• bir salon dolusu çocukla izlediğim çok eğlenceli,sinemadan mutlu bir şekilde çıkmamı sağlayan filmdir...tabi ben türkçe izlemek zorunda kalacağımı düşünüp karalar bağlamışken filmin ingilizce başlaması çocukları ne kadar üzdüyse beni de bir o kadar sevindirmiştir * .

    --- spoiler ---
    giselle ve robert parkta gezinirken o sokak çalgıcılarının hep peşlerinde olması, nerdeyse bütün parkın katıldığı o dans ve her daim şaşkın suratlar gülümsemek için birebir*
    oprah show u kadın programı şeklinde çevirmeleri de ayrıca kopma sebebidir.

    bir de...

    morgan: remember not to put too much makeup or the boys may get the wrong idea. they are only after one thing.
    giselle: what's that?
    morgan : ı don't know. they won't tell me.

    --- spoiler ---
  • içerisinde çok başarılı bir aptal prens tiplemesi bulunduran neşeli çıtır çerez film.

    - nathaniel likes the way i leap? i'm handsome even when i sleep?
  • seyrettiginizde mutlu olacaganiz cok cok basarili bir film
  • 60 lı yıllara damgasını vuran the platters şarkısı...
    sözlerini de yazıyorum :

    living is a dream when you make it seem enchanted
    lovers take for granted all the world's aglow, they ought to know
    when you touch a star then you really are enchanted
    find a seed and plant it, love will make it grow

    it's really grand when you stand hand in hand with your lover
    and thrill to the wonders of night
    and days, too, will amaze you and soon you'll discover
    your dreams run to dreams in continuous flight

    love is ecstasy, it's divine to be enchanted
    when your dreams are slanted through a lover's eyes

    it's really grand when you stand hand in hand with your lover
    and thrill to the wonders of night
    and days, too, will amaze you and soon you'll discover
    your dreams run to dreams in continuous flight

    love is ecstasy, it's divine to be enchanted
    when your dreams are slanted through a lover's eyes
  • amy adamsın, patrick dempseyin evindeki perdeleri yolma suretiyle birbirinden ala elbiseler dikiverdiği güzel filmdir. bu arada söylenen şarkılar ve manhattandaki prenses dostu fareler çok şekerdir..tabi koskoca metropolde prensesin ayağına ceylan porsuk gibi hayvanların gelmesi beklenemezdi zaten. bu filmi seyrettikten sonra insan hamamböcekleri ve arılara daha insaflı bakmaya başlayabilir, neticede onlar da can.. balo gecesine kıyafet dikmek için her türlü kumaş ve perdenin tükendiği acil durumda, devreye kredi kartı girmiştir. bir pirensesin kredi kartıyla alışveriş yapıp saçına fön çekmesi, bu dünyaya entegre olduğuna işaret ettiğinden içimizi biraz burksa da napalım..
    neticede "sonsuza dek mesut yaşamak" konseptinin yalnızca masal dünyasına has olmadığına inandırabilecek tatlı film.
  • feminizmi fazla ciddiye almazsanız gayet eğlenceli bir abla-kız kardeş filmi. eski çizgi filmlerdeki müzikal havasına sahip olması filmin bir artısı. amy adams prenses rolünde inanılmaz derecede inandırıcı, "öteki kadın" idina menzel'i de rolüne yakıştırdım bizzat ben. lakin prens james marsden'i pek sevemedim karagözlüm, mimikleriyle çizgi film taklidi yapmak zorunda değildi. patrick dempsey'den bir beklentim de yoktu, kendisinden memnun olduğumu yazayım yine de fan sitelerinden birine. bir de tam dakota fanning filmiymiş bu, birkaç yıl önce çekilse idi zannediyorum ona oynatırlardı sevimli kız çocuğunu.

