6 entry daha
  • roma tarihi 'nin krallık döneminin en önemli tarafları:

    magistra (rex)

    ilk zamanlarda roma da, etrafındaki diğer devletler gibi, krallıkla idare edilmekte idi (regnum). rex (çoğulu; reges), yani kral tabirini bugünkü manasında anlamamak lazımdır. kral, roma'nın üç devrinde mevcut olduğunu söylediğimiz diğer organlarla birlikte (senatus, populus), magistralık fonksiyonunu ifa eden kimse idi. esasen res (regere kökünden), reis, idare eden, rehber demektir.

    rex (veya magister populi = halkın reisi, rehberi), o zamanki devletin tek magistrasıdır.

    -magistraların, cumhuriyet devrinde olduğu gibi, daha önceleri de çift olmuş olduğunu düşündürecek bazı emreler yok değildir; romulus ve remus; romulus ve tatius (roma'nın kuruluşundan dokuz sene sonra ve bir müddet için romulus'la müştereken krallık etmişti); ancus'un iki oğlu tarquinius ve aruns, gibi.-

    kralın vazifesi hayatı boyunca devam ederdi. ölümü halinde yerine kimin geçeceği meselesine gelince; bugün düşünülebilecek iki yol, irsiyet veya seçim olduğu halde, roma'da krallık babadan evlada intikal etmediği gibi, yeni kral seçimle de taayyün etmezdi; kral olacak kimseyi evvelki kral tayin ederdi (creat). eğer bir kral, yerine geçecek olanı tayin etmeden evvel ölecek olursa, yine seçim yoluna gidilmez, iktidar patres'e, yani roma şehrini teşkil eden gens gruplarının reislerinde müteşekkil senatus'a avdet eder, azaların her birisi, beşer gün sürmek üzere, interrex ismi altında hükümdarlık ederler ve yeni kralı interrex tayin ederdi.

    roma halkı (populus)

    roma şehri içinde yaşayan teşkilatlanmış kavme roma populus'u denir. roma halkının en evvel üç tribus'dan -aşiret- teşekkül etmiş olduğu ve iltihak eden yeni gens'lerin, bu tribus'lara kaydolduğu kabul edilmektedir.

    civitas'ın en eski askeri ve mali teşkilatı bu aşiretlere göre tanzim edilmişti. her tribus 1000 piyade -pediles- ve 100 süvari -celeres, sonraları equites- asker verirdi. romanın o devirdi aldığı tek vergi ise, istisnai mahiyette toplanırdı ve buna tributa denirdi. ihtimal, roma kavmi evvela üç aşiretin federasyon olarak bir araya gelmesinden terekküp etmiş bilahare bunların her birisi ikiye bölünerek, altı tribus teşekkül etmişti.

    luceres, tities, ramnes aşiretleri. bunlar, etrüskler, sabinler ve latinler olmak üzere, üç kavmin iştirakini gösterirler.

    tribus'ların her birisi kendi içinde 10 curia'ya ayrılmakta idi. dini ve idari işlerde curia'ların büyük bir ehemmiyeti vardı. halk meclisleri curia'lara göre teşekkül eder, reyler ve dini merasimler curia'lara göre verilir ve yapılırdı. -comitia curiata-

    nüfus terkibi bakımından roma populus'u üç unsurdan ibaretti; gens, clientes ve plebs.

    nüfusu herşeyden önce, gens'lere dahil olan kimseler teşkil etmekte idi. henüz civitas teşekkül etmeden evvel, aynı soydan gelen ailelerin siyasi bir topluluk halinde birleşmelerinden doğmuş olmaları ihtimalinin kuvvetli olduğunu bildiğimiz bu toplulukları teşkil eden fertlere, gentiles veyahut patres-patricii ismi verilirdi. her gens'in bir reisi, kendisine mahsus ibadet şekilleri ve bir arazisi vardı. civitas içine dahil olduktan sonra muhtariyetlerinden ve müstakil arazilerinden bir iz kalmamıştı. bazu gens'ler zamanla ortadan kalkmış oldukları gibi, muhtelif sebeplerle yeni yeni gens'lerin roma'ya iltihak etmiş oldukları da görülmektedir.

