5 entry daha
  • ebeveyne yabancılaşma sendromu (eys) uzun yıllardan beri yurt dışında bilinen ve üzerinde bilimsel olarak çalışmalar yapılan bir konudur. eys bilimsel bir tanı olmasına, birey ve toplum üzerinde görünür ve görünmez birçok etki bırakmasına rağmen ülkemizde bu konu gizemini ve bilinmezliğini halen korumaktadır. yakın çevremizde bile görebileceğimiz bu durumla ilgili, ruh sağlığı profesyonellerinin bile yeterince bilgisi olmadığı anlaşılmaktadır.

    tarihsel olarak bakıldığında eys’nin köklerini mitolojide bulmak mümkündür. ''mitolojide bu durum medea kompleksi olarak da ifade edilmektedir. yunan tragedyalarından evripides’in yazdığı medea tragedyası’nda bahsedilen medea’nın ruhsal durumuyla özdeşleşerek “medea kompleksi” olarak tanımlanan kadının kıskançlık ve adanmışlıkla intikam arzusundan köken alan bir hastalıktır. kısaca aldatıldığını düşünen kadın eski kocasından intikam alabilmek amacıyla çocuklarını öldürerek ona gösterir. buradaki öldürme eylemi modern dünyamızda sembolik bir anlam taşımaktadır ve ölümle eş durma, unutturma anlamındadır. yani boşanmada bir ebeveyn art niyet sergileyerek, bilerek veya bilinçdışı-bilmeyerek çocukları diğer ebeveyne karşı duygusal tacize maruz bırakır ve diğer ebeveynden yabancılaşmasına neden olur.

    ilk olarak, eys davranışları 1949 yılında psikanalist wilhelm reich tarafından tanımlanmıştır. daha sonra, çocukta bir ebeveyne karşı oluşan yıkıcı ve yabancılaşmış davranış biçimleri çeşitli ruh sağlığı uzmanlarınca gözlemlenmiştir.

    1976 yılında, wallerstein ve kelly boşanmış aileleri takipleri sırasında “patolojik yabancılaşma” ismini verdikleri klinik bir durumu tanımlamışlardır. boşanma sonrasında bir ebeveyn ile yaşayan çocuğun mantıksız bir biçimde diğer ebeveyni reddetmesi, diğer ebeveyni görmeye veya bağlantı kurmaya karşı direnç göstermesi şeklinde yabancılaşmadan söz etmişlerdir. wallerstein ve kelly bu davranışı ebeveyn ve çocuğun ayrılma sürecindeki dinamiklerinin bir sonucu olduğunu belirtmiş daha sonra ise bu fenomeni tanımlamak için “acı duygular uyandıran-kaotik” (embittered-chaotic) terimlerini kullanmışlardır.

    1980’li yıllarda richard gardner çatışmalı evlilikler ve boşanmış ebeveynler ile çalışmaları sonucunda elde ettiği klinik deneyimlerinden yararlanarak 1985 yılında yabancılaşmanın dinamiklerini tanımlamış ve bu duruma “ebeveyne yabancılaşma sendromu-eys” adını vermiştir.

    eys, boşanma sonrasında bir ebeveynin diğer ebeveyne karşı çocuklarına karşı yürüttüğü sistemli bir beyin yıkama süreci olarak tanımlanabilir. gardner, eys’yi bir ebeveynin diğer ebeveyne (hedefteki ebeveyn) karşı bilinçli veya bilinçdışı bir şekilde çocuğun beyninin yıkanması ve çocuğun hedefteki ebeveyne iftira atması ve yabancılaşması olarak tanımlamıştır. gardner, eys’e ait sekiz özellik olduğunu bildirmiştir:

    1- hedefteki ebeveyne karşı iftira kampanyası

    2- hedefteki ebeveyni reddetmesi için çocuğu tutarsız, mantıksız, zayıf ve saçma bir mantığa sürükleme

    3- çocuğun ebeveynlerine karşı ambivalan duygularının eksikliği

    4- hedefteki ebeveynin red kararının çocuğun kendisi tarafından verildiği iddiası

    5- çocuğun yabancılaştıran ebeveyne karşı koşulsuz otomatik desteği

    6- çocukta belirgin bir suçluluğun olmaması

    7- hedefteki ebeveynin geniş ailesine karşı yayılan kin ve nefret duyguları

    8- çocuğun yaşantısı ve gelişimsel süreci ile tutarsız ifade, terim ve senaryolar üretilmesi

    gardner, eys’nin tanı konabilir bir rahatsızlık olduğunu ve hafif, orta ve şiddetli formlarının olduğunu ifade etmiştir. eys’nin hafif formunda çocuk hedefteki ebeveyne karşı saygısız davranır ve hedefteki ebeveyne karşı olumsuz davranışlar sergiler. eys hafiften orta ve şiddetli formlara ilerledikçe bu karşıtlık iftira kampanyasına dönüşmektedir. eys tanısı konan çocuklarda tipik olarak sekiz belirti görülmekte iken, hafif formlarında bu belirtilerin tümü görülmeyebilir. gardner başlangıçta çocuğu sistematik bir şekilde yabancılaştıran ebeveynin sıklıkla anne olduğunu ifade etmesine karşın, babanın da yabancılaştırma sürecinde yer aldığını belirtmiştir.

    yabancılaşmanın oluşum sürecinde etkili olan faktörler:

    *yabancılaştırılan ebeveyne karşı duyulan öfke
    *adil dünya inancının sarsılması
    *terk edilmeye karşı tepki
    *sevilmediği duygusu
    *aldatılmışlık duygusu
    *intikam duygusu
    *düşmanca da olsa etkileşim isteği
    *ekonomik eşitsizlik
    *namus kavramı
    *oyalayıcı manevra
    *yansıtma savunma mekanizmasının kullanılması
    *çocuğa karşı aşırı koruyucu davranma
    *saldırganla özdeşim
    *paranoid düşünce yapısı

    sayılan bu gerekçelerle bir ebeveyn diğer ebeveyni çocuğun gözünde itibarsızlaştırmaya çalışır ama bunu yaparken çocuğuna ne kadar zarar verdiğinin, onu ne kadar travmatize ettiğinin farkında değildir.

    çocuklar eys’nin en önemli kurbanlarıdır. şahların savaşında ileri sürülen piyonlar gibidir. bu savaşta en masum ve en savunmasız olanlar onlardır. bu nedenle eys’ye bir çocuk istismarı gibi bakmak gerekir ve aslında resmi olarak böyle bir suç olmasa da suçtur!

    boşanmanın sadece karı-koca arasında yaşanan bir süreç olduğu ve çocuğun bu süreçte bir maşa gibi kullanılmaya çalışılmasının çok ciddi sonuçları olduğu aşikar. kişiler karı-kocalık görevlerinden boşanırken, anne-babalık görevlerinde hiçbir değişiklik olmaması -ya da olabilecek en az değişiklik ile- boşanmaları gerektiğinin farkında olmalılar. bilerek veya bilmeyerek yapılan her yanlış müdahale ile aslında “kılına bile zarar gelmesi”ni istemedikleri çocuklarına, çok şiddetli zarar veriyor oldukları gerçeğiyle yüzleşmeliler.''
hesabın var mı? giriş yap