12 entry daha
  • kenan imirzalıoğlunun başrolünde oynadığı ve adeta osmanlı tokatlarıyla alıp götürdüğü film. öncelikle kötü olmayan güzel bir film olduğunu söyleyelim. genelinde hoşnutsuzluk vermeyen; işlediği konunun altından kalkan; senaryo, yönetim ve oyunculuklarıyla ve hatta müzikleriyle türk sineması için kabul edilebilir seviyenin üzerinde olan bir film. ben türk filmi olmasını da işin içine katarak 7/10 verdim. ama emret komutanım gibi filmsileri düşünüp türk sineması çerçevesinde değerlendirilirse çok daha fazlası verilebilir. detaylara geçelim.

    senaryodan başlamak gerekirse, istanbul'un işgal altında olduğu yıllarda, kurtuluş savaşının başlangıç dönemlerinde geçen bir çizgi romandan uyarlanmış. uyarlayan ekibin içerisinde bizzat çizgi romanın yaratıcısı da var. elbetteki böylesine çalkantılı bir dönemde geçtiği için, zamanın atmosferinin, askeri ve politik hayatının filme yansıması beklenen bir şey. nitekim senaristler de aynısını yapmışlar, bu karmaşanın arka planda olduğu bir çizgi roman kahramanının aşk macera ve belki biraz da dostluk üçgenindeki öyküsünü perdeye yansıtmışlar. güzel olan tarafı her şeyi yerli yerinde kullanmışlar. saçma sapan mesaj kaygısına girmemişler. zaten bu hikayede dönemi olduğu gibi yansıtmak mesajın kendisi. problemli nokta ise öykünün durağan olması. elbette filmin bir steven seagal filmine dönmesini istiyor değilim, ancak böylesine karışık, maceranın ucu bucağı görünmediği bir dönemde yaşayan çizgi roman kahramanından bahsediyoruz. izleyici olarak bir serüven bekliyorum. kurgulanan hikaye ise serüvenden oldukça uzak. nerde başlıyor nerde gelişiyor pek farkedilmiyor. sanki filmi ikinci kez izliyormuş gibi neredeyse her sahnede bir sonraki sahnenin ne olacağını hatta iki sonraki sahnenin ne olacağını biliyoruz. finali bir filmin finalinden çok, iyi bir televizyon dizisinin herhangi bir bölümünün finaline benziyor. bu da sanırım bir çizgi roman serisinden uyarlanmasından kaynaklanıyor. dönemin olduğu gibi yansıtılması kahramanın hikayesinin istenildiği gibi kurgulanamayacağı anlamına gelmiyor. velhasıl keşke kahramanın yaşadığı öykü üzerine biraz daha çalışılsaymış, ortaya müthiş bir film çıkabilirmiş diyorum ve bu bahsi kapıyorum.

    oyunculuk da filmin merak ettiğim noktalarından birisiydi. kenan imirzalıoğlu'nu deli yürek bumerang cehennemi filmiyle tanıdım ve oldukça başarılı buldum. o günden beri aşama aşama kendini geliştirmesini izlemek bana keyif veriyor. yazı tura'dan sonra bu filmde de çok başarılı bir iş çıkarmış. fizik olarak role bire bir uyması ve yüz mimikleriyle karakteri çok iyi yansıtması bunun başlıca sebeplerinden. üstelik attığı osmanlı tokatları ve son zamanlarda (türk filmlerinde) aksiyon sahnelerinde görmeye çok alışık olmadığımız derecedeki iyi performansı da bonus olarak geliyor. osmanlı tokatları çizgi roman abartısı ve kocaman ellerle birleşince gerçekten seyirlik sahneler ortaya çıkıyor. sırf bunlar için bile izlenir. özetle kenan imirzalıoğlu filmi tokatlamış, tebrikler. yandım ali'nin kankası cambaz (arçelik reklamındaki palyaço) bana biraz rahatsız edici geldi.

    --- spoiler ---

    yandım ali'den tokatı yediği andan sonra (o ana kadar sorun yoktu) yandım ali'ye bir yavşama faslı başladı, her fırsatta kankayız, dostuz, iki silahşörleriz modunda abartılı oyunculuğu, yakın çekimlerdeki başarısız performansı, kaşlarını çatarak ölmesi, öldükten sonra göz kırpması (yönetmene de bir eksi puan) gibi sebeplerle rahatsız oldum oyuncudan. belki baştan ısınamadığım için bu kadar dikkat ettim bilmiyorum halbuki organize işlerde çok sevmiştim.

    --- spoiler ---

    mustafa kemal'i canlandıran oyuncuyu fena bulmadım. sesi ve bakışları biraz zayıf olsa da hal hareket ve tavırları iyiydi. ilginç olansa giydiği askeri üniformada karın bölgesinde bir haç işareti görmüş olmam. filmden sonra arkadaşlarla konuştuk ama bir anlam veremedik. diğer oyuncuların performansları gayet güzeldi en azından sıkıntılı sayılabilecek bir isim yoktu (cansu dere'ye şimdi gelecem).

    gelelim cansu dere'ye. güzel bir kadın. bunun dışındaki her şey olumsuz. hatta felaket. benim anlamadığım yönetmen deneme çekimi falan yapmıyor mu, sen popülersin gel oyna mı diyor? nasıl böyle bir fiyaskoya izin vermiş anlamış değilim. film boyunca adeta sıla dizisinin setindeymiş gibi, kendisi odun (şahsından özür diliyorum, oyunculuğunu nitelemek için tam olarak bu kelimeyi kullanmam gerek) diğer erkekler de boran ağa, aklında "acaba ntv'den hiç ayrılmasa mıydım?" sorusu ve jenerikler işte bitti gitti modunda bir oyunculuk(?) sergilemiş. acımasız olmak istemiyorum ama 0(sıfır) demekten de kendimi alamıyorum.

    mustafa şevki doğan'ın temiz bir iş çıkardığını düşünüyorum. ufak tefek hataları göz ardı edersek çok ciddi problemlerin olmadığını söyleyebiliriz. hatta atmosferin yaratılması için sarf ettiği emeğin hakkını vermek gerek. kostümlerin, kıyafetlerin, araç gereç ve mekanın döneme uygun olması için çaba harcandığı görülüyor. malesef aynı çabayı bıyıklar için göremiyoruz. özel efektine varana kadar kasılmış ama bolca yakın çekim bulunmasına rağmen, saç fırçası gibi bıyıklar gözümüze sokulmuş.ilginç. takıldığım bir başka nokta filmdeki sevişme sahneleri. yandım ali'nin çapkın olmasını anlıyorum. yandım ali'nin filminde sevişme sahneleri olmasını da anlıyorum. ama bu sahneleri kesinlikle çok başarısız buluyorum. özellikle yandım ali ile defne arasındaki oynaşma önsevişme karışımı saçma sahneden resmen sıkıldım ki normalde sıkılmam(!). ayrıca fransızca hocası inanılmaz güzel olmasına rağmen onun yandım aliyle olan münasebet sahnesi de hoşuma gitmedi (belki bu konuyu biraz açmak lazım ama gecenin bu saatinde fazla açmak istemiyorum) * *. bundan da bizzat yönetmeni sorumlu tutuyorum *.

    son bir not da filmin websitesi için: http://www.sonosmanli-yandimali.com/ adresine girdiğimizde pek güncel olmadığını görüyor üzülüyoruz.

    özetle eli yüzü düzgün, tuttuğunu koparan, helal süt emmiş bir film. gidin izleyin pişman olmayacaksınız. temennimiz devamının gelmesi yönünde.
74 entry daha
hesabın var mı? giriş yap