• yıllar önce okullar tatil olmuş, izin için yola çıkmışız arkadaşlarla. şehirden otogara vardık, ben biletleri almak için önden gidiyorum, arkadaşım da valizleri otobüse yükleyecek.

    işlemler tamamlandı, yola çıktık. varış noktasına, evime vardığımda valizlerimden bir tanesinin yokluğunu fark ettim. otobüsün bagaj kısmını komple taradık, valiz yok! bütün kitaplarımı sağlam valize doldurmuşum, elbiseleri de diğerine. sağlam olan valiz ortalıkta yok. kitaplarım kayıp. yıllarımın emeği yok. kaybolmuş, nasıl üzgünüm. ondan sonraki üç ay boyunca hayatım zindan olmuş. hep bir burukluk var içimde. artık ümidimi kesmişim.

    bir gün telefonum çaldı, arayan nihat amca. arkadaşım eyüp’ün babası. dedi ki faikhuseyni sen misin? evet, dedim. hal hatır ettik, konuştuk epey. ama ne için konuştuğumuzu bilmiyorum. şu an neredesin diye sordu. evdeydim. tamam deyip telefonu kapattı.

    sonra 150 kilometre gibi bir mesafeden geldi. buluştuk. kahve ısmarladı, yemek ısmarladı. “valizini getirdim sana,” dedi. başta anlam veremedim. aklıma kaybolan kitaplarım gelmişti ama umudum yoktu. e başka valizim de yoktu. arabaya gittik, bagajdan o kaybolan valizim çıkmıştı. beşiktaş’ın şampiyonluğunu 20’ye çıkarmıştık bir anda! sergen ve ilhan atmıştı bütün golleri.

    düşündüm...

    eyüp bir seferinde valizimi ödünç almıştı benden. izinden okula döndüğünde eşyalarını getirmemiş, babası valizi yollamıştı arkasından. valizi eyüp’ün sanıp, üstüne keçeli kalemle “eyüp” yazıp kendi telefon numarasını da yazmış zamanında. valiz otogarda kaybolunca, üstündeki numarayı yani nihat amcayı aramışlar. nihat amca bir 150 km daha gidip kendi oğluna ait olmayan bir valizi alıp eve getirmiş. açmışlar, kitap var. baba bu kitaplar benim değil, valiz de, demiş arkadaş. nihat amca da kendine vazife addedip işi gücü bırakarak onca yol tepip kitaplarımı getirdi bana.

    şimdi yine o valize eşyalarımı diziyorum, kitaplar beş katı oldu çünkü. ama artık eskisi kadar sağlam değil, üstünden on yıl geçmiş. kulpu kırılmış, kumaşı eprimiş. ama üstünde hala “eyüp” yazıyor, silmedim. baktıkça oğlunun arkadaşına iyilik eden bir baba ve kafi miktarda insanlık görüyorum.

    eyüp’le yıllardır görüşmüyoruz ama valizi hala bende. *
  • içerim sandım, hat koptu. 3 saat önce sızmışım amk.

    bir kamu kurumunda sarhoşum editi: şair gündüz vakti bir miktar içmiş, "daha da içerim" diye düşünürken sızmış. 3 saat boyunca uyumuş, gözünü açar açmaz durumu ekşi sözlüğe yetiştirmesi gerektiğini düşünüp bunu yazmış. eh, o kafayla da kendini ancak bu kadar ifade edebilmiş.*
  • attigim tas kurbagalari urkutmus. sevinilesi durum
  • tamamdır. şu dünyadaki son insanlara içimi açma, yüzeysel değil duygusal olma hakkımı da kullandım. ben miyim ulan buranın enayisi?

    kendime her an rasyonel olmayı, insanlarla iletişimde bir yerde durmayı, kimseden asla bir şey beklememeyi hatırlatacak bir obje alacağım. belki bir action figure olur belki bir anahtarlık. görevi bu olacak. baktıkça bana bunları hatırlatmak.