    clientes, gentiles veya patricii 'nin bir nevi tabiiyetinde bulunup onların işlerini görerek himayelerinden faydalanan bir grup insandı; krallığın sonlarına doğru pleb'ler sınıfına karıştığına söylemiştik.

    roma nüfusunun üçüncü unsuru olan pleb'ler, clientes'den farklı olarak, gentiles'e tabi olmayan müstakil kimselerden müteşekkildi. umumiyetle çiftçi ve küçük zanaat erbabı olan bu kalabalık kütlenin (pleo, plenus = kalabalık) menşei hakkındaki malumat, haklarındaki rivayetlerin çok çeşitli ve çelişmeli olmaları itibari ile, münakaşalıdır. her halde roma şehrinin civar ve dış mahallelerine yerleşmişler ve yavaş yavaş roma hususi hukuk çevresine kabul edilmişlerdi. rivayetlere bakılacak olursa, çok eskiden beri, patricius'larla aralarındaki fark, siyasi hakların bazılarından mahrum olmalarından ibaretti; krallık zamanından beri asker olabilirler, rey verebilirler, buna mukabil patricii'ye has olan senatus azalığı, magistratlık, rahiplik gibi yüksek makamlara gelemezler, patricii sınıfına mensup kimselerle aralarında connubium, yani evlenme hukuku bulunmazdı. bu rivayetlere göre aynı nüfusun, patricius'lar asil kısmını, pleb'ler ise avam kısmını teşkil etmekte idiler. halbuki niebuhr ve mommsen'in araştırmalarından beri, krallık devrinde, hakikatin bu merkezde olmadığı ortaya konmuştur. aslında, krallık devrinde pleb'ler ile patricius'lar arasındaki fark, alelade bir sınıf farkı değil, hakiki bir mahiyet farkı idi. hatta bu devirde pleb'lerin, romanın hususi hukukundan istifade etmeye hakkı olan bir "yabancılar grubu" sayılmalıdır; yabancı olmaları itibariyle de, siyasi haklardan tabiatı ile, istifade edemezlerdi.

    şu halde bu devirde populus, yani alelitlak nüfus değil, teşkilatlı kavim dendiği vakit sadece patricius'lar kasdedilir ve yalnız bunlara, roma vatandaşı manasına gelen quirites veya cives ismi verilirdi. krallık devrinden sornadır ki, pleb'ler asker olmak ve rey vermek haklarını kazanarak, vatandaşlar arasına girmişlerdi.

    nüfus teşekkülünü söylediğimiz krallık romasında, halkın devlet idaresine iştiraki comita'lar vasıtası ile olurdu. roma halkı, bazı muameleler yapmak veya arzu ve iradelerini beyan etmek istediği zaman, muayyen sistem dahilinde toplanırdı ki, bu nevi toplantıyı teşkil eden gruplara comitia ismi verilirdi. halkın, muayyen bir nizam dahilinde değil de, karışık bir şekilde bir yerde toplanmasına comitia değil, contio veya conventio denir ve bu nevi toplantılarda karar verilmez, sadece magistranın kendilerine yaptığı bir beyan dinlenir veya herhangi bir mesele meşvere edilirdi. conventio'lar da comitia'lar gibi, magistranın, yani bu devirde kralın daveti üzerine ve onun riyasetinde toplanırdı.

    krallık devrinin comitia'sı, suria'lara göre, yani üç veya altı grup halinde otuz veya altmış curia'dan teşekkül eder (comitia curiata) ve tabiatıyla yalnız patricii rey verirdi. her curia'nın bir reyi olur, bu rey, curia'ya dahil gentiles adedinin ekseriyetine göre belirirdi.

