• zamaninda durumu iyi olmayan kimselerin, her sarsintida "cırt cırt" sesini duymaya mahkum olduğu cd çalardır.
  • sene, tam hatırlayamamakla birlikte 93 diye tahmin ettiğim çoğu insan için mucizevi olan yıldı.

    güngören genç osman mahallesine de amerikan futbolu topu, nike air ayakkabı, sega gibi hep bala göte de olsa ilkleri getiren bünyem bu discman denilen zımbırtıyı dayımın arkadaşının sirkeci'de bir handa bulunan ofisinde görüp ağlayarak da olsa alıp getirmiştim. 93 senesinin güngören'inde bırakın discmani bilyeliyi arabayı sırf bilye yokluğundan 3 tekerli yapan çocuklardık. discman uzay aracı gibi görülüyordu.

    bir süre kulaklık sıkıntısı yaşasam da sorunu kısa sürede çözmüştüm. geriye tek bir sorun kalıyordu. dinleyecek cd bulmak.

    kasetlerin havada uçtuğu bir dünyada cd'yi bulmak ciddi meseleydi. bu yüzden discman'i kemerime takıp gezerken boş boş şarkı söyleyerek dolanıyordum. o arada yine babamın gaza gelip eve 5 katlı müzik seti almasıyla dünyam değişmişti. bu müzik seti cd çalabiliyordu ve hediye olarak bir adet mine koşan cd'si verilmişti.

    cd'yi kaptığım gibi salona (misafir dışında kimsenin giremediği mabet) gidip discman'e takmıştım. çalışmadı. yıkılan hayallerimi pil sorununu çözmemle tekrar yerine getirmiştim.

    discman çalışıyor bangır bangır mine koşan dinliyordum. zor dostum. evet albümün adı buydu ve ben bu şarkıyı ezbere biliyordum.

    geçen bayram tatilinde tv'de bir evlendirme programını yorumlar yaparak izlerken programa mine koşan çıktı konuk şarkıcı olarak. hanım, "kim bu ya" diye söylenirken ben tedirgin bir balık gibi söylemesin zor dostumu diye allah'a dua ediyordum. çünkü biliyordum söylediğim anda şarkının tüm sözlerine eşlik etmekten kendimi alıkoyamayacaktım. utandım. ve şarkıcı ya eskilerden diye geçiştirdim konuyu.

    sonra lise'ye gittim, üst sınıflardan bir abla sayesinde pink floyd falan dinlemeye başladım sonra büyüdük. ama hala nerede bir mine koşan, bir seyfi doğanay (başka bir hikaye) şarkısı duysam aklıma 93 yılının güngören'i geliyor.
  • genclik yillarinda kaliteli ses diye yanip tutusurken tahtakalede ikinci el discman walkman satan tezgahlardan bir tane almistim zamaninda. abartisiz soyluyorum 2 hafta ac gezdim o cihaz icin. malum para yok o zamanlar. aldigim ilk ani hatirliyorum. hatta almaya giderken yanimda cd goturmustum ki donus yolunda dinlerim. discman'lerde radyo pek nadir bulunan ozellikti malum.

    ilk o kulakligi takip cd den kaliteli dinledigim hatta sarkiyi tek tusa basarak aninda gecisim ve suratimdaki eblek siritmayi hala hatirliyorum.

    simdilerde bi supermarkette gordum yasadigim ulkede £10 fiyati vardi. hemde nasil incecik guzel bisey. dayanamadim aldim. cunku yillarca parasizliktan sahip olamadigim seyi bir paket sigara parasina aldim mutluydum. eve geldim deniyim sunu diye sonradan farkettim lan benim cd'im yok ki neyle deniycem bunu. dedim oturdum yaziyim bi cd, bilgisayarda cd-dvd rom yok. anladim ki kullanamayacagim charity shop'lardan birine verdim hayrina...
  • geçtiğimiz yüzyılı devirirken nokia 3210 ile birlikte en fiyakalı vazgeçilmez donanımımız olan icat. saltanatı kısa sürmüştür evet, fakat gönüllerdeki yeri hiç değişmeyecektir. bizlere tüm sadakati ile şehiriçi-şehirler arası yolculuklarda, çalışırken-dinlenirken, yürüyüş yaparken ve bilumum benzeri hallerde eşlik etmiş cihaz.

    o zamanlar biri bize gelip deseydi, "bir teknoloji devriminin tam ortasındasınız. yakın gelecekte dokunmatik ekranlı cihazlar olacak; hem müzik dinleyeceksin, hem internete gireceksin, hem fotoğraf çekeceksin, hem telefon görevi görecek hem de işletim sistemli mini bir bilgisayar olacak bu. neredeyse herkesin cebinde de bundan bir tane bulunacak" diye. epey bir sorgulardık kuvvetle muhtemel.

