6 entry daha
  • eldeki imkânları meşrû ölçüler içinde, gönüllü olarak ve karşılık beklemeden başkalarının yararına sunma eğilimi.

    müslümanlar birbirlerine yardımcı olup sımsıkı kenetlenmez, birlik ve beraberlik içinde bulunmazlarsa, güçleri ve kuvvetleri gider, ayakta duramaz hâle gelirler. samîmî bir din kardeşliği yaşadıkları takdirde ise, maddî-mânevî nice zaferlere nâil olurlar.
    cenâb-ı hak buyuruyor:

    “ey îmân edenler! ne bir alışveriş ne bir dostluk ne de (allâh’ın izni olmadıkça) bir şefaat bulunmayan kıyâmet günü gelip çatmadan önce, rızıklandırdığımız nîmetlerden allâh yolunda cömertçe sarf edin. küfrân-ı nîmet (nankörlük) içinde olanlar, zâlimlerin tâ kendileridir.” (bakara, 254)

    rasûlullah (sav) buyurdular:

    “allah teâlâ insanların ihtiyaçlarını temin etmek üzere bâzı kimseler yaratmıştır ki, insanlar ihtiyaçları için onlara ko-şa-rlar. işte onlar, allâh’ın azâbından emin olan kimselerdir.” (heysemî, vııı, 192)

    hz ali (ra) da bu nebevî müjdeye nâil olabilme heyecanı içinde şöyle buyurmuştu:

    “iki nîmet vardır ki, beni hangisinin daha çok sevindirdiğini bilemiyorum. birincisi, bir adamın ihtiyacını karşılayacağımı sanarak bana gelmesi, bütün samimiyetiyle benden yardım istemesidir.

    diğeri de, o kimsenin arzusunu allâh’ın benim vâsıtamla yerine getirmesi yahut kolaylaştırmasıdır. bir müslümanın işini görmeyi, dünyâ dolusu altın ve gümüşe sâhip olmaya tercih ederim.” (ali el-müttakî, kenzü’l-ummâl, vı, 598/17049)

    lügatçe

    vâsıta: aracı, arada bulunan.
3 entry daha
hesabın var mı? giriş yap