    comitia'nın bu ilk devirdeki salahiyetleri hakkında malumat azdır. rivayetlerin hilafına, bu salahiyetlerin fazla geniş olmadığı da anlaşılıyor. seçimlerin en mühimi olan kral seçiminde rolleri olmadığını gördük; sadece interrex'in seçtiği krala itaat edeceklerini beyan eden bir lex curiata de imperio çıkarmakta idiler. harp, sulh ve antlaşmalar gibi, daha ziyade siyasi olan hususlarda rızalarının alınmasına lüzum görülmezdi. runa karşılık, gens'lere müteallik her türlü değişiklik, yeni bir gens'in roma şehrine ithali, bir gentilis'in kendisine halef olacak mirasçıyı tayini, bir paterfamilias'ın başka bir paterfamilias'ı evlat edinmesi -adrogatio- gibi muameleler için comitia'nın muvafakatı lazımdı, çünkü bunlar sosyal bünye ile alakalı muamelelerdi.

    teşrii sahada, yani bir hukuk kaidesi yaratma faaliyetleri hakkında, elimizde bir misal bulunmamakla beraber, herhalde, kanunları kabul veya reddetme salahiyeti vardı. binaenaleyh kanun teşebbüsü ondan gelmez, kral kendisini davet eder ve sorardı; velitis, iubeatis quirites; rogo vos quirites = roma vatandaşları, istiyor musunuz , emrediyor musunuz; roma vatandaşları, size soruyorum (rogatio = sual sorma). bu sebeple bu nevi kanunlara lex rogata denirdi. comitia, teklif projesi üzerinde değişiklik yapamaz, olduğu gibi kabul (uti rogas) veya reddedebilirdi (antiquo, antiquo probo). iubere kelimesinin ilk manası da mutabık olmak, iltihak etmek'tir. bütün bu usul, comitia'nın magistra'ya, yani krala tabi vaziyette olduğunu gösterir.

    diğer taraftan comitia'nın aldığı kararların, senatus'ça tasdiki lazımdı. mommsen'in teşbihine göre comitia adeta, iradesine vasinin yardımının (auctoritas) ilavesi gereken bir -küçük- vaziyetinde idi. (auctoritas patrum)

    her romalinin ya da hic degilse her soylu romalinin uc adi vardi. nomen, proenomen ve cognomen. proenomen kisisel addi. nomen o kisinin gens'ini ya da klanini belirtiyordu. cognomen ise familia sini ya da ailesini belirtiyordu. ornegin gaius julius caesar, iulia, gens 'inin caesar ailesindendi.

    familia, gens'in bir altbölümüydü. paterfamilias'i (erkek aile reisi), onun karisini, ogullarini, kizlarini, kolelerini ve oteki mal mulku kapsiyordu. gens, ortak bir ataya bagli erkek soyundan gelen bir familiae'ler kumesiydi. familia sozcugu baslangicta mulk edinilmis koleler (famuli), yani gens'in ortak mulkiyetinden ayri olarak edinilmis mallar anlamina gelmekteydi.

    vasiyetname birakmadan gocup giden birinin mali mulku ilk agizda karisina ve cocuklarina kalirdi. cocuklari yoksa, erkek tarafindan gelen dolayli torunlarina, daha sonra baba soyundan gelen akrabalarina, yani erkek kardeslerine ve evlenmemis kiz kardeslerine, babasinin erkek kardeslerine ve evlenmemis kiz kardeslerine ve son olarak da bunlarin hicbiri yoksa gens'ine kalirdi. bu oncelik kurallarini tersine cevirirsek, onlari, gens'in ortak mulkiyetinin ardisik cignenislerini gosteren tarihsel siralari icinde goruruz. evlenmemis kiz kardeslerin ve kiz cocuklarin dislanmasinin nedeni, kadinin evlendigi zaman kocasinin gens'inin bir uyesi durumuna gelmesiydi.