    hey gidi discman..
  • icimde kalan bir teknolojik alet, cdlerimi sadece bilgisayardan dinleyebildigim yillarin acisiyla yasiyorum. az evvel baktim satan kalmis mi diye, sahibinden.com'da verilmis ilanlar beni ortak mazimiz olan 2000ler - supersonik milenyum sonrasi yillara goturdu. en populer telefon olan nokia 3310un birakiniz mp3 calmayi, polifonik melodisi bile olmayan yillar. tey tey. lisede bir arkadasim bu mp3 calan kamerali bilmemneli telefonuyla bize kendi zevkinden parcalar caliyor, disa ses veren muzikcalan cihazlar uyduruktur diyen baska bir arkadas yillar gectikce daha cok got oluyordu. teknoloji gozumuzun yasina bakmiyor sahiden. simdi yeni uygulamalari coluktan cocuktan ogreniyor olmak ne kadar yaslandigimin yegane kaniti. icimde kalmak demisken mesela bizim eve vcd player da girmedi cunku hemen sonrasinda sey olan dvd player girdi ama henuz bluray oynaticimiz yok. bu modasi gecen teknolojik aletleri neremize sokalim yazik gunah degil mi her gun yenisi cikiyor. gecen gun koctasta bir ev telefonu gordum yesil rengine vuruldum ama ev telefonu kullanmak fatura israfindan baska bir sey degil diye uzulerek ona da veda ettim kendi icimde.
    yakin zamana kadar bimden pil alip philips marka tami taminaa 1gb hafizali mp3 playerimla uzun yol yapiyordum hem bu sayede telefonumun sarji da bitmiyordu ama sanirim artik onla da yavastan vedalasacagim.
    teknoloji yeni aldigimiz bir teknolojik urunu doya doya kullanamadan gelisiyor gun be gun. ben cok uzuluyom.
  • walkman ve mp3 çalar arasındaki ara form olarak türedi bu discman. o zamanlar bizde de bi walkman vardı ki, walkman dediysem işte alışılageldiğinden sony değildi yani dandik bişeydi. bi ablamda, bi bende derken bozuldu gitti. dışarıda kulaklıkla dinleyebildiğimiz tek şey, yine o zamanlarda oldukça meşhur küçük pilli radyolar. ben nasıl istiyorum bu discmanden ama söyleyemiyorum da istiyorum diye, alamazlarsa üzülürler düşüncesiyle...

    babamın bi akrabası var, dayısının dükkanında çalışıyor. aslında bir beyaz eşya toptancısı olmasına rağmen, ıvır zıvır bir sürü şey var burada. hafta sonları babam buraya gidip bu ıvır zıvırlardan alıyor ve ek iş olarak bunları satıyor. bazen birlikte gidiyoruz, işte o günlerden birinde onlar sohbet ederken ben orda bi discman görüyorum ve gözlerim parlıyor tabi.. bakıyorum inceliyorum bi süre sonra yanlarına gidip anlatıyorum bunda cd dinleniyor baba, vcd olarak tv'ye bağlanıyor baba, film izleniyormuş baba diyorum..alalım diyemiyorum tabi ama bundan da satalım diyorum diye giriyorum olaya, yok diyor babam. kalıyor öyle aklım orada.

    aradan biraz zaman geçiyor ve bi gün okuldan geliyorum eve. akşam saatleriydi benim dışımda herkes eve gelmiş ve o gün doğum günüm. herkesin yüzü gülüyor belli ki mutlu olacağım bişey almışlar ve bunun mutluluğu hepsinin yüzünden okunuyor. çok heyecanlıyım açıyorum ve ta ta ta tamm... işte o discman orada ve benim. benim dediysem işte her eşyamız gibi ablam ve benim. bir de film cd'si yanlış hatırlamıyorsam son samuray'dı. annem hadi diyor yemeği yiyelim ondan sonra bakalım soğuyacak. yiyoruz yemeği hemen geçiyoruz başına. evet artık tv'ye bağlıyoruz piller şunlar bunlar tamam ve çalışmıyor lanet olasıca. bi döndürür gibi bile yapmıyor cd'yi. yarın değiştiririz bişey olmaz diyor babam ve bi türlü yarın akşam olmuyor benim için.

    neyse biraz daha beklerim sorun değil neticede bu alınacak ve ben bunu çantama koyup belediye otobüsünde müzik dinleyeceğim, bazı ders aralarında bile gizlice dinlerim ki zaten beden dersi varsa ohooo... derken babam eve geliyor ama elinde kocaman bi çantayla. içinden radyo, kaset çalar, cd çalar aynı zamanda vcd işlevi olan 5 kiloluk bi alet çıkıyor. ellerinde başka discman olmadığı için, benim hediyem resmen bu deve ölüsü gibi şey olmuş , havalı hayallerim pıss diye sönmüştü.

    yani discman 16.yaş günümde bana hediye edilip bozuk çıkması neticesinde iade edilen bok gibi cihazdır.
  • üniversite çağlarımızda, kasetten cd'ye geçiş yapıldığı o kara dönemde, walkman yerine kullandığımız hede.

