7 entry daha
  • bim üst düzey yöneticisinin bahçeli'ye hitaben söylediklerini düşününce hatırladığım ingiliz ekonomist.

    kavramlara ve kalkınmaya verdiği önemden etkilenmiştim. bu iki noktayı çağdaş iktisatçılardan ha joon chang'de de görmüştüm. kavramları doğru izah edemezseniz; olayları sağlıklı şekilde yorumlayamaz, problemin sebebini bulamaz ve çözüm üzerine kafa yoramazsınız.

    kalkınma ise apayrı bir konu. hepimiz sabahtan akşama kadar faiz ve kur denklemine hapsolmuş biçimde gelişmeleri takip ediyoruz. bir de son dönemde enflasyonu ekledik. sonuçta istatistiksel büyüme değerlerini önümüze hedef diye koyuyorlar. veri açıklandığında ise çoğumuz "ülke yüzde x büyümüş fakat ben bunu hissetmedim." diye yakınıyoruz. ülkemizde verilerin doğruluğu tartışılır ama varsayalım ki doğru: büyümenin vatandaşa - topluma yansıması için aynı ölçüde kalkınmış da olmak lazım. bu ikisi farklı kavramlar. detaya girmeden örnekleyeyim; ekonomik büyüklük endeksinde türkiye isviçre'nin önünde. peki kalkınmışlıkta öyle mi? isviçre ikinci, türkiye ellili sıralarda... basit bir örnek bu.

    robinson, kalkınmak için verimliliği önemser. "kişi başı çıktıyı arttırmanın yolu ekipman ve eğitim sağlamaktır. az gelişmiş ülkelerde çok düşük bir üretkenlik düzeyinde istihdam edilen ya da neredeyse hiç istihdam edilmeyen işçi kitleleri vardır. onları makul bir üretim düzeyi için donatmak ve eğitmek büyük bir iştir.

    ulusal otoriteler kalkınmayı yönlendirme işini üstlendiğinde, yatırım özel teşebbüsün dalgalı hayvanî ruhlarını takip etmek yerine bilinçli bir planla kontrol edilmek zorundadır. az gelişmiş bir ekonominin karakteristik sorunu, mevcut birikim hızının çok düşük olmasıdır. bu tür ekonomilerin önünde büyüme oranlarını yükseltmek gibi ağır bir görev vardır. bu ülkelerin halklarının büyük bir kısmı çoğunlukla çalışma verimliliği için gerekli olan asgari geçim seviyesinin altında yaşamaktadır.

    enflasyonist olmayan bir kalkınmanın sırrı, zorunlu büyük planları destekleyecek yeterli miktarda bir arz fazlası üretmek için tüketim malları sektörüne (özellikle tarıma) doğru miktarda, hızlı getirili, sermaye tasarrufu sağlayan yatırım tahsis etmektir. enflasyona ilişkin ipucunun bulunacağı yer, 'cari açığın finanse edilmesi' aldatmacasından çok bu tür bir analizdir.

    tek amaç kalkınmadır. sanayiyi değil tarımı, iç üretimi değil ihraacatı, ağır değil hafif sanayiyi denemeniz gerektiğini söyleyenleri dinlemeyin. siz her zaman ikisini de isteyin."

    robinson'a göre iktisadın doğası milliyetçiliğe dayanır: "uluslararası rekabet ve ulusal politika, ekonomik kalkınma için büyük bir teşvik olmuştur. bütün kapitalist ülkelerin hükümetleri laissez faire teorisi maskesiyle ticareti ve üretimi arttırdı, topraklar fethetti ve kendi vatandaşlarının avantaj elde etmesine yardımcı olacak kurumlar oluşturdu."

    robinson aynı zamanda ahlakçıydı: "iktisatçılar için ilk esas; sadece parayla ölçülebilen değerlerin, hesaba katılması gereken değerler olduğunu iddia eden ideolojiyi teşvik etmek değil onunla savaşmaktır."
hesabın var mı? giriş yap