506 entry daha
  • 90ların sonu 2000lerin başıydı, artık her şey eskiye göre daha hızlı değişiyordu. milenyuma girmiştik, milenyum rengi gri demişlerdi de parlak gri süsler taklar her yeri sarmıştı.

    ailemiz hep büyük dayımların bahçeli evinde toplanırdı, ama o tanıdık, bildik, samimi kalabalıkta bir değişimin tedirginliği vardı. sanki herkes; anneannem, dayılarım, teyzelerim, annem, ablam bir şeyin yaklaşmakta olduğu haberini almış, öyle girmiştik o yılbaşına.

    10 yaşında yoktum, sessiz, kendi halinde, içli bir çocuktum. henüz şehrin bu kadar ışıltılı, her şeyi hızlıca tüketmenin bu kadar revaçta olmadığı zamanlardı. annem sümerbank'ta çalışır, ara ara fabrikada artan kumaşlardan ablam ile bana gömlek ve pantolonlar dikerdi. eskiyen külotlu çoraplarımın tabanlarını sağlam çoraplarla yamardı. kuzenimin eskilerini giyer, ama gocunmazdım. ha bir de okulda mont yerine gocuk diyen çocuklar vardı, nedense sinirimi bozarlardı.

    eve ilk pizzayı levent'te ünlü bir reklam şirketinde çalışan teyzem getirmişti, o yıllarda reklamlar iyiden iyiye tarz değiştirmiş ve her yeri sarmıştı. bu yüzden, teyzemin çalıştığı firmanın işleri çok iyi gidiyordu. ama biz daha önce görmediğimiz, evimize yeni yeni davetsizce misafir olan bu ekmek üstü zeytin peynir mantara çok alışamamıştık. bu yüzden ablamla teyzemin pizzalarının sadece kenarlarını yerdik.

    hani böyle gülten akın'ın ,"dışa açılmadan önce, içe açılmadan önce, kapanmadan önce" dediği yerde gibiydik.

    o zamanlar kim getirdi bilmiyorum eve sen hiç ateş böceği gördün mü? nün dvdsi gelmişti. milenyumdan, reklamlardan, hızlanan bazı şeylerden çocuk aklımla korkuyordum ama anlamak gibi değil sezmek gibi bir şeydi bu. sonra dvd'yi hep beraber izledik, herkes tedirgindi, herkes bir şeylerin değişeceğini, çok hızlı değişeceğini içten içe biliyordu, ama kimse konuşmuyordu.

    yine dayımlardaydık, annemler 5 kardeş, eşler, dostlar, çol çocuk derken ev kalabalık...

    dvd'yi koyduk playera izliyoruz, gülseren konuştukça güldükçe ben ağlıyorum, bazen gülmekten ağlıyorum bazen üzüntüden, daha 10 yaşında yokum allah'ım bana neden bu kadar empati bahşediyorsun? babası ölüyor gülseren'in, "tanrım, ben şimdi napıcam?" diye sorunca hıçkırarak ağlamamak için tırnaklarımı elime batıyorum. ben ne yapmıştım babam ölünce, daha 10 yaşında bile yokum, ama yok gülseren sen benden yalnızsın keşke senin baban ölmeseydi diyorum.

    zaman geçiyor gülseren evleniyor, boşanıyor herhalde diyorum ben de evlensem boşanırım, belki de öyle olmaz evlenmem hiç... saraylı dededen kalma konak oda oda kiraya veriliyor, kimse kalmadı aileden... korkuyorum ya biz de dağılırsak, ya bu eve, bu bahçeye, aralarındaki tüm tartışmalara rağmen bir arada kalabilen bu aileye, bu çok sevilmenin, fedakarlığın membaına bir daha uğramaz olursak...

    şehrin ışıkları henüz bu kadar değildi, istesek ateşböceklerini de hâlâ görebilecek vaktimiz vardı, ama gülseren o yılbaşı gecesinde bize milenyumun, yaklaşmakta olanın haberciliğini yapıyordu... hepimiz içimizden biliyorduk, neonlar, ışıltılar, daha az dinleyip daha çok istemelerin çağı kapımıza kadar gelmişti. her şey çok hızlanıyordu ve benim bir dvd'ye bile şaşıran anneannemin asla bir cep telefonu olmayacaktı çünkü çaldığı zaman ona yetişmeyecek kadar adımları yavaşlamıştı...

    dayımlar çok geçmeden boşandı, o bahçeli, hatıralarla dolu evde eskisi gibi kahkahalarımızla var olamadık, sümerbank kapatıldı, anneannem vefat etti, ablam evlenip gitti, teyzeler dayılar uzaklara taşındı.. pizza artık evlerimize daha çok girer oldu ve bu sefer kenarlarını yememeye başladık... gülseren'in konağı gibi o evde de sadece anılar kaldı. biz bunu baştan beri biliyorduk, sadece susuyorduk...

    hasılı, bu oyun bir senaryodan fazlasıydı benim için, alınır satılır bir şey değildi, konak benim konağımdı, aile benim ailemdi, 2000lerin başındaydık ve hep orada kalacaktı bu oyun...

    eğer o yıllar, demet akbağ bu oyunda bu kadar güzel oynamasaydı ve bu oyun tam da o yılların tedirginliğine bu kadar uygun olmasaydı, bu filmi yine sevebilirdim. ama bir insanın evi iki kere yıkılmaz, ikinci kez yıkılan ev illa artık başka bir ev olmuştur. ve maalesef filmdeki konak, benim evim değil artık...
430 entry daha
hesabın var mı? giriş yap