    yeter ulan! ne hakkınız var bana böyle hissettirmeye? sadece kendi aldığım hazza bakarak yaşamaya bugün başlıyorum. siktirin gidin.
  • dün gecenin bir saati ağrılarla uyandım, kafam kazan gibi. tuvalete gitmek için kapıyı bir hışım açtım. aniden evdeki kedi üzerime fırladı, öyle korktum ki diğer kedi de sola doğru sıçramasa az kalsın üstüne basıyordum. bir saniye ile kurtuldu kerata.ama yüreğim ağzıma geldi.

    işin vahim yanı bizim evde kedi yok..
  • yılbaşı ağacımı tek başıma süsledim. çünkü ağacıma süs takmasına izin verecek kadar sevdiğim hiç kimse yok.

    ağaçları insanlardan daha çok sevdiğimi söylemiş miydim? buna yılbaşı ağacım da dahil.
  • hayatım boyunca her şeye sahip olabilirim ( kariyer-mal mülk vs) ama asla mutluluğa sahip olamayacağım sanırım. çünkü mutluluğun bana dışarıdan gelecek veya biri tarafından bahşedilecek bir şey olduğunu düşünüyorum. her zaman şu da olsun, bu da geçsin, şu ay geçsin, bu sene bitsin nefes alacağım diyorum. böyle böyle ömür geçti ama hayata bakış açım değişmedi.
  • hayal ettiğim şeye kısmen ulaştım ama bu sefer de parasızlık canımı sıkıyor.

    çalışma iznim de yok, yeteri kadar param da. ne yapacağım bilmiyorum sözlük.

    bu aralar hiç keyfim yok.
  • uygun başlık bulamadım, burada durabilir.

    müslüman bir ailede doğmuş olmanın bir şükür nedeni olduğu birçok kez kulağa çalınmıştır. en azından benim açımdan böyle oldu. neden şükür etmeliyiz?
    şu an miras aldığımız bir dine inanıyoruz veya öyle sanıyoruz veya taklit ediyoruz.
    ben aranarak bulunan dinin şu an içinde olduğumuzdan miras alınandan çok daha fazla ruhu tatmin edeceğine, hayatı güzelleştireceğine inanıyorum.
  • insanlardan nefret etme eşiğini çoktan aştım. bi çok şeyden de nefret etmeyi geçtim farklı duygulara doğru yol almaktayım.

    verilen değerlerin ve emeklerin boşa gitmesi çok iğrenç bir duygu. otuzlu yaşların başında bu durumlar karşısındaki düşüncem hala hayal kırıklığı düzeyinde. sanırım bu duruma bu yaşımda halen alışamadım. belki de alışmak istemiyorumdur. belki de halen insanların iyi olabileceğine olan inancımı kaybetmemişimdir. bilmiyorum.

    içerimde oluşan kırgınlıklar, yorgunluk olarak dönüyor. baş ağrısı ve can sıkıntısı. hep içimden konuşup karşımdakinin vermesi gereken cevaplara göre konuşmalar yapıp daha sonra susmayı tercih ediyorum. evet çok güzel susmayı öğretti bu durumlar bana. inanılmaz susup kırılıp inciniyorum. insanlar ne kadar kırgın ve üzgün olduğumun farkına varmıyorlar bile. zaten bu kadar anlayışsızlık ve bencillik sahibi olmalarından dolayı farkına varmalarını da beklemiyorum.

    canım sıkkın genel olarak. sıkkın yani. insanları hatta tüm insanlığı değiştirebilme gücüm olsaydı keşke. iyilik ve merhamet koyardım hepsinin kalbine.

    herkes kendinden zayıf ya da güçsüz olanın zalimi. bu gerçek bu insanlık sürdükçe devam edecek. üzgünüm.

    vs.. vs..
hesabın var mı? giriş yap