8 entry daha
  • yılların sloganıdır bu.

    hemen akla yatacak hastane, muayene edecek doktor, erişilmesi kolay ilaç geliyor; değil mi ?

    yok öyle bir şey...

    bugün hastalıklar ve tedavileri oldukça karmaşık bir hal almıştır. tıp artık yalnızca ''yaşam kurtarmayı'' ya da ''acıları dindirmeyi'' hedeflemekten çıkmıştır; doğru düzgün yaşayanların yaşam kalitesini arttırmanın yollarını aramaktadır. hastalıkları kökeninde yatan (patofizyoloji) daha iyi anlaşılmaya başlandıkça iş moleküler genetik araştırmalara düşmektedir.

    devasa araştırmalar, devasa bütçeler, ince araştırmalar, yüzlerce-binlerce kişilik eğitimli kadrolar...

    ve tüm bunların sonu genelde fiyaskoyla sonuçlanmakta, akabinde b, c, d....x, y, z... planlarına geçilmektedir. bu kadar büyük paranın ve emeğin oynadığı sermayeci-küresel bir endüstrinin dünyanın geri kalan üretim ve pazarlama araç ve yöntemlerinden bağımsız kalabilmesi olası değildir.

    öyle ya, araştırma-geliştirme, üretim, pazarlama ve reklam beleş değilken, çoğu zaman makul fiyatlarla dahi değilken bu türden hizmetlerin de kelepir olabilmesi mümkün değildir.

    arzın-talebin dengesinde, kıt kaynakların verimli kullanımında gider her iktisadi olgu gibi bu da. örneğin ender görülen hiçbir hastalığın üzerine gidilmez, zira müşterisi azdır ilaçlarının, arada bir lorenzo s oil çıkarsa ne ala... ya da semptomatik tedaviyle üç vakte spontan gerileyen hastalığın kökenine inen tedavi yaklaşımları da prim yapmaz, zira o kadar külfettense bir kaç gün buruk gezmek-gezdirmek yeğdir.

    bir ilaç veya tedavi ortaya konmazdan evvel onun madden ne getireceği ne götüreceği hesap edilmeden asla ve asla yola çıkılmaz. sonuçta bunu üretenlerin amacı en küçük sokak arası yufkacısında veya en gigantik holdingde olduğu gibi kar maksimizasyonudur.

    bakın; türkiye'de 18,000,000 fakirin yaşadığı belirtiliyor. dünyadaki sayı ise alabildiğine ezici ve bu çok ama çok acı.

    kanserin genetik tedavisinin konuşulduğu bir çağda insanlar halen ishalden ölüyor. bebek ölüm oranı ise korkunç... türkiye'de yaklaşık her 25 bebekten biri 1 yaşına gelmeden ölüyor. çoğunlukla da kötü beslenme ve kötü hijyen koşulları yüzünden. her üç türk'ten biri tüberküloz basiliyle hayatının bir döneminde karşılaştı. helasız, akan musluksuz evler var bu ülkede; hem de gırla... büyük kentlerin çevresini saran...

    insanlar iyi beslenemiyor, temiz mahallelerde ve evlerde oturamıyor, ısınamıyor kışları...

    olması gerekeni düşünmek kolay. hele hele böyle insani bir konuda, aklın yolu birken...

    ama peki ya, halühazırda var olan içinde ne yapılabilir, budur aklın mesaisi olması elzem olan.

    çok vahşi ve kapitalizmin tüm amentülerine sımsıkı biat etmiş bir biomedikal hizmet sektöründe modern tıbbi erişimi herkesin ayağına götürmek ne bireylerin ne de sübvansasyonla bireylere koltuk çıkacak devletlerin harcı gibi gözükmemekte. kamusal borçlanmaya dayalı günümüz modern ekonomilerinde kamu için dahi büyük bir yük bu, gelişmiş ülkeler dahi tıbbi harcamaların altında ezilmekteyken gelişmekte olan dünyada bu şimdilik imkansız.

    bu sloganı atarken aklımızdan esasen hayatın temel ihtiyaçlarının karşılanmasındaki adalet olmalı. ötesi ancak böyle mümkün olabilir, ileri teknikler ve yaklaşımlar içinse umut maalesef yok.

    sen çocuklarını açık rögar kapaklarında kaybettikten sonra elinde bin mr, iki yüz gamma knife olmuş neye yarar cancağazım... ondan haber ver bi önce.
22 entry daha
hesabın var mı? giriş yap