6 entry daha
  • tüm bir seksenli yılların en iyi filmidir belki de. seksenler, amerikan kapitalizmi, bireycilik vesair gibi meselelerde fikir yürütmeye çalışmış birçok yönetmenin hiçbiri böylesine keskin ve derinlemesine saptamaların yakınından bile geçmemiştir herhalde. hem görsel stil olarak, hem analiz bağlamında, hem hikayesinde, hem oyunculuğunda, kısacası her anlamda kusursuz olduğunu söyleyebileceğim sayılı filmlerdendir. konuyu anlatalım, anlatan olmamış.

    richard gere bir jigoloyu canlandırıyor. ama sokaklarda sürten bir fassbinder jigolosu değil, yüksek sosyeteye çalışan, büyük paralar koparan bir jigolo. aracılığını yapan pezevenklerle sıkı pazarlık yapan, kendini sömürtmeyen türden. ve buna göre tam seksenlerin ideal yaşamını sürüyor. geniş, penthouse bir dairede lüks bir yaşam. hikaye gere'in hayatına giren bir kadın ve müşterilerinden birinin öldürülmesiyle çetrefilleşiyor. suç ve ceza usülü bir kedi fare oyunu oynamak isteyen dedektifle uğraşıyor bir yandan. kadın ise, yerel bir politikacının mutsuz eşi, mahremiyetini mesleği haline getirmiş gere'în daha özeline, daha mahremine sızmaya, aşk yaşamaya çalışıyor.

    baştan sona çeşitli versiyonlarda blondie'nin call me'sinden melodiler dinliyoruz film boyu. bir yandan tamamen izole ve jigololuğuna rağmen kimseye dokunmaksızın bir hayat sürmeyi şiar edinmiş bir adamın hikayesi american gigolo, diğer yandan kendisini sermayeye dönüştürmüş bir insanın piyasadaki değeriyle ilgili bir film.
22 entry daha
hesabın var mı? giriş yap