19 entry daha
  • kendisini biraz önce attığı bir dizi tweetle tanıdım. brooklyn college'da osmanlı'daki yahudiler üzerine yoğun olarak çalışan louis fishman isimli bir profesöre ayar vermeye çalışmış. daha sonra hemen tweet'lerini kısıtlamış, şu anda çoğu görünmüyor tweet'lerin. şimdi görünmeyen tweet'leri atatürk'ün antisemitist propaganda yürüttüğü ve ali kemal'in soykırım karşıtı olduğu için öldürüldüğü ve ne kadar saygın bir şahsiyet olduğu üzerine. fishman da ali kemal'in aslında yahudiler nezdinde hiç de muteber bir şahsiyet olmadığını açıklamış. bunun üzerine uzay sinirlenmiş. ali kemal'e adeta bir oscar schindler payesi yüklemiş. soykırım kurbanlarını savunan bu adama nasıl bunları dersin diye saldırmış. türkiye'nin ve atatürk'ün kirli geçmişini de yazması gerektiği dikte etmiş kendisine.

    kendisinin yazdığına çizdiğine biraz baktım. sadece türkiye'nin soykırım geçmişi (yalnızca ermeni değil, yunan, süryani ve ezidi soykırımı iddiaları da mevcut) güncel yabancı düşmanlığı, yabancılar üzerindeki baskı ortamı vs. üzerine yazıp çiziyor. gatestone institute'te araştırmacıymış. journalist ve political analyst olarak tanımlamış kendisini bazı yerlerde. yazılar genellikle herhangi bir duyum görgüye dayanmayan saf analizler. analizlerde ciddi bir tarihsel araştırma emaresi pek gözlenmiyor.

    böyle kişiliklere arada rastlıyorum ama bu kadarına ilk defa denk geldim. aşağıda kısaca özetleyeceğim.

    tabii ki uzaktan bir gözlem bu. ancak bu kişisel gözlemimi yıllarıdır üniversitede ders veren, kağıt okuyan, öğrencilerle öyle ya da böyle haşır neşir olan birisi olarak yapacağım. şimdi olduğu noktaya gelişinin üniversite yıllarına dayandığını düşünüyorum. bu nedenle gözlemimde doğru noktalar olduğuna inanıyorum.

    eski bir yazıda odtü'de sanırım medya üzerine yüksek lisans yaptığı yazıyor ama tezine ulaşılamıyor. sanırım yüksek lisansını bitirememiş. boğaziçi'nde çeviribilim okumuş. ancak ilginç bir şekilde ingilizcesi çok sonradan edinilmiş bir ingilizce gibi duruyor. yer yer kırık ve bozuk, native'lerin kulağına doğru gelmeyecek direkt türkçe'den çevrilmiş kalıplarla süslü. buradan lise ve öncesinde çok iyi bir eğitim almadığı anlaşılıyor. görünüşü, tarzı, nerede ne söyleyeceğini pek bilmeyen yazı stili bakımından bütün olarak ele alındığında anadolu'da küçük bir yerde veya büyük şehirlerin çöküntü bölgelerinde ve kendi ailesi (kısmen) seküler de olsa muhtemelen muhafazakar-milliyetçi tandanslı bir çevrede büyümüş. bu tip lise öğrencilerinin bir kısmı üniversiteye büyük bir çevreye geldiklerinde büyük bir değişim geçirirler. üniversitedeki hocaları, ailelerinde alışık olmadıkları tarzları ve entelektüel birikimleri ile bu çocukları hızlıca etkiler. üniversite sınavında iyi bir puan aldılarsa bunun getirdiği ego ve hırs, bir taraftan da kentin kozmopolitliği, hele iyi bir üniversitede ise kentsoylu sınıf arkadaşları birleşince iyice geldikleri çevreye karşı bir nefret/tiksinti duygusu uyandırır. bir kimlik bunalımı yaşarlar. kimisi bunu çabucak atlatıp kabullenir. kiminde bu kimlik bunalımı hiç bitmez. aile ve yetişilen çevreyi yok sayma veya kendilerini arkadaşlarına başka şekilde lanse etme biçiminde devam eder. ancak ne yaparlarsa yapsınlar, ne kadar geldikleri çevrenin zıddı bir söylem ve ideoloji geliştirerek kendilerini buraya konumlandırmaya çalışsınlar bir türlü bu denge tutmaz. içinde doğup büyüdükleri çevreyi inkar etmenin, oradan kopmanın, başka bir çevreye ait olmanın en kestirme yolu da yurtdışına taşınmaktan geçer. yurtdışında hayat kurmak, türkiye'nin sosyolojisine hakim olmayan ve bu nedenle kendisini küçük göremeyecek yabancılarla arkadaşlık etmek, çevre kurmak için en iyi yoldur. yurtdışında da türkiye aleyhinde tutum benimseyerek, hem kendilerini ülkelerinin 'ağır suç'larla dolu geçmişinden ari kılar, hem de türkiye'de baskı görüp batı'ya taşınan, demokrat mücadeleci entelektüel imajlarını pekiştirirler.

    bu şekilde yurtdışına kapağı atan, çeviri, medya gibi alanlarda vasat bir öğrencinin tutunması; burs, iş güç bulması da yine bu disiplinlerde merkezde yer alan, finansal olanaklara sahip olan kurumların takdirini kazanmaktan geçiyor ister istemez. makalesi, yayını, ciddi bir editöryel deneyim veya becerisi olmayan bir gazeteci-analistin istihdam edilmesi ancak belirli gruplara yakın durması ile mümkün olabiliyor. abd'de ermeni-yunan meseleleri, israil'de antisemitizm çok uygun konular. hele bir de türkiye'de doğup büyümüş kimselerin bu konularda çalışması, kurumlar için çok kullanışlı. hem türkiye ve tarihi hakkında hemen hiçbir sosyolojik tarihsel bilgi birikimine sahip olmayan araştırmacıları sırf türk vatandaşı oldukları için türkiye uzmanı olarak istihdam edip hem de kurumun öncelikleri yönünde yazmaları için teşvik edebiliyorlar. kürt sorununun modası son birkaç yıldır biraz geçti. bu nedenle bu konuda çalışanlar da ermeni ve yunan meselelerine dönüş yaptılar. devamı da gelecektir. stk'ların, lobi gruplarının gücü artıp azaldıkça, odakları değiştikçe bu karakterler de çeşitlenecek, işten atılacak, yeniden işe alınacak, çoğalacak, azalacaktır. kişisel olarak kendisini çok ciddiye almaya gerek yok.

    özet: keskin bir kimlik bunalımı yaşayan, örselenmiş birey.
24 entry daha
hesabın var mı? giriş yap