5236 entry daha
  • girdileri baştan sonra okuyorum ve genelde birkaç kişinin kendi perspektifinden kendi ülkesindeki olan abd’yi anlattığını görüyorum. hepsi kendince doğrudur muhtemelen, ben öyle olduğunu düşünüyorum çünkü çoğu belgeler paylaşmış vesair ancak benim hakkında konuşmak istediğim konu ekonomisi veya gündelik hayatının zorluğu gibi konular değil. bir süre önce fark ettiğim bir ayrıntıyı anlatmak istiyorum.

    ben z kuşağındanım. ancak bizimkiler de izledim, varsayalım ismail de izledim ve aynı şekilde milliyetçi bir ailede ailenin milliyetçi telkinlerine uyan biri olarak büyüdüm.
    buna rağmen her zaman amerika birleşik devletleri’ne karşı bir sempatim oldu. normalde çok hazzetmemem gereken dünyanın şerifi pozisyonundaki ülke benim küçük hayalim oldu.

    yerleşmeye dair hayallerim de sağlık sistemini iyice araştırınca söndü ne yazık ki, her ne kadar hastanelerle pazarlık yapılıyor olabilsin ve sigortalar insana güvence versin, bana sadece “paran varsa yaşayabilirsin. yoksa ölmek zorundasın” izlenimi verdiği için kalbimde sızı olarak kalacak güzel bir ülke.

    niye bu kadar uzun bir girizgah yaptığımı bilmiyorum aslında. buna gerek yoktu, sadece sempatimin ne derecede olduğunu anlatmak istedim sanırım.

    sempatimin kaynağını çözdüm birkaç ay önce ama aklıma buraya not etmek de gelmemişti.

    abd, inanılmaz güzel bir şekilde, ne kadar yeni olursa olsun, kültürünü gençlik üstüne işliyor. katma değer çıkarabilecek insanları kendine çekmek için çabalıyor.

    birkaç ay önce sempatimin kaynağını çözdüm demiştim. amerikan iç savaşı ile ilgili bir makale okuyordum. ama okuduğum makalenin bana sonunda verdiği kuru bilgi dışında bir şey katmadığını fark ettim. ne diyor bu kız demeyin. ben zaten amerikan iç savaşını ve savaşı kuzeylilerin kazandığını, güneylilerin eğitimsiz ve düşük seviye olduklarını 6-7 yaşlarımdan beri biliyordum! böyle dediğimde çok sallama gibi olacağına eminim ama hepsini çizgi filmlerden öğrenmiştim. 12-13 yaşlarında iken de jazz dinlemeye yine sağ olsun çizgi filmler sayesinde başlamıştım. boston çay partisi, 4 temmuz bağımsızlık günü, george washington ve kurucu üyeler, abd’nin avrupa devletlerine bakışı ve onların sanatına nasıl yaklaştıkları (nasıl küçümsedikleri de diyebiliriz, değil mi?) gibi birçok şeyi ben eğlenerek öğrenmiştim. annem sağ olsun tüm milli tarihleri beş yaşımdan beri biliyordum ancak benim için 4 temmuz kadar ilgi çekici değildi hiçbiri.

    amerika kendi kültürünü böyle zararsız bir biçimde satmaya devam ederse değişen de sosyal medya sayesinde militarist grup hariç milliyetçi yetişen bir zümrenin kalacağını sanmıyorum. her şey değişiyor ve gelişiyor. buna ayak uydurabilen milletler ayakta kalacak ama kendi perspektifimden görebildiğim kadarıyla abd bir süre daha süper güç olmaya devam edecek.

    ben bundan çok mutluyum. illaki içinden birini seçeceksem abd’nin çin halk cumhuriyeti’ne üstünlüğünü bin kez tercih ederim. ırkçılık gibi görünmesini istemesem de asyalılar psikopatlık ve güç sarhoşluğunda ayrı bir seviye.

    edit: zararsız kelimesiyle kastım, kimseye kendi kültürlerini dikte ettirmemeleridir. gerek programları ve gerekse şarkıları olsun, ürünleri takip etmek sizin elinizdedir.
7846 entry daha
hesabın var mı? giriş yap