    çantaya sığmaz, cebe zaten sığmaz; arada cd takılır, dönmez... iki damla müzik dinlemek için bu kocaman şeyi yanımda taşıdığım günleri hatırlıyorum da; ne salakmışım abi...

    bir de yurt temizlikçimiz bunun orijinal kulaklığını çöpe atmıştı "bozuk sandım" diye... artık tipinden mi anladı neyse...
    ben yeniden kulaklık alana kadar aletin miadı doldu, mp3 playerler çıktı da discman'i rafa kaldırdık.
  • çok acayip aletlerdi bunlar, ebatça büyüktüler, hareket halinde olduğunuz için atlama yapardı, deli gibi pil yerdi ve walkman ile kıyasla pili bitmeye yakın tempoyu düşürerek çalmaz çat diye "lo batt" der çıkardı işin içinden. gözü de sürekli kirlenirdi, bu yüzden ara ara elde gözlük silme bezi ile ifil ifil silerdiniz çalışması için.

    bunların bazı modellerinde kulaklık çıkışının yanında bir port daha olurdu, bu porta orjinal kulaklığı ile girerseniz ve kulaklığın üstünde kontrolü varsa ses, durdur çal, ileri geri parçaya atla gibi özellikleri de kullanabilir hale gelirdiniz.

    istanbul için bunun membaası doğubank çarşısıydı, istanbul üniversitesi fen fakültesinin büyük bölümü alt katta (sanıyorum, aradan 20 küsur sene geçmiş) hasan abinin dükkanından almıştı sanırım zira discman almak isteyen kim varsa kolundan çekilip oraya götürülüyordu. fiyatları uygundu, çok öyle içimin yandığını hatırlamıyorum.

    discman ile temel olarak tükettiğimiz şeyler korsan cdlerdi, zira o dönem türkiyesinde yabancı müzik cdleri oldukça pahalıydı - en azından öğrenci bütçesi için pahalıydı. dolayısıyla müzik bizim için "himmet abiden alınan cdler"di. bu cdler de kalite kaliteydi, kimisi "bulgar baskısı" olduğundan içinde kitapçığı vardı, cdsi baskılıydı ve pek zaman bozuk çıkmazdı. yarı fiyatına olan diğerleri ise bildiğiniz boş cdye en yüksek hızda yazdırılmış cdlerdi, üstünde asetat kalemle yazılmış "eysidisi" yazısından başka bir şey de olmazdı.

    daha sonra internet ve mp3lerin yayılması ve cd burnerların fiyatlarının ucuzlaması ile evde kendi cdmizi basar hale geldik, buradaki en büyük avantaj ise walkman döneminden kalma bir alışkanlıkla kendi karma cdlerimizi yapabiliyor olmamızdı.

    bu dönem ile beraber piyasaya taşınabilir mp3çalarların girmesi ile discman'in tahtı sallanmaya başladı. bu dönem piyasaya giren mp3çalarlar da discman biçimindeydi ancak çalan parçayı önbelleğe almaları ile atlama gibi sorunlardan azadelerdi ve en önemlisi bir cdye tüm diskografiyi atabiliyordunuz. normalde yanınızda 3-4 cd ile gezer, bunların çizilmemesi için kutularında taşırdınız; ya da umrunuzda değilse tek kutuda birden fazla cd de taşıyabilirdiniz gerçi de ciddi sıkıntı olurdu bu. ancak fiyatları çok pahalıydı bunların, iriver falan bu dönemde piyasaya girdi ve kabul etmek lazım, güzel aletler ile girdiler. insan imreniyordu, hem pilleri güzel gidiyordu, hem de ekranlarında parça ismi yazıyordu. o dönem için çılgın özelliklerdi bunlar.

    sonrası... sonrasını zaten biliyorsunuz, taşınabilir mp3çalarlar diskten okumayı öldürdü, onları da akıllı telefonlar öldürdü. tüm bu mp3 olayını da şu anda kemiren şey streaming hizmetleri. onların sonrasını görmeye ömür yeter mi hep beraber göreceğiz.
  • mobil müziği en kaliteli şekilde dinleme yöntemlerinden biri. şu an o kaliteye erişmek için tek yol flac.

    bir de beats kulaklık kullanınca müziğin kaliteli olduğu sanrısına kapılan kekolar var tabi.
  • hızlı gelişen teknoloji sebebiyle bi walkman kadar popüler olamamış ve kısa sürede yerini mp3 player'lara bırakmış alet. pek pratik bi alet de değildi zaten, walkman'e kıyasla çok büyük ve ağırdı her şeyden önce.
hesabın var mı? giriş yap