• bir anda ofisteki masadan kalkıp gitmek.

    herkesin şaşkın ve "nabıyo bu amk delisi?" bakışları altında dolaptan ceketi alıp. kimseye hiçbir şey demeden çıkıp gitmek. bilgisayarı bilgi işleme vermeden, çıkış işlemleriyle uğraşmadan o ortamdan uzaklaşmak.

    sonra odasından çıkan yöneticinin

    -"arkadaşlar oldboy nerde?"

    diye sorması ve akabinde

    -"bilmiyoruz ki çıktı gitti" cevabını alması. bu cevap üzerine dellenip

    -"birisi cebinden arayabilir mi?" diye sorması ve telefonun masada çalmaya başlaması.

    (bkz: hayallerde yaşıyor bazı ibneler)
  • böyle patron hım hım çalışırken arkadadan yavaşş.. yavaşşş.. yaklaşıııppp çattt diye tüm gücümle tam ensesine! hehehehe sonra odadan kolbastı yaparak çıkmak... "dünya boştur dindninuuueevyynını çoştur çoştur..dindınıiiuuvvyyynını patron ayaklaklarım bak..dindinudduuniuuvvnını..."
  • seyahat etmek. özellikle başka diyarlara, yurt dışına, şu aralar sherlock yüzünden londraya gitmek, oradan edinburghe geçmek. kısacası gezmek, gezmek, gezmek.
  • kedi sevmek:
    -kucağınıza yatırıp, göbeğini yoğurmak
    -gıdısını ve yanaklarını kaşımak/sevmek
    -kedinizin (veya kedilerinizin) sırtlarını, kafalarını sevmek.
    bunları yaptığınız sıradaki mırıltıları/gurultuları size keyif verecek.
    not: arada da koklayın, zira mis gibi kokuyorlar.
  • paranin hesabını yapmadan alışveriş yapmak
  • öpüşmek.. yalan mı?
  • haftanin son is gunu metrobuse binip got gote eve gitmek. dusuncesi bile guzel lan hafta bitmis siktir et gotu motu git evine yat dinlen.
  • eve gidip 3 aylık kızımı sevmek. o dolgun yanaklardan öpmek, kucağıma alıp gezerken uyutmak.

    birde yapmayı çok istediğim fakat bir türlü cesaret edemediğim bir aktivite var.

    (bkz: scuba diving)
  • annemin sarması.
    her iki anlamda da.
  • yağmurlu bir havada müzik eşliğinde yürümek. ya da bisiklet sürmek.
hesabın var mı? giriş yap