43 entry daha
  • aslında o "toplumu bir kenara atmış yalnız adam" klişesini yaratan karakter değildir yabancı. boşvermişlikten çok anlaşamama durumu vardır. her şeyi boşverip düşünmeden yaşayıp giden bir insan değildir, aksine en ufak hareketinin arkasında bile bir muhakeme vardır. ancak genelde cevabı "farketmez" olan bu muhakeme, meursault'nun soğuk ve korkunç nesnelliği ile yapılmaktadır. bu yüzden toplumla iyi geçinmesi zordur, ancak bunu isteyen meursault değildir. mahalleli, meursault'nun mahallenin sevmediği bir adamla arkadaş olmasını engelleyemez; çünkü yabancı için onların kararı değersizdir, güvenilmezdir; o ancak kendi nesnelliği ile hareket eder. bu da değersizlik duygusundan kaynaklanır: şöyle ki aslında bütün yaşamlar o kadar da değerli değildir, yaşarız ve ölürüz, abartacak bir şey yoktur. böyle bakınca şu adam kötüymüş, bu adam katilmiş, şu kadın şöyle yapmış, beriki böyle yapmış hepsi önemini kaybetmektedir. öyle olsalar da olur, olmasalar da olur. hepsi birdir. ancak toplumun bu adamı kabullenmesi çok zordur. bir arap'ı öldürmüş olabilir, bu o kadar da önemli değildir çünkü böyle sokak kavgalarında ölecek olan insanlar zaten bellidir, böyle serserilerin ölmesi toplum için büyük bir kayıp değildir. ama annesi öldüğünde üzülmeyen dinsiz bir adam için aynı şey söylenemez. bu adam istenmez. toplum onun değerli olup olmadığına annesinin öldüğü zaman sütlü kahve içip içmediğine bakarak karar verirken, o "ne tartışıyorlar bunlar" duygusuna bile kapılmaz çünkü hiç bir şeyin önemi yoktur. o anca buz gibi nesnelliği ile babasını öldüren adam için gelen, gelmişken kendisini de haber yapan gazetecilere teşekkür eder. bu kadar duygudan yoksundur; nefret, aşk, yalan, korku, öfke gibi en öznel, en kuvvetli, insanı insan yapan duygular meursault'nun değersizlik inancı ile yok olmuştur onun için. alıştıktan sonra duygulara gerek yoktur belki de. her şeye alışabildikten sonra tutkuya niye ihtiyacı olsun ki insanın? alışkanlıkların toplamı, hatta kendisi de bir alışkanlık olan yaşam değersizdir. ölüm bile değersizdir, ha şimdi gelmiş, ha yirmi yıl sonra, onun için birdir.

    "'hiç mi umudunuz yok, ölüp bütün bütün yok olacağınız düşüncesiyle mi yaşıyorsunuz?' diye sorduğu zaman sesi de titremedi. bu sorusuna 'evet,' diye karşılık verdim. bunun üzerine başını önüne eğdi ve yine oturdu. 'size acıyorum,' dedi. ona göre, bu, bir insan için dayanılması olanaksız bir şeydi. bense yalnız canımı sıkmaya başladığını hissettim."
254 entry daha
hesabın var mı? giriş yap