44 entry daha
  • mary shelley'in bu eserinde paris'teki bir türk tüccardan da bahsedilir; sebebi bilinemeyen bir şekilde suçlanmış ve "barbarca" idama mahkum edilmiştir bu adam (karakterin "türk tüccarı" dışında bir ismi de yok, siz ona dreyfus çelebi deyin geçin.) hatta bu durumun paris halkını rahatsız ettiğine de değinilir. suçlamanın ilginç olan yönü, mahkumiyetin gerçek sebebinin suçun mahiyetinden ziyade türkün "malvarlığı" ve "dini" oluşudur. hatta mary shelley romandaki bu karakter için "zavallı muhammedi" ifadesini dahi kullanmaktan çekinmez. ama bir bakarsınız ki bu türk tüccar daha önce güzel bir hristiyan arap kadınını köle etmiş, hatta ondan bir kız çocuğu sahibi de olmuştur (ki bu kıza göre türkiye'de yaşamak tiksindiricidir.) kıza aşık olan birinin yardımıyla türk tüccar kaçırılır. ama türk, çiftin evlenmelerine razı olmaz; bütün yapılan yardıma vefasızlık edip kızıyla birlikte çeker gider, aşık felix'i dımdızlak ortada fakir bir halde, disconnectus erectus vaziyetinde öylece bırakır. birden "zavallı muhammedî", "hain türk" ifadesini kucaklayıvermiştir. yani kısaca batılının düşüncesindeki klasik imge olarak "zavallı, ezilmiş, kötü davranılan, haksızlık edilen" ama aynı zamanda "despot, ikiyüzlü ve hain" de olan türk, burada da arz-ı endam etmekte (the lustful turk'teki türk imajı hafif makaslamalar ve eklemelerle burada da hafiften var yani.) ayrıca sözlükte şu bahis konusu edilen türk tanımı da orjinal metinde şöyle geçer:

    "he is wholly uneducated: he is as silent as a turk, and a kind of ignorant carelessness attends him, which, while it renders his conduct the more astonishing, detracts from the interest and sympathy which otherwise he would command."
224 entry daha
hesabın var mı? giriş yap