21 entry daha
  • bir yaz günüydü, hava sıcak mı sıcaktı. ezan vakti yaklaşmıştı. halife hz. ömer ağır ağır camiye gidiyordu. bu sırada bir çocuğun süratli adımlarla yürüdüğünü gördü. acaba çocuğun bir ihtiyacı mı vardı? halkın dertlerine çare bulmayı kendisine kutsal bir görev sayan halife hz. ömer, çocuğa sordu:

    "yavrucuğum! nedir bu telaşın, bir derdin mi var, niçin bu kadar hızlı gidiyorsun?"

    çocuk hz. ömeri tanıyamamıştı:

    "camiye gidiyorum amcacığım" diye cevap verdi.

    cocuk henüz çok küçüktü, fakat sözleri büyük insan sözleriydi!.. bundan dolayı hayret eden hz. ömer, çocuğa şöyle dedi:

    "yavrucuğum! daha henüz senin yaşın küçük. sana namaz farz değildir. niçin bu kadar telaşlanıyorsun?"

    çocuk hayret dolu bakışlarla hz. ömere baktı ve:

    "bu işin hiç küçüğü olur mu?.. daha dün, mahallemizde bir çocuk öldü. üstelik benden de küçüktü. ölüm gerçeğinin hiç küçük-büyük ayırdığı yok! en iyisi her yaşta buna hazır bulunulmalı. hem bu yaşta namaza alışamazsam, büyüyünce alışmama daha zor olabilir."

    bu cevap karşısında gözleri buğulanan hz. ömer'in ağzından şu cümleler döküldü:

    "ey rabbim! bu çocuk ne akıllı, ne iyi çocuktur. bu güzel sözler büyüklerin ağzından çıkmalıydı." diyerek ağladı. göz yaşlarından, mübarek hırkası ıslandı.

    kaynak: '2008 diyanet takvimi 29 şubat cuma' günü yaprağı arkası
    (bkz: copy paste degil alin teri)
174 entry daha
hesabın var mı? giriş yap