3 entry daha
  • sam neill yetişkin deccal damien thorn'u ikonik bir şekilde canlandırıyor.zaten öneren ve seçmelere katılması için uçak biletini bile karşılayan usta james mason.ilk 2 film bizde sinemalarda gösterilmesine rağmen bu bitiş hiç vizyona girmedi.ama sinemalarda ilk olarak "the final conflict" adıyla gösterilmiş.omen 3 olduğu bizim dağıtımcılar tarafından bilinmiyor bile olabilir.ben 90'larda vhs'den izledim.2. filmin sonunda şikago'daki yanmış thorn müzesi kalıntılarından çıkarılan meggido'nun yedi hançerinin rahiplere ulaşması ve bu bölüme eşlik eden jerry goldsmith'in muhteşem müziği ile açılış filmin en etkili kısmı.öncüllerinden zaman değişiklikleri içeriyor.1982'de otuziki yaşındaki damien thorn'un (the omen /1976- damien omen 2 /1978 yıllarından) daha geriye çekiliyor çocukluğu ve gençliği.1972'de thorn imparatorluğunu devraldığını öğreniyoruz.açıkça 70'li yıllarda geçen filmleri tam olarak hangi tarihlere oturtmalıyız.bu kafa karıştırıcı zaman/tarih kısmını aslen çokda önemsemedim.çok görkemli anlatılmasını beklediğim iyiyle kötü arasındaki son kıyamet savaşı beceriksizce deccali öldürmeye çalışan bir grup rahibe indirgenmiş.damien thorn'un zenginliğini,hemde doğaüstü güçleri arkasına almış,dünyayı kontrol eden siyasette güçlenen ve yükselen,dünyaya hakim olmaya yaklaşmış insan görünümlü bir varlık olarak gücünü hissettirmiyor film.ama iki güçlü sahne var onun kötülüğünü hissettiğimiz.ilki damien'ın tapınağındaki isa heykeli aracılığıyla tanrıya meydan okuduğu sheakspearevari monologu,ada gibi bir yerde müritlerine seslendiği sahneler muhteşem.bu filmin en önemli eksiği gregory peck,william holden gibi oyuncuların oynadığı güçlü ve otorite figürü bir karakter.manevi babası olarak abd başkanı mesela.başkanın durdurmaya çalıştığı bir deccal hikayesi müthiş olabilirdi.ilk 2 filmdeki şok edici ve yıllarca unutulmayacak ölüm sahneleri yok.onlar önemli anlardı,burada oldukça zayıf ve basit kalıyorlar.ikinci filmdeki kuzgun gibi farklı işbirlikçi hayvanlarda görebilirdik.billie whitelaw,robert foxworth,lance henriksen gibi müritler yok.damien'ın gazeteci kate reynolds ile tuhaf romantizmi filme ayrı bir hava katmış.sapkın ve şiddetli bir seks sahnesi dönemine göre bile cesur.kate'in oğlu peter ile (ian holm'un oğlu barnaby holm) olan ilişkisi şimdiki bakış açısıyla çok farklı anlamlar içeriyor görsel sam neill ve lisa harrow bu filmde sevgili olup,evlenip çocuk sahibi bile olmuşlar görsel çoğunlukla hayal kırıklığı yaratsada filmin kilise harabelerinde geçen damien,kate,peter ve rahip decarlo arasındaki son hesaplaşma bölümünü ise sevdim.sam neill ve bir önceki damien jonathan scott taylor birarada görsel
hesabın var mı? giriş yap