    açıkçası senaryo beni ilk dakikalardan itibaren rahatsız etti, kıpraşıp durdum. özgür kadın ile erkeğin gölgesi arasında bir yer bulamayacaklar, çoluk çocuğun kafası karışacak diye düşündüm. sonra baktım ki yine bildiğimiz deneyimle doğruyu bulan kadın çıktı ortaya ve huzuru buldum. bir de bazı mega eğlenceli multiplayer dans sahnelerinde senaryodaki azıcık gerçekliği de sallamış adamlar, koyverdim gitti. hem perdeden elbise her genç kızın rüyasıdır, dikiş makinasının icadından önce de böyleydi bu.
  • masal tadında keyifle, sıkılmadan izlenebilecek güzel film. büyüklere masal niteliğinde değil pek, çocukları hedef almış gibi bir havası var. stardust tadı bekliyorsanız pek umutlanmayın derim. onun kadar lezzetli bir film değil ama kendi çapında iyi. eğlendiriyor en azından. prenses giselle'in hikayesi bütün peri masallarının bir karışımı gibi. hepsinden bir şeyler katarak ufaktan dalgasını geçmiş. bütün karakterler, oyuncuların başarılı performansları sayesinde hakkaten çizgi dünyadan fırlamış gibi duruyorlar. özellikle o güzel, sadece "mutlu son"ların olduğu fantastik dünyalarında hiç bilmedikleri, karşılaşmadıkları şeylerle gerçek dünyada yüz yüze gelmeleri buna rağmen saflıklarından bir şey kaybetmemeleri hoş bir ayrıntı olmuş. prens edward'ın saflığını james marsden çok iyi yansıtmış. peri masallarında bu kadar saf, salak bir prens yoktur herhalde. fakat asıl vurgulamak istediğim kişi amy adams. kendisi hakkında apayrı bir yorum getirilmeyi hakediyor zaten, onu bilare yaparız ama bu filmdeki performansından söz etmek gerekirse; zaten iyi bir temele oturtulmuş bir film, kendisini oyunculara yaslamamamış pek ama amy adams, oynadığı her filmi başarı anlamında ikiye katlayacak bir oyuncu. öyle bir giselle karakteri yaratmış, gerçek dünyaya düşen bir prensesi ve olaylar karşısındaki tepkilerini öyle güzel yansıtmış ki izlerken siz de gerçekten prenses olduğuna inanıyorsunuz. akademi şans tanır mı bilinmez ama buradaki rolüyle aday olduğu altın küre'yi hakediyor.
    birkaç abartılı sahne de vardı filmde. spoiler olacağını sanmıyorum:

    central park'ta yaşlı-genç herkesin işi gücü bırakıp dans ettiği sahneler biraz aşırıya kaçmış. malum giselle çizgi dünyada habire şarkı söyleyen bir tip, sevgisini de öyle ifade ediyor. central park'ta şarkı söylemeye başlaması, daha sonra herkesin ona katılması, kareografisi önceden belirlenmiş dans figürleri (parktaki herkes profesyonel dansçı, hatta işçiler, park görevlileri vs) izlerken "abartmışlar" dedirtti. bir anda bizim ayşecik ve ömercik'in oynadığı hayat sevince güzel isimli eski türk filmi geldi aklıma. orda da bütün manav, bakkal çakkal, yaşını başını almış amcalar teyzeler birden dans etmeye başlıyorlardı "hayat sevince güzel, sevince tatlı günler..." şeklinde şarkı söylerek. o an gözümde canlanınca gülmeme hakim olamadım. dalga geçeriz bizim filmlerle ama herifler resmen bizim kareografiden araklamışlar.* tabi böyle detaylara takılmamak lazım pek. kevin lima ve bill kelly bize masal anlatmak istemiş, fazlasıyla da başarmışlar.

    susan sarandon'ın 5 dakikalık cadı performansının da başarılı olduğunu ve soundtrack inin de dinlenesi olduğunu söylemeden geçmeyeyim. sonuç olarak fena bir film değil. ailecek, çoluk çombalak gidip izlenebilir. imdb puanına aldanmamak lazım. sanıyorum ki 15 yaş altındaki kızlar oluşturuyor yüksek oy verenler grubunu. 8 biraz fazla kaçmış. stardust değil bu abartmayın diyoruz, bir sonraki filmde görüşmek üzere derken, küçüklerimin..... ehh siktir git lan, yeter!
  • taylor swift'in en güzel ve underrated şarkılarından biridir aynı zamanda.
  • burada ısrarla vurgulananın aksine masalları gömmeyen, aksine adeta bir özdemir erdoğan, efendime söyleyim bir sezen aksu edasıyla "ne olur gerçek olsa masallar/ya da biz masal olsak" diye bağıran film.

    sık sık ellerimi göğsümün üstünde birleştirip, başımı yana eğip "aww" dememe sebep olmuş; hatta ilk izleyişimde 2 ya da 3 sahnede gözlerimi doldurmayı, birinde de dolan o yaşları dökmeyi başarmıştır.

    cicidir, minnoştur, romantiktir, duygulandırır, hayal kurdurur; ama şöyle de bir sahnesi vardır ki her seferinde kahkaha attırır:

    --- spoiler ---

    [prince edward knocks on a random door in robert's apartment building, trying to find giselle]
    pregnant woman with kids: [taking in edward's "prince charming" getup] ... you're too late..

    --- spoiler ---

    ha bir de, idina menzel'in mikrofonun arkasından kameranın önüne asssla geçmemesi gerektiğinin belgesidir.
hesabın var mı? giriş yap