24 entry daha
  • bu film aynı anda yaşadığımız ve varlıklarını suratımızda çıkan bir sivilce kadar önemsemediğimiz insanların dramını çiziyor büyüleyici bir şekilde. insanoğlunun kapitalizm kanserinin elinde ne hale gelebileceğini gösteriyor. manhattan sokaklarında i love capitalism tişörtü giyenlerin dünyanın anasını nasıl bellediğini anlatıyor. batıya özgü ilişkiler içinde doğulu masallıkta bir aşkın üstüne kurgulanarak gelişiyor olaylar.

    tarih kitapları bugünleri nasıl anlatacak? bu tarifsiz acımasızlık ve dramı kimler nasıl aktaracak? torunlarımız zamanında da yaşanacak bu şeytanlaşmada bizim katkımız ne kadar olacak? nasıl bir filmden çıkıp hayatla derin bir hesaplaşmaya girer insan?
    akılda sorular yumuşak bir afrikalı gırtlaktan çıkan melodilerle her şeyi sorgulatarak sonlanmış film. görüntülere ne yazılsa, aşkına ne denilse eksik kalacak bu yapım için.
    "aşırı toplumsallaşma insanlığın, bireye yaptığı en büyük zulümdür." demiş ya kaczynski, modern solculuğa getirdiği bu tespit güzelde peki yaşanan onca ızdıraba rağmen hiçbir şey hissetmeyen canilere nasıl bir tanımlama yapmak gerekli? ya da hangisi daha kabul edilebilir bu iki durum arasında? insana her şeyi bir kenara bırakıp yerkürenin neresinde, hangi boyutunda olduğunu düşünmeye sevk eder bir film. insan ömrüyle senetler üstünden oynayanları görmek için bile izlemeli. afrikalı acılara ortak olmalı kendimize zulm ede ede.
41 entry daha
hesabın var mı? giriş yap