1 entry daha
  • bu bugün columbia'da okuma mı diyeyim, konferans mı diyeyim, öyle bir şey verdi. biz de pharmakon ile oradaydık. caponsever kardeşim esprili, keskin zeka falan dedi amma, hava muhalefeti midir, lisan esareti midir, artık her neyse, tam bir dallama görüntüsü çizdi.

    şey'in konusu şuydu: ''you must change yourself (kendinizi değiştirmek zorundasınız)'' tamam, çok iyi, değişmeliyiz. değişme mecburiyetine dair ne anlatacak, ne yol gösterecek diye bekledik. masaya oturdu, 'notları' olduğunu sandığımız bir yığın a4 kağıdını açtı, başladı 'ders doldurmaya çalışan ortaokul hocası' konseptiyle önceden yazdığı yazıyı düdük gibi okumaya. e be götüm? önceden yazdıysan koy internete bir yere biz okuruz ordan? 1.5 saat hımhım, nazal sesle kağıttan baka baka hıncahınç dolu bir oda dolusu insana düz-yazı mı okunur? barnznnobılda mıyız? hadi okunur, insan ağzını mikrofona yakın tutması gerektiği temel bilgisinden bihabermişçesine mi okur? ama okudu, yemin ediyorum 40 kere uyardılar herifi, ''duyamıyoruz, mikrofona yakın dursak, bilmemne.'' duydu da bunları bu, önce az bir mikrofonu çekti kendine, sonra geri yerine itti, bir şey olmamış gibi kaldığı yerden yine sikine konuşurcasına (bkz: sikine konuşmak) devam etti. yaptı bunu. o yaptı, peter yaptı.

    okuduğu metin hakkındaki yorumum ise: allah kurtarsın. rilke şiirinden girdi, oradan bütüne yamamaya çalıştığı ilintisiz bir 'kendini değiştirmek zorundasın'ı alıntıladı, onu herhangi bir yere oturtamadan, ''entelijansiya artık bu kelimelerle konuşacak!'' tavırıyla sallandığı belli olan kavram bombardımanına başladı. genel argümanı şu: sistemler var, bunlar hepsi birbirinden bağımsız varlar (luhmann kafaları) ama bu sistemler aslında bağışıklık sistemi gibi işliyorlar. co-immunity olarak varlar ve potansiyel tehlikeye karşı teyakkuzdalar, bu şekilde bir çok dünya'yı bir ekolojik dünya çerçevesinde bir arada tutmamız lazım, ama tabi o zaten aslında kendi kendini kendi kendinden tuttuğu için ve tutacağından metodolojiye yönelik şimdi ben ne desem boş. global bir imüniti trafiği var, tarih bağışıklık sistemleri arasındaki savaştan ibarettir!''. şaka gibi ama, '-meli, -malı' son ekinden 'değişim'e ok çıkaran adam böyle amorf saçma sapan bir estetik güzellemeyi, estetik güzellemenin de lüzumunu dinsel çerçevelendirmeye bağlayıp yallahladı. kendisine sorulan sorulara da 10 saniyeli southpark sessizlikleri ardından hayatımda duyduğum en süleyman demirel yanıtları vererek, hepten asabımı bozdu.

    bağışıklık sistemi nedir, neye bağışıklık, antijen ne, saldıran kim, herkes herkesin bakterisidir mi, otoimün sorunu mu ne olduğu belli olmayan bin tane sormaya dahi değmez soruyu oraya gömüp, bir küçük oda dolusu insana dahi sesini ulaştırmayı beceremeyecek kadar önünde duran araç ve metodolojiye uzak bir içbükey adam'ın atlantiği aşırmaya değer bulduğu post-pot metaforik güzellemesini dinleyip olay yerinden ayrıldık.

    konuşmanın başında kondoliyze raystan alıntıladığı ''başkan'ın hissettiklerini yorumlayıp politikaya dönüştürüyoruz''u kendisine geri hatırlatıp, tez zamanda hissettiklerini yorumlamak üzere emrine amade bir kondi bulmasını salık veriyoruz, zira bu haliyle anlattığından bir bok anlaşılmıyor. olmadı peter olmadı...değişim de, zorunluluk da bu değil. 3 veriyoruz haftanın kokoşu seçiyoruz.
8 entry daha
hesabın var mı? giriş yap