16 entry daha
  • sylvia plath üzerine tezimi yazarken,araştırmalarımda beni oldukça derinden etkilemiş şiir.üzerine fazla yorum yapmaya gerek yok,şiir kendisini anlatmakta gayet çarpıcı.

    söz konusu şiirin kendime ait çevirisi;

    babacığım

    yapma, yapma.
    artık o siyah ayakkabı yok,
    içinde bir ayakmışım gibi yaşadığım,
    30 yıl boyunca, sefil ve beyaz
    nadiren nefes almaya ya da hapşurmaya cesaret edebildiğim.

    babacığım, seni öldürmek zorundaydım,
    ben buna zaman bulamadan sen öldün-
    ağır mermerden, koca bir çanta dolusu tanrı-
    gri bir tırnağı olan iğrenç bir heykelsin
    san fransisco fok balığı gibi devasa

    ve o tuhaf atlantik sularındaki başın
    fasulye yeşili dökerdi
    güzelim nauset açıklarına.
    tanrıya dua ederdim iyileştirsin diye,
    seni, ah..

    alman diliyle,
    savaş, savaş, savaş
    silindirlerinin yerle bir ettiği
    bir polonya şehrinde
    bu şehrin adını herkes bilir
    polonyalı arkadaşım öyle diyor

    bir iki düzine kadar varmış.
    bu yüzden nereye ayak bastın, nereye kök saldın
    hiç bilemem
    seninle hiç konuşamadım ki
    damağıma yapışıp kaldı dilim

    dikenli tellere takılıp kaldı
    ich, ich, ich.
    çok zor konuşabiliyordum
    her alman'ı sen sanırdım
    hele o korkunç dilin

    bir lokomotif,
    beni bir yahudiymişim gibi alıp çuf çuf götüren bir lokomotif,
    dachau'ya, auschwitz'e, belsen'e...
    yahudiymişim gibi düşünmeye başladım,
    sanırım pekala bir yahudi de olabilirim.

    tyrol'ün karları
    viyana'nın berrak birası
    hiç öyle saf ve ya dürüst değildir.
    çingene atalarım, tuhaf kaderim
    ve tarot kartlarımla, tarot kartlarımla
    belki biraz yahudi olabilirim.

    her zaman senden korktum
    hava kuvvetlerinden, lafı ağzında gevelemenden
    o düzgün bıyığından
    ve o aryan gözlerinin parlak mavisinden
    seni tankçı, tankçı...

    tanrı değil, bir gamalı haçsın sen
    hiç gökyüzüne geçit vermeyecek kadar karasın
    her kadın bir faşiste aşık olur
    yüzüne inen tekmeyle, kaba,
    senin gibi kaba birinin kaba kalbine.

    kara tahtanın önünde duruyorsun, babacığım
    bendeki fotoğrafında
    ayakların yerine çenen ikiye ayrılmış
    ama bu yüzden daha az şeytan sayılmazsın, hayır.
    az mı şeytansın sen siyah adam,

    küçük kırmızı kalbimi ısırıp ikiye ayıran?!
    seni gömdüklerinde ben on yaşındaydım
    yirmi yaşımdaysa ölmeyi denedim
    ve sana dönmeyi, dönmeyi.
    kemiklerim bile bunu yapar sandım.

    ama beni kefenimden çıkardılar,
    tutkalla geri yapıştırdılar parçalarımı
    ve o zaman ne yapmam gerektiğini öğrendim,
    bir modelini yarattım senin,
    karalar giymiş bir adam, meinkampf bakışlı

    eziyet etmeye ve uçkuruna düşkün
    ve sonra evet dedim ki: evet, evet.
    babacığım, işte böyle, sonunda bitirdim.
    kara telefon kökünden kesildi,
    soluncansı sesler artık iletilemez.

    bir adam öldürdüm, ikincisini de;
    sen olduğunu söyleyip
    bir yıl, doğrusunu istersen yedi yıl,
    boyunca kanımı emen vampiri de.
    babacığım şimdi geri yatabilirsin.

    tombul siyah kalbine saplanmış bir kazıkla.
    köylüler bile hiç hoşlanmadılar senden
    şimdi üzerinde dans edip tepiniyorlar.
    sen olduğunu hep biliyorlardı.
    babacığım, babacığım, seni piç kurusu,
    seninle işim bitti!
71 entry daha
hesabın var mı? giriş yap