• açılımı da enişte-kayınbiraderdir
  • bünyesinde çalışanların sabah akşam kendisine saydırdığı türkiye'nin en büyük inşaat şirketidir. hatta bu o kadar yoğundur ki beraber saydırma işlemi en uyumsuz insanları bile aynı noktada buluşturur, diğer taraftan firma çalışanları enka'dan ayrıldıktan sonra gittikleri hiçbir yerde kolay kolay dikiş tutturamazlar ve hep askerlik anısı gibi enka'da çalıştığı günleri anlatırlar.
  • ismini enişte - kayınço'dan alan şirket. enişte sadi gülçelik, kayınbirader şarık tara'dır. şirketin ana faaliyet alanı inşaattır.
  • ayrıca maslaktaki kompleksin tam adı sadi gülçelik spor tesisleri olup her sene daha kötüye giden bir spor merkezidir
    içine de enka okul yapmışlar ohannesburg dedirtmişlerdir. şimdi bütün bir yıl ibrahim tatlıses'in çocuğu da dahil olmak üzre zengin ve gerzek çocuklar bu kampüste eğitim görmekte, okuma yazmayı 3. sınıfta öğrenene madalya takılmaktadır.
  • şimdiye kadar 250.000 civarında vatandaşımızı işçi olarak yurt dışına götürmüştür. dış ticaret açığımızı kapatma gayretindeki unsurlardan birisidir.
  • bu gece orda calisan bir arkadasimdan ogrendigim uzere, kurucularindan sarik tara bir muhacir - yugoslav gocmeniymis. ben hep karadeniz'in eniste kayinbiraderlerinden biri saniyordum.
  • istifa etmek isteyene "kırmızıyla çizeriz adını. bir daha enka'nın kapısından giremezsin" diyen kolpacı inşaat firmasıdır. zira 2 yılını şantiyesinde geçirmiş biri olarak o kadar çok "giren-çıkan-tekrar giren-bir daha çıkan" hikayesi duydum ki.

    örnek 1: ilk şantiyesinden, proje müdürü tarafından kovulan bir sahacı. enkanın başka şantiyesinde işe giriyor. oradan da ayrılıyor (biraz kovulmayla karışık). ilk proje müdürünün yeni şantiyesinde çalışmaya başlıyor.

    örnek 2: şantiyeden istifa eden mimar, istanbul merkezde çalışmak için görüşüyor. olmayan pozisyon yaratılıyor. mimar işe girecekken, sağ gösterip sol vuruyor başka firmaya geçiyor.

    örnek 3: şantiyeden istifa eden mühendise istanbul merkezden iş teklifi geliyor.

    örnek 4: esip gürleyip şantiyeden istifa eden müdür seviyesindeki bir abi (ki bu esip gürleme öyle böyle değildi bizzat şahidim) 2-3 firmada dolaştıktan sonra, enka'nın yurtdışındaki başka bir şantiyesine gidiyor.

    bunlar ilk seferde aklıma gelenler. örnekler daha çoğaltılır. ama şunu da unutmamak gerekir; kimse bulunmaz nimet değil. elbet gidenin yeri doldurulur. "yeaa yemişim enkasını bana iş mi yok" demeden önce bir kendini tartmak lazım.
    genelde bu "kırmızı çizerim" hikayesine yeni mezunlar kanıyor, normaldir. biz buna "deneyim diyoruz". eh bizim de görevimiz çocukcağızların gözünü açmak.

    ödip: sadece duymakla kalmayıp bizzat da şahit olduğumu söylemeyi unutmuşum. adam istifa etti, 4 ay sonra yana yakıla ikna ettiler elemanı, geri döndü.
  • bunlar hep al birini vur ötekine firmalar. büyük binaları, kocaman yatırımları var ama hepsi büyük birer bakkal dükkanı sadece. mühendisinden, teknikerine, işçisinden, şoförüne herkese köpek çeken, çalışın ya da güle güle diyen, sürgün hayatlar yaşamak zorunda olan meslek mensuplarına sürgünü daha da sürgün etmeyi kendilerine misyon edinmiş para babalarının dükkanları.
  • eğer bir proje iptal oldu yada yarıda kaldıysa içerdeki paranızı almanın oldukça zor olduğu şirket. devasayım diye geçinir ama çalışanına taşeron firma kalitesi ile yaklaşır.
  • çalışanlarının paralarını yurtiçindeki bankalara yatırırmış; karıyla kızla yemesinler diye.
hesabın var mı? giriş yap