    romalilarda evliligin tarihinin baslangic donemi belirsizdir ve ancak el yordamiyla aciklanabilir. cumhuriyetin ilk donemlerinde, uc evlilik bicimi vardi; usus, confarreatio ve coemptio. birincisi; birlikte yasamadan ote birsey degildi. hicbir toren gerektirmiyor, istenildigi anda bozulabiliyor ve mal mulkun aktarilmasina iliskin hicbir kosul getirmiyordu. ilk etrusklerin gevsek anaerkil birliklerini andiriyordu ve buyuk bir olasilikla, plebs'in evlenmelerinin ve mulkiyet haklarinin patrici tarafindan taninmadigi doneme uygun dusuyordu. patrici 'nin evlenme bicimi, confarreatio idi; bu, gelini kocasinin yetkesi altina sokan bir aktarma olayiydi. coemptio da plebs e uygun dusen bicimdi; bu, kocaya, karisinin sahibi oldugu konusunda sozlesmeye dayali bir hak taniyan bir satin almaydi. sonradan, patrici ile plebs arasindaki ayirim ortadan kalktiginda, bu evlilik bicimlerinin yerini, eski usus kadar gevsek bir birlesme aldi, ama bu kez ozel mulkiyet cikarlari vasiyetname duzenleme hakkiyla guvence altina aliniyordu.

    bu ataerkil patrici birlesmelerinin ardinda yatan amac oldukca aciktir:

    eger, der cato, karini seni aldatirken yakalarsan, onu yargilamadan öldürebilirsin ve en kucuk bir ceza yemezsin; ama eger sen karini aldatirsan, karin senin kilina bile dokunamaz.

    confarreatio, kalitimin babadan ogula gecmesini saglama almak amaciyla kadinin ozgurlugunu sinirliyor; coemptio da, ayni ilkeyi daha alt katmanlara yayginlastiriyordu. bunlar, eski kabile haklarinin tuzel bir kisitlamasi olarak mulkiyetin gelismesi sonucunda resmi evliligin nasil ortaya ciktigini gostermektedir:

    tarihte ortaya cikan ilk sinif ayriligi, tekesli evlilikte erkek ile kadin arasindaki karsitligin gelismesiyle, ilk sinif baskisi da erkegin kadin uzerindeki baskisiyla ayni zamana rastlar.

    familia, gens'in bir altbölümü oldugundan, aile adina cognomen, -soyadi- ya da ek ad deniliyordu. nomen, kesin olarak gens'i belirtiyordu. gene, edinilmis mulkiyeti belirten familia'nin daha gec ortaya cikmis bir sozcuk olmasina karsilik, gens ve nomen, yani -akraba- ve -ad-, daha once de gordugumuz gibi, erkek akrabanin kendi klan adi ya da klan belirtkesiyle tanindigi ilkel klandan gelmektedir.ve bu nomina'lara baktigimizda, kokenleri apacik gorulur. aquilia gensi kartal klani, asinia gensi esek klani, aurelia gensi altin klani, caecilia gensi kertenkele klani, caninia gensi kopek klani v.b. romulus ile remus'u bir agackakanin beslemesi ve bir kurdun emzirmesi, masallara ozgu dusgucunden cok ote bir olaydir. cunku kabile ve bolge adlari bu hayvanlarin kutsal oldugunu gostermektedir.

    totem kalintilarina yer yer daha somut bir bicimde rastliyoruz. sozgelimi, quintia gensinde altin takilar takmak tabuydu, acilia gensinin serrani ailesi kadinlarinin keten giysi giymelerini yasaklamisti. manlia gensinden torquati ailesi ozel bir gerdanlik takar, quintilia gensinden cincinnati ailesiyse kendine ozgu bir baslik takardi. bunlara benzer gelenekler ilkel halklar arasinda o denli coktur ki, bunlarin totemci bir kokenden geldikleri son derece aciktir.

