• günümüzdeki milletçilik ve ırkçılığın yansıması olarak tanımlandığında bunun büyük bir anakronizm olduğu gözden kaçırılmaması gereken, islamiyetçe yasaklanmış ayrımcılık türüdür.

    ebu cehil in genel olarak nübüvvet hususunda takındığı tavır bu cahiliyye uygulaması ile açıklanabilir. muğire b. şubeden nakledilen bir beyhaki hadisine göre, bir gün resulullah ile karşılaştığında ebu cehil ona cevaben şöyle demişti;
    "allah’a andolsun ki söylediği şeylerin gerçek olduğunu biliyorum. ama beni, ona tabi olmaktan engelleyen bir şey vardır:
    kusayy (resulullahın büyük dedelerinden) oğulları dediler ki: ‘kabe’nin perdedarlığı bizdedir’ biz de ‘evet’ dedik.
    sonra onlar: ‘hacılara su dağıtma görevi bizdedir’ dediler. biz de ‘evet’ dedik.
    sonra onlar: ‘dar ün nedve idaresi bizdedir’ dediler. biz de ‘evet’ dedik.
    sonra onlar millete yemek yedirdiler, biz de yedirdik.
    öyle ki artık, birbirimizle yarışıp, birbirimize meydan okumaya başladık.
    şimdi de onlar: ‘bizden bir peygamber var’ diyorlar. vallahi işte ben bunu kabul etmem."

    insanın aklıyla doğru kabul edebileceği bir şeyi inkara götüren bu tür bir bağdır yasaklanmış olan. yoksa islamiyete göre yardım da ihsan da en yakın olandan, akrabadan başlar. dolayısıyla yasaklanmış olan kan veya ırk bağına göre yapılan ayırımcılık veya üstünlük iddiasıdır. milliyetçilik, ırkçılık ya da türk islam sentezi diye ifade edilen şeylerden anladığınız bu kalıba uyup sığıyorsa o cahiliyye asabiyesiyle aynı sınıfa dahil edilebilir, yok bu ifadelerle tanımlanan mefhumlardan herhangi biri ayırımcılığı içermiyorsa aynı kaba koymak ya haksızlık ya da anakronizmin uçta bir örneği olabilir.

    arapça ifadedeki "asabiyye" tabirinden murad olunan ve bu terkip söylendiği dönemde bundan anlaşılan kavram esas olarak yanlış görülüp yasaklanan tavırdır. yoksa bu kelimeden bugün anlaşılan ya da bugünkü kullanımda karşılığına gelen şey de aynı çerçevede men edilmiş demek değildir. (bkz: asabiye/#10313595)
    tamamen benzer bir örnek olmasa da şu söylenebilir. arapçadan dilimize geçen faiz kelimesi kendi dilinde bizim anladığımızın biraz dışında bir anlama sahiptir. (bkz: faiz/#12428556) bizim faiz kelimesi ile ifade ettiğimiz şeyi onlar riba kelimesi ile karşılıyorlar. dolayısıyla kuran'da -kelam olarak- faizin haram kılındığına dair bir ifade yokken ribanın yasak olmasına ilişkin birçok ayet var. yani dildeki farklar veya değişimler insanları yanlış anlamalara götürebiliyor. netice olarak benzer durum ve tartışmalarda tarihi perspektifi gözden kaçırmamak, dini uygulamalarda ifade sahibinin anlatmak istediği ile ilk muhataplarının bu ifadeden anladıklarını dikkate almak gerekmektedir.

    ırki ayrıma ilişkin veda hutbesi ndeki çarpıcı uyarı fazla bir izaha gerek bırakmayacak kadar açıktır: "arap olanın arap olmayana, arap olmayanın arap olana üstünlüğü yoktur. hepiniz adem'in çocuklarısınız. adem'se topraktandır. üstünlük ancak takvadadır"
hesabın var mı? giriş yap