4 entry daha
  • transplantasyonu zorlaştıran problemdir.

    omurgalı canlılarda majör histokompatibilite kompleksi adı verilen gen bölgeleri mevcuttur, insanlarda bu sistemde sentezlenen glikoproteinler için hla (insan lökosit antijeni) terimi kullanılır. isminden de anlaşılabileceği üzere hla, bağışıklığın regüle edilmesi için önem arz eder.

    mhc gen ve proteinleri üç ana gruba ayrılır:

    - class 1
    - class 2
    - class 3

    class 1'deki moleküller omurgalıların ökaryot hücrelerinin yüzeyinde bulunur (alyuvarlarda bulunmaz) ve genleri 6. kromozomdadır. hücre bir patojen ile enfekte olduğunda, patojenin sentezlediği proteinler hücrenin içindeki proteazom ve endoplazmik retikulum gibi sistemlerle parçalanır. üzerinde ribozom bulunduran granüllü endoplazmik retikulumlara ilkokul biyolojisinden herkes aşinadır. ribozom class 1 mhc proteini sentezler ve bu protein kompleks hücre içi mekanizmalardan geçerek, patojenden gelen peptidle birleşir ve sonunda hücre yüzeyine peptid ile beraber yerleşir. dışarıdaki öldürücü sitotoksik t hücrelerinin reseptörleri bu yapı ile birden fazla reseptör aracılığı ile etkileşir. (cd8 reseptörü ve t hücresi reseptörü) başarıyla uyarılan t hücresi de enfekte hücreyi öldürür.

    class 2 proteinleri ise antijen sunan hücrelerde bulunur. bunlartimik epitel hücreleri, makrofajlar, dendritik hücreler, b hücreleri gibi hücrelerdir. class 2 mhc moleküllerinin işlevi ise bağışıklık sistemindeki hücreler arası iletişimi sağlamaktır. örnek olarak bir makrofaj bir patojen ile karşılaşıp, patojeni yuttuğunda ve antijenler oluştuğunda antijen class 2 mhc molekülü ile beraber bir kompleks oluşturup hücre dışında sergilenir. bundan sonra interlökin-1 salınır ve yardımcı t hücreleri çağırılmış olur. yardımcı t hücreleri mhc kompleksini tanıyınca da interlökin-2 salınır ve sistem b ve t lenfositlerinin özelleşmiş formlarına dönüşümü ile devam eder.

    class 3'teki moleküller işlevsel olarak class 1 ve 2 kadar net tanımlanmamış olsalar da genleri yine 6. kromozomda yer alan proteinlerdir. c2 ve c4 kompleman proteinleri örnek olarak verilebilir.

    kromozom 6

    hla-a, hla-b, hla-c'nin class 1 protein olduğu şekilde görülebilir.

    doku uyuşmazlığı en basit tanımı ile bu genlerin insanlar arasında binlerce çeşidi varken yalnızca anne ve babadan aldığı allelleri ifade edebilen hasta ve donörün hla veya mhc genlerinin yeterince benzer allellerine sahip olmamaları sonucunda birinin diğerini patojen gibi algılamasıdır.

    bugün transplantasyonda izlenen prosedür nedir?

    donör ve alıcının ne kadar uyuştuğunu anlayabilmek için kan grupları ile beraber testler yapılıp, naklin uzun süre problem çıkarmaması için bağışıklık sistemi baskılanmaktadır. lakin bağışıklık sistemini baskılamak demek alakasız komplikasyonlara da davetiye çıkarmak demektir. nasıl ki aids hastaları daha kolay enfeksiyon kaynaklı hastalıklara yakalanır, bağışıklık sistemi ilaçlarla baskılanan insanlarda da benzer bir problem olur. bu yüzden alıcıların ölüm nedenlerinde pulmoner enfeksiyonlar ilk sırada gelir.

    bu sorun nasıl aşılabilir?

    son yıllarda bu sorunu aşmak için hücre temelli terapi teknikleri geliştirilmektedir.

    mesela kimerik olmayan özdeş hla toleransının kimerik hla toleransı ile kıyaslandığı bir deneyde ilk 8 denekten 5'i % 100 kimerik hale getirilmiş ve immünosüpresyon olmadan 2-4 seneyi graft versus host hastalıksız geçirmiştir. takip süresi daha kısa olan 12 kişiden de benzer sonuçlar alınmıştır.

    hla identical non-chimeric and hla disparate chimeric renal transplant tolerance

    immünosupresyonun sorun çıkmadan kesilmiş olduğu benzer başka çalışmalar da mevcuttur:

    chimerism and tolerance without gvhd or engraftment syndrome in hla-mismatched combined kidney and hematopoietic stem cell transplantation

    long-term results in recipients of combined hla-mismatched kidney and bone marrow transplantation without maintenance immunosuppression

    alanda takip edilmesi gereken önemli isimlerden biri dr. suzanne ildstad'dır.

    transplantasyonda devrim yaratabilecek gelişmelerden biri de 3d bioprintingdir.

    3d bioprinting of collagen to rebuild components of the human heart

    renal reabsorption in 3d vascularized proximal tubule models

    bunların programlaması, modellemesi ct ve mri scanlerini alıp, bilgisayarda 3d bioprinting için convert ederek mümkün. bu teknoloji tıpta yaygınlaşırsa pek çok tedavi ucuzlayabilir, hatta üretimi sağlayacak kaynaklar open-source olarak paylaşılıp lüks olmaktan çıkabilir.
1 entry daha
hesabın var mı? giriş yap