    her gens'in kendi sefi (princeps), kendi sunagi (sacellum), kendi gomutlugu ve ilk zamanlarda kendi topraklari vardi. claudia gensi, sabin ulkesinden roma'ya goc ettiginde, kendilerine roma'daki jupiter tapinagi'nin yaninda bir gomutluk ve anio irmagi kiyisinda bir toprak parcasi verildi. gens'in tapimi, adini ata ruhu demek olan genius'dan ya da gens'in adiyla belirlenen halk tanrilarindan birinden aliyordu: naevii'lerin silvanus naevianus'u, calpurnii'lerin diana'si, julii'lerin veiovis'i gibi. ata ruhunun gens adini tasiyan tanriya donusmesi, totemin tanriya donusmesidir.

    gerci salt belli bir gens'le ilintili bir kisi adina rastlanmamaktadir, ama marcus manlius'un oykusu gens'in kendi uyelerine ad verilmesinde söz hakkı bulundugunu gostermektedir: marcus manlius, manlii'ler icin oyle bir yuzkarasi olmustu ki, manlii'ler marcus adinin herhangi bir gens uyesine verilmesini yasaklamislardi.(titus livius 6. 20. 14; c. daremberg ve e. saglio, dictionnaire des antiquites grecques et romaines [eski yunan ve roma soylenceleri sozlugu], [paris, 1877-1919], 2.2. s. 1510.) evlat edinme konusunda da gens'in onayinin alinmasi gerekiyordu; evlat edinilen ogul, kendisini evlat edinen babanin nomen'ini ve cognomen'ini aliyordu. evlate dinme toreni, cocugun dunyaya gelisinin bir benzetmesi olarak anlatilmaktadir. (corp. gloss. lat. 4. 304. 44; c. plinius caecilius secundus, panegyricus, 3. 1.) bu anlayisa hemen her yerde rastlanir. evlat edinme, ozel bir erginleme toreninden baska bir sey degildir.(hristiyanliktaki vaftiz toreni hem bir yeniden bedenlesme, hem de bir evlat edinmedir; "bu bebegi yeniden dunyaya getirmek ve evlat eidnerek kendi cocugun kilmak seni mutlu etti." ayrica bkz. r. eisler, opheus the fisher, [londra, 1921], s. 63-5; j. g. frazer, folklore in the old testament [eski ahitte toresel yasam], [londra, 1919], 2. s. 27-38.) burada, evlat edinilen yabanci, bir yabanci olarak ölür ve bir klan uyesi olarak yeniden dogar.

    gens'deki dayanisma, uc yuz kisi kadar olan fabii'lerin veii'lere karsi kendi baslarina nasil savastiklarini anlatan oykude butun acikligiyla gorulur. (titus livius, 2. 48-50) appius claudius hapse atildiginda, onun kisisisel dusmaniyla birlikte butun claudii'ler yas tutmuslardi. (titus livius 6. 20. 2-3.) gens ayni zamanda yoksulluk ya da sikinti ceken bir uyesine yardimci olmakla yukumluydu. (titus livius, 2. 32. 8-9; d. h. ar. 2. 10. 2.) gentilis ile generosus, yani -akrabalik- ile -iyilik- (ingilizcede -kindship- ile -kindness-) arasindaki baginti bircok dilde ortaktir ve butun klan baglari arasinda en surekli olanidir. tipki hardy'nin tess' inin -akrabalari oldugunu ileri surmek- uzere d'urbenville' lere gidisi gibi, yurt disinda parasiz kalan bazi irlandalilarin ortak bir soyadi yasimalarina guvenerek tumden yabanci kisilere basvurup para istediklerini duymustum.

