13 entry daha
  • ruha sahip filmlerden biri.

    bu ruh ki gerçek sinemanın tadını almanızı sağlayan yegane besindir.

    frank capra'dan, james stewart'ın oyunculuğu ile süslü 1947 yapımı bir şaheser.
    şaheser dememin sebebi her döneme hitap edebilecek, bu kadar güzel bir konuya ve işlenişe sahip, özellikle de akıcı filmler çok nadiren ortaya çıkıyor.
    bir insana kaç hayatı etkilemiş olabileceğini düşündürtüyor; en ufak bir dokunuşunuzun bile hangi hayatları nasıl şekillendirmiş olabileceğini sorgulatıyor.

    genç ve heyecanlı george bailey'den, zorunlulukların esiri olan ve oturaklı bir george bailey'e evrilme hikayesi işleniyor filmde.
    karakter hayallerinin yok olmasını, elinden alınmasını kolay sineye çekiyor görünüyor. meli ve malı'lar her zamanki gibi sorumluluk taşımak zorunda olanların kendilerini gerçekleştirmesine izin vermiyor.

    george'un hayallerine vurulan her ket, filmde ayrı bir kırılma noktasını ve ayrı bir gelişme yolunu belirliyor.

    --- spoiler ---

    george yaşlandıkça, 'yıldız'ın da söylediği gibi, kasabadan gidemeyeceği belli oluyor.

    --- spoiler ---

    kurgu film boyunca parlıyor, işlenen her detay, anlatılan her olay bir şekilde birbirine bağlanıyor, son yarım saatte dallanmış ve budaklanmış bir kök'ün gelişim aşamasının bize ne kadar güzel anlatıldığı anlaşılıyor.

    --- spoiler ---

    1929 bunalımını aşan ve şirketini kurtaran george'un, bu aşamadan sonraki hayatı, yeniden ümidini kazanması; kapitalizme olan inancımızı pekiştirmek için vurgulanıyor. azim, çalışma ve en önemlisi inançla sistemin krizlerden kurtarılabileceği söyleniyor ama bu kesinlikle gözümüze sokulmuyor.

    --- spoiler ---

    kırılma noktaları çok anlaşılır, verdiği mesajlar çok net, bağlantı noktaları doğrusal ve sorduğu soru çok yerinde, doğru bir film it's a wonderful life; işte tam da bu nedenlerle bir klasik belki de...

    not: meleklerle hazır haşır neşir olmuşken; (bkz: der himmel uber berlin)
223 entry daha
hesabın var mı? giriş yap