6 entry daha
  • bir de insanın kendi yüzüne körleşmesi, yabancılaşması vardır ki sürgün özbek şair muhammed salih, cekoslovakya'da tutuklanıp bir hücreye atılınca, hapisteki bir edebiyatçı olarak bir diğer edebiyatçı çek cumhuriyeti başbakanı vaclav havel'e yazdığı mektupta dile gelir,
    ayıptır söylemesi, türkçe !

    "vaclav havel'e,
    beni 28 kasım 2001'de tutuklayıp çek cumhuriyeti'nin başkenti prag'ın pankras hapishanesi'ne koydular.
    gözaltına alınıp hücreye kapatılanlara mahkemeye çıkıncaya kadar ayna vermiyorlar. ve böylece ben kendi çehremden ayrıldım.
    her sabah sakalımı tıraşlarken, yüzümü ellerimle görüyorum, ama ellerim göz gibi keskin görüşlü değil.
    o nedenden avukatımla ya da başka ziyaretçilerle görüşmeye giderken, omuzlarımda kontrolden geçmeyen bir kafayı (kelleyi) taşıdığımı hissediyorum.
    hücredeki hava aşırı kuru olduğundan (bataryanın etkisi belki) yüz derisi kuraklaşıyor, kafana bir nikap, bir maske giydirilmiş gibi hissediyorsun kendini ve bu, o yüz ile ayrılık duygusunu daha da güçlendiriyor.
    tabii böyle bir yüz (ya da çehre) günlük yaşamda zaruri olan manevralara hiç hazır değil. mesela, ben pencere arkasından ziyaretçime gülümsersem, benim çehrem de gülümsüyor mu, ben bunu bilemem. yoksa bu çehre beni ziyaretçiye getiren gardiyan gibi beni dışardan gözetliyor mu sadece. veya mesela, ben konuşurken, bu çehre ne yapıyor: benim dediklerimi mimiklerle tasdik ediyor mu, yoksa aksine, inkâr mı ediyor? ya da bu yüz benden ayrıldığına memnun, nezaretimden kurtulduğundan hoşnut olamaz mı?
    herhalde, o artık ziyaretçimin tebessümüne cevaben, sayısız yüzlere hapsedilen o milyonlarca gülümsemeye benzer bir ürün üretmek için kendi adalelerini yormayacak.
    ...
    ben pankras hapishanesi'nde ikinci günüme başlarken, 'belki burada ne gülümseme ve ne de başka bir ima-işarete gerek olduğu için ben kendi yüzümden ayrı düştüm' diye bir fikir geldi kafama. bu çok mantıklı bir fikirdi aslında. burada gerçekten de insan çehresinin sokakta ihtiyaç duyabileceği hemen hemen hiçbir mimiğe ihtiyacı kalmıyor.
    burada kimse birbirinin gözlerine bakmıyor, burada sana hitap etseler, sanki sen şeffaf bir varlıkmışsın gibi, sanki sen yokmuşsuncasına, bir boşluğa gibi hitap ediyorlar. boşluğa atılan her kelime büyük gürültüyle yankılanıyor, her kelime dehşetli şekilde, derin anlaşılıyor, yani sarf edilmiş kelimeleri, dışarıda alışıldığı gibi, yüz mimikleriyle desteklemeye hiç ihtiyaç kalmıyor. o nedenden buraya giren her bir insanın kendi yüzünü özel eşyalarıyla birlikte hapishane memurlarına bıraktığını düşünmesi ve bu fikre kendisini alıştırması gerekir. aksi halde, insan birkaç gün meyus kalır, olur olmaz hayallere, en kötüsü, özgürlük hakkında arzulara kapılabilir.

    isteseniz de istemeseniz de o soğuk hücrede uyanacağınız ilk sabah sizin yüzünüz sizden ayrılacaktır."
57 entry daha
hesabın var mı? giriş yap