2 entry daha
  • gençken çok şiddetli uğrardı bana. tam bir öfori şeklinde yani. ama düşüşü de sert olurdu. zira hayatımın belli bir düzeni , sabit rutinleri filan olmadığı gibi; kendimi de tam olarak tanımıyor, ne istediğimi/ beni şu hayatta neyin sürekli ve kesintisiz olarak mutlu edeceğini bilmiyordum.

    ha yaş ilerledikçe anlaşılıyor ki, yok öyle bi kesintisiz mutluluk, paso zirvelerde gezme hali filan.
    ki gerek de yokmuş zaten buna.
    esas olan "ok ya, iyi böyle" hissiymiş. sıkıcı bi rutinden değil; içinde güneş ışığı, gülümseme ve devamlılık olan/ mütevazi ve organik bir histen bahsediyorum.
    insan mutluluğu plastik gibi sabit , sentetik bisey zannedebiliyor; içine doğmadıysa.

    bu hisse davetiye çıkaran durumlar için benim şahsi listem aşağı yukarı şöyle;

    -sabah çok erken kalkış, sert kahve- idman (koşuyorum ben) - esneme - duş - kahvalti. ve sonrasindaki keyif kahvesi esnasında gelir mesela o his.
    -kızım var benim 8 yaşında. onunla (ve tabii yanımızdaysa babasiyla **) beraber iyi vakit geçirip eğlenmek. evlatla yaşanan o sonsuz sevme-sevilme döngüsüne girmek.
    orası çok mutlu ve huzurlu bi yer. anlatılmaz. ara ara geliyor kafası. seviniyosun bedavadan ^_^
    -eşle doyurucu bir ilişki paylaşabilmek. seksin yıllar geçmiş olsa bile hala taze, heyecan verici ve muhteşem geliyor olması. geceleri dirty yetişkin oyunlarıyla ya da bi battaniyenin altında dizilerle filan geçirip, sabahları kahvaltı hazırlarken birbirini pandikleyerek kikirdayan ebeveynler olabilmek.
    birlikte dansedebilmek, spor yapabilmek, oyun oynayabilmek, sohbet edebilmek ve birbirine yetebiliyor olmak...
    - tatmin veren bir işe/kariyere sahip olmak. emeğinin karşılığını alabildiğin, katma değerinin olduğu, onay ve takdir gördüğün bir işle uğraşıyor olmak.

    bunlar artık insanın normali olduğunda tabii ki öfori şeklinde zirvelerde gezmiyor insan ama, genel olarak sakin, mutlu, pozitif, yapıcı ve huzurlu bir modda oluyor.

    yalnız tabii eğer hayata benim gibi zor bir başlangıç yaptıysanız; ara ara hafiften "ulan ben başkasının hayatını mı yaşıyorum acaba? allah kaydırma filan yapmış olmasa bari" hissi geliyor. ahuhahah

    çocukken ya da gençken mutlu insanlar gördüğümde içimden "çok mu güzel ulan hayat?" ya da "kaç para ulan bi mutluluk" hissi yanaşırdı bana sağdan sağdan.
    mutluluk ve huzur halini oldukça yabancı bulur, içten içe asla elde edemeyeceğim, tanımsız ve formsuz bişeymiş gibi algılardım.
    uzaylı gibi bişeydi mutlu insanlar bence. zaten çok fazla da değillerdi galiba. işte anca filmlerde filan... öyle hissederdim.

    galiba o yüzden hala ekstradan bi yükseliyorum bazen kendi hayatıma. yıllardır içinde yaşıyorum, ama hala "yüzde yüz normalim bu artık" diyemem. geçmişi silemiyorsun çünkü.

    çocukluğuma küçük bir hediye olsun bugünüm diye onu unutmuyorum ve teması kesmiyorum onunla belki.
    belki bu yüzden arada biraraya geliyor ve bugünkü hayatımıza bakıp birbirimize sarılıyor ve seviniveriyoruz.

    mutluluğu, sevinci bedavaya getirmek demiş miydim?
    hah, tam olarak öyle biseydir aniden gelen "hayat çok güzel hissi" bence.
272 entry daha
hesabın var mı? giriş yap