yakin). yaratıcı, kulunun; düşünerek, aklını kullanarak kendisini bulmasını ister. kendisini bulması için etrafına ipuçları, işaretler koyar. yaratıcı, kendisini dünyada bulamayanlara -büyük ihtimalle- "sana akıl verdik ve etrafına işaretler, ipuçları koyduk; sen niye aklını kullanarak beni bulamadın" diyecektir.

    şu başlığa yazılanlara baktığımda bile herkesin mantık algılamasının farklı olduğunu görebiliyoruz. her birey (kul) kendi mantığını kullanarak etrafına ve kendisine bakacak, yaratıcıyı arayacaktır. arada yol göstericiler ve yoldan saptıranlar olacak, doğru istikameti bulması istenecektir.

    örneğin ben dünyada gördüğüm mantıksızlıklardan yola çıkarak yaratıcının var olduğu sonucuna varıyorum. bana göre beynimizin sadece yüzde bilmem ne kadarını kullanmamız mantıksızlık. doğada her şeyin bir sebebi bir işlevi varken beynimizin çoğunu kullanmadığımızı ve kullanmayacağımızı düşünmek bana mantıksız geliyor. mantıken, geri kalanının kullanılacağı bir idealar evreninden başka çözüm yolu bulamıyorum. aynı şekilde sevgi, aşk gibi yoğun duygular da bana dünyada mantıklı gelmiyor. kişinin kendinden fazla birini sevmesi mantıksız geliyor iken ben nasıl birisine aşık oldum diye kendime soruyorum. anne babaların (hayvanların da) çocuklarına duydukları şefkat de mantıksız geliyor. kimse türün devamı masalını söylemesin, mantıklı hiçbir birey türünün devamı için kendi varlığından (üstelik ahirete inanmayanlar için sadece 70 yıllık bir varlık) vazgeçmez. zaten en fazla 70 yıl yaşayacakken, çocuğun için geri kalan ömrünü (30-40 yıl) feda edeceksin. 30-40 yıl küçük gibi gözükse de sonsuz yok oluş içinde büyük bir rakamdır. mantıklı birey için asıl olan kendi varlığının devamı iken çocuğu için aniden ve kolayca bundan vazgeçiyor, garip.

    bir de mantık ve delili (kanıtı) bir birine karıştırmamak lazım. "yaratıcı var ahanda işte burada" demek itiraz edilemez bir kanıt getirmek başkadır, "bunların ve şunların mantıklı tek açıklaması bir yaratıcının varlığıdır" demek başkadır.

    benim görüşlerim bu şekilde, bir tartışmaya katılmaktan ziyade kendi fikirlerimi yazdım bilesiniz.
hesabın var mı? giriş yap