    gerci gens'in distan evlenmeye dayali oldugu hicbir yerde acikca belirtilmis degildir, ama gene de romalilarin yakin akrabalar arasinda evlenmeyi dogru bulmadiklarini biliyoruz. (plutarkhos, m. 265d, 289d.) goreneksel bir yasa olarak hicbir zaman yazili belgelere gecirilmemis olmasinin nedeni, bu kuralin cok eski zamanlardan bu yana uygulaniyor olmasidir belki de.

    ilk baslarda esit bir bicimde otuz curiae'ye bolunmus 300 gentes bulundugunu ogreniyoruz. (titus livius, 1. 13. 6; plutarkhos, rom. 20.) yunan yazarlarinin her zaman phratria diye soz ettikleri curia, (d. h. ar. 2. 7. 3. 6. 89. 1; plutarkhos, rom. 20, publ. 7; d. c. 5. 8-9) ya bir akraba gentes'ler kumesidir ya da fratri. her curia'nin curio adi verilen bir rahip tarafindan yonetilen bir tapinagi vardi. otuz curiones, comitia curiata tarafindan secilen curio maximus'a bagli kutsal kurulu olusturuyordu. (titus livius, 27. 8. 1.) bu, eli silah tutan butun erkeklerden meydana gelen bir meclisti, gercek bir -klanlar kurultayi- idi. comitia curiata denilmesinin nedeni, oylamanin curiae'ler tarafindan yapilmasiydi. her curia'nin, kendi gentes'lerinin cogunlugunca belirlenen bir oyu vardi. (d. h. ar. 2. 14. 3, 4. 20. 2.) yabancilarin yurttasliga alinmasina ve yurttaslarin evlat edinme yoluyla bir aileden oburune aktarilmasina iliskin butun sorunlari bu kurul karara bagliyordu. (gaius, 1. 99; historical introduction to the study of roman law, s. 86, 119, 125.)

    nasil on gentes bir curia olusturuyorsa, on curiae de bir tribus olusturuyordu. uc kabile vardi; daha cok latin soyundan gelen ramn'lar; daha cok sabin'lerden gelen tati'ler; etrusk ogesini de iceren lucer'ler. (titus livius, 1. 13. 8.) bunlarin her birinin kendi kabile sefi vardi ve hep birlikte populus romanus die bilinen kabile birligini olusturuyorlardi. (d. h. ar. 2. 47.)

    birligin en yuksek organi, senatus ya da yaslilar konseyiydi. senatorlerin sayisi daha ilk baslarda artirilmisti. niebuhr, bunlarin baslangicta klan sefleri -principes gentium- olduklarini ileri surmektedir. (b. g. niebuhr, history of rome, [londra, 1885]. 1. s. 338-9.) yurutme erki, senato ve comitia curiata tarafindan ortaklasa atanan bir rex ya da kralin elindeydi. (titus livius, 1. 17, 32. 1, 35. 6; cicero, de re publica, 2. 12. 3.) rex hem baskomutani hem basrahip, hem de basyargicti. kralligin yikilmasindan sonra rex'in siyasal gorevleri yeni olusturulan konsullere aktarildi, ama krallik rahipligi rex sacrorum gorevinde varligini korudu. (titus livius, 2. 2. 1, 6. 41. 9.)

