10 entry daha
  • uzun bir zaman öncesine dayanmıyor aslında. tamam; tanrı henry ford'u, o seri imalatı; rahatsız japon imparatorluğu da tam zamanında üretim sistemlerini yarattı. ancak tüm dünyada şu on beş yirmi yıl öncesine kadar verimlilik sözcüğü literatürde bir kaç paragraf işgal etme rolünden kurtulamamıştı. verimlilik bildiğiniz üzere sisteme verdiğiniz çıktının girdiye oranıdır.

    sistem şöyle bir şey :
    ______
    girdi > |proses| > çıktı
    | |______| |
    | |
    ---geri besleme--|

    verimlilik insanı eşek gibi çalıştırma katsayısıdır. çeşitli yöntemlerle üretim sistemini geliştirdiğiniz, bir kaç işçiyi kapı önüne koyduğunuz ve türlü teknolojik dalavereyle aynı sistemden daha fazla ürün aldığınız.

    fakat her neyse, yeni kapitalizm bir jargon yaratıyor kendisine. yeni diyorum, aslında sürekli kendisini revize ettiğinden bu kelime pek karşılamıyor onu. kapitalizm v.20 falan desem daha doğru olur belki. bildiğimiz bir şeydir, rekabet ortamında maliyetleriyle başa çıkamayan büyük şirketler yatırımlarını emeğin daha ucuz olduğu ülkelere kaydırırlar. ironik bir şekilde bu teknoloji yoğun üretimden emek yoğun üretime gitmektir aslında. batıda yapamadıkları, deneyemedikleri her türlü insan işletim sistemini burada deneyebilirler. insan maliyetinin sabit kalmak bir yana sürekli arttığı sistemde değişkenleri "denetleyebilmek" için (ki o değişken iki ayaklıdır) doğuya kayarlar. çok zekidir bu haspalar, dünyada en iyi eğitimi almış, gözü açık tabir edilen kişilerle kontrol ederler uzaktaki yatırımlarını.

    insan işletim sistemi nedir peki. binbir türlü uyarıcının insanı aptallaştırdığı, insanların kendilerini en zeki saydığı yerlerde itinayla fiili livataya uğratıldığı bir çağda yaşıyoruz. insan faktörünü verimli hale getirmek o kadar kolay ki. buna mesela "toplam" kalite sistemi derler. toplam orada işletmenin bütün elemanlarını kapsadığı anlamına gelir. orospu çocuklarının cebinden çıkan paraya göz kulak olmak da diyebilirsiniz buna. şirket birilerine para kazandırdığımız, sömürüldüğümüz bir yerden otonom bir örgüte dönüşüvermiştir birden! yeni çağın yöneticilik anlayışı insan temelli beyler, duyduk duymadık demeyin. en alt kademeden tutun da şirket müdürüne kadar herkes aynı yemekhanede yemek yer, herkes -ceo hariç- belirli bir kıdem sistemine dahildir. bütün çalışanların öneride bulunma, toplantı talep etme, hatta nasıl daha iyi sömürülebileceklerini belirleme hakkı vardır. hatta rahatsız japon sistemlerinden bahsetmişik, sistemin daha fazla çıktı üretmesi, daha fazla kar etmesi bütün çalışanların omuzlarına yüklüdür artık. eskiden her şey o kadar basitmiş ki, gıpta ediyorum. ludizmi saygıyla anıyorum. işçilerin negatif bilincini gördükçe, çok değil 100 yıl önce sınıfdaşlarının parçaladığı makineyi şimdi üretken bakım adı altında gözü gibi baktığını, sendikanın üretim sisteminde "üretken" bir etken olarak tanımladığını, ağıl misali bölündükleri departmanlar arasında kanlı bıçaklı rekabet ettiklerini, aslında aynı pozisyonun daha görsel bir versiyonunda debelendiklerini düşündükçe yeni kapitalizmin manipülasyon gücüne şaşırmamak elde değil.

    dünyadaki hiçbir diktatörlük insanları kullanmakta kapitalizm kadar başarılı olamamış öyle görünüyor ki.

    her neyse, ne diyordum ben. galiba uzmanlaşmayla ilgili bir yerlere gelmeye çalışıyordum. sosyalist düşünürler uzmanlaşmayla gelen bireyin tek yönlü gelişimine karşı çıkmıyorlar mıydı. bugün aksine her türlü bireysel gelişme teşvik ediliyor. dil öğrenmek, sosyal aktivitelere katılmak, dünyayı dolaşmak, yeni bir eğitim almak. asla yaşlanmayan ve yeni numaralar öğrenmekten bıkmayan bir it şu kapitalizm. hayatımızın ırzına geçmeye razı ediyor bizi, zevk alıp almamak size kalmış.

    not: elitist aristokratik terminatör, milleti eşek yapıp sonra da sucuk olur bunlardan demeye getiriyor yuh !
23 entry daha
hesabın var mı? giriş yap