    nedendir bilinmez, cagdas tarihciler, butun bu bilgilere karsi kuskucu bir tutum takiniyorlar. sozgelimi, jolowitz'e bakilirsa, comitia curiata'nin kral tarafindan getirilen onerileri yururluge koyup koymadigi -son derece kuskuludur-; ayrica -cagdas tarihciler, roma tarihcilerinin kralin comitia tarafindan secildigini dusunmekte hakli olduklarini sanmaktadirlar-, cunku -bildigimiz kadariyla temsil dusuncesi daha yakin donemlerdeki senatonun bilesimine o denli yabancidir ki, bu dusuncenin en eski donemlerde bile uygulandigina inanmamiz olanaksizdir.- (historical introduction to the study of roman law, s. 16-7) roma tarihcileri bu celismenin hic degilse ayni olcude farkindaydilar saniriz, ama gene de anlasilan o siralar yadsinamayacak kadar guclu oldugu icin gelenegi kabul etmislerdi. rex sozcugu kelt dillerinde benzer bir bicimde vardir ve ayni anlama gelmektedir, ustelik keltlerde krallar secimle basa gelmekteydi. (h. hubert, greatness and decline of the celts -keltlerin buyuklugu ve dususu- , [londra, 1934], s. 220.) dolayisiyla, romalilarin kendi senatolarina benzettikleri galyalilarin meclislerinde de buyuk olasilikla durum ayniydi; ote yandan, meclisten baska bir de askeri sefi bulunan bazi galya kabileleri irokualara benzerlik gostermektedir. (ayni yerde, s. 221-2.) sozunu ettigimiz tarihcilerin isin icinden cikamamalarinin nedeni, roma'nin ilk donemindeki kabile kurumlarini, kabile toplumun ne oldugu sorusunu ortaya getirmeden aciklamaya calismalaridir.

    roma'da kralligin ana soyundan gecmesi

    populus romanus'un ilk krali, roma kentinin kurucusu romulus'du. o siralar sabin'lerin buyuk cogunlugu kendi krallari titus tatius'un yonetiminde bagimsiz yasiyordu. romulus'un yerini, bir sabin aldi; titus tatius'un damadi numa pompilius. daha sonraki kral, latin soyundan gelen tullus hostilius'du. onun yerine de baska bir sabin, numa'nin kizinin ogullarindan biri olan ancus martius gecti. ardindan etrusklerin fethi bas gosterdi. bir sonraki kral, tarquinius priscus bir etrusktu. onun ardiliysa, ne etrusklerdendi, ne de latin soyundan; tarquinius priscus'un kiziyla evlenen servius tullius bir koleydi. kralligin servius tullius'un damadina, priscus'un ogullarindan birine gecmesiyle birlikte tekerki de son erdi.

    bu gelenekte krallik duzenli olarak kadin soyundan gecer. ancus martius, oncelinin kizi pompilia'nin ogludur ve bu da ana yanindan basa gectigini gostermektedir. pompilia'nin babasi numa da oncelinin kiziyla evlenmisti. servius tullius, priscus'un kiziyla; lucius da servius tullius'un kiziyla evlenmislerdi. daha sonraki bir cagin romalilari, onyargilarina cok ters dusen bir gelenek yaratmisa benzememektedirler.

    kralligin kaynatadan damada gecmesi, cok bilinen bir anyanli kalitim bicimidir. taht erkeklerdedir, ama kadinlardan gecmektedir. irokualarda gorulen annenin erkek kardesinden kiz kardesin ogluna bicimindeki kural da ayni ilkeye dayanmaktadir; aradaki tek ayrim, romalialrdaki kuralin evlenmenin daha ileri bir gelisme asamasini gerektirmesidir. bu durumda, eger krallik kaynatadan damada gecerse, kralicelik de anadan kiza gecer. acaba bu, kralin bir anlamda karisi adina yonettigini mi gosterir?

    etruskler anaerkil olarak bilinirler. etrusklerin bazi gomut yazitlarinda, ölenin adindan sonra babasinin adi yazilidir. bu, babayanli bir tutumdur. bazilarinda da hem annenin, hem babanin adi yazilidir. burada durum belirsizdir. kimi gömüt yazitlarindaysa, ölenin adinin ardina yalnizca annesinin adinin eklenmis oldugu gorulur. genus huic materna superbum nobilitas dabat, incertum de patre ferebat. bu sinyazitlar, analik hukukunda bir gerileme oldugunu gostermektedir.

    kaynak: eski yunan toplumu ustune incelemeler, tarihoncesi ege (i), george thomson
    ; roma hukuku, ziya umur
24 entry daha
hesabın var mı? giriş yap