262 entry daha
  • temizlikçi kadın ismini verdiğimiz kişilere niye "salaklık yaptı" diyemeyeceğimizi anlamıyorum.

    insanlar gerek kişisel yetersizliklerinden, gerek beceri yetersizliklerinden, gerek vakit yetersizliklerinden dolayı kimi işlerini kendileri yapmazlar, yapamazlar, ya da yapmayı tercih etmezler. bu durumda ne yaparlar? profesyonel kişilerden yardım alırlar. yani işi bir başkasına yaptırırlar, karşılığında da para öderler. bu karşılıklı bir anlaşmadır, işi yapan da isteyerek (istemeyerek de olsa en azından para kazanmak için) yapar, işi yaptıran da isteyerek para öder.

    pantolonunuz mu söküldü? elinizden dikiş işi gelmiyorsa götürüp terziye verirsiniz. terzilerin varoluş amacı budur. para karşılığı dikiş dikmek. "vay götünün dikişini bile dikemiyor" diyemez kimse. yapamıyorsanız profesyonel bir kişiye verir yaptırırsınız, karşılığında da para ödersiniz.

    tuvaletiniz mi tıkandı? elinizi boka sürmek istemiyor olabilirsiniz, sürmek isteseniz bile beceremeyebilirsiniz. ararsınız kanalcıyı, gelir tuvaletinizi açar, parasını alır gider. bokla uğraşmaya bayıldığını sanmıyorum ama para kazanmak için elinden gelen bu işi seçmiş ve yapıyordur. "vay efendim sıçtığınız boku temizleyemediniz, garibana temizlettiniz" diyemez kimse. onun işi budur, belki sevmiyordur işini ama para kazanmak için yapıyordur. tuvaletin tıkanıklığını açar, karşılığında parasını alır. iki taraf da bu alışverişe razıdır.

    ya da karnınız mı acıktı? yemek yapmayı bilmiyorsunuz veya yemek yapmaya vaktiniz yok. ararsınız pizzacıyı, adam sizin yerinize yemek yapar, ayağınıza getirir, parasını alır gider. pizzacının varoluş amacı budur. "vay yemeğini bile ayağına kadar getirtiyor ipne" diyemez kimse. pizzacı size yemek hazırlar, ayağınıza kadar getirir, karşılığında parasını alır. iki taraf da bu alışverişe razıdır.

    hah olay burada kopuyor işte. iki taraf da bu alışverişlere razıdır, lakin hizmet bekleyen taraf, verdiği para karşılığında karşı taraftan minimum bir hizmet bekler. profesyonel olan, para karşılığı iş yapmaya hazır olan kişi, o işi profesyonel olarak yapıp para kazanmayı amaçlıyorsa, para verecek olan hizmet alıcısına minimum kalitede hizmeti sunmak zorundadır. yaptığı işi sevmese de, karşılığında para alacağı iş için en azından minimum kalitede hizmet vermeye mecburdur.

    terziye paçasını kısaltsın diye verdiğim pantolon alınan ölçüye rağmen bir paçası kısa, bir paçası uzun düdük gibi geri gelirse, tuvaletimi açsın diye çağırdığım adam tuvaleti açarken demir çomakla dürte dürte alt katın borularını patlatıp alt kattaki daireyi boklu su bastırdıysa, pizzacı adam pizzanın içine kıllarını sümüklerini döktüyse, ya da özellikle sebzeli vejeteryan pizzası istediğim halde sucuklu pizza gelmişse ben bunlara salak derim arkadaş. terziden aldığı ölçüyü doğru uygulamasını ve eğri büğrü olmayacak şekilde en azından düzgün bir şekilde dikmesini, kanalcıdan ortalığı su bastırtmadan tuvaleti açmasını ve pizzacıdan istediğim yemeği temiz bir biçimde getirmesini talep etmeye minimum hakkım vardır. aslında fazlasını da isteyebilirim. ama bu fazlasını yapmamış olması (örneğin terzinin işini bitirince pantolona bir ütü vurmaması, kanalcının işi bittikten sonra ortalığı temizlemeden bırakması, pizzacının pizzanın yanında ketçap mayonez getirmemesi) salaklık değildir. çünkü bunlar yapması gereken minimum hizmetten fazlasıdır. ekstradır. yapar veya yapmaz. yaparsa "güzellik" olur, ama yapmaması salaklık değildir.

    temizlikçi kadın lcd ekranı neyle sileceğini bilmeyebilir. ama ısrarla "x teyze şuna dokunma bak hassas bu" dediğim halde lcd ekranı, laptopu sabunlu sulu süngerle foşur foşur yıkarsa ben ona da salak derim. niye, çünkü beni dinlemesi, vereceğim bilgileri ve talimatları alması yapacağı işin bir numaralı gereğidir. dokunma dediğim şeye dokunmaması, "şurayı sil" dediğim yeri silmesi, "aman silme sakın" dediğim yeri de silmemesi gereklidir. bu ondan beklediğim minimum hizmettir. pizzacıya "ben vejeteryanım, sebzeli pizza getir" dediğim halde sucuklu pizza getiriyorsa ve ben o pizzacıya "salak herif siparişi yanlış almış" diyorsam, temizlikçi kadına da aynı şeyi derim. "silme dedi ama silmezsem ayıp olur yine de sileyim" davranışını kabul etmediğim gibi "aman bu adam sırf sebzeyle doymaz, ben bu pizzaya salam sucuk da katayım" davranışını da aynı şekilde kabul etmem. bu "kıyak" değil, bariz "salaklık"tır. benim almak istediğimin dışına çıkmaktır. ayrıca profesyonel olarak temizlikçilik yapan, yani yaptığı iş karşılığında para alan bir kişinin gariban da olsa, mesleği ile ilgili minimum temizlik kurallarını, asgari ev kadını özellikleri taşıyan bir kişinin bilmesi gereken en basit şeyleri bilmesini, bilmiyorsa da (olur ya yeni başlamıştır, daha ilk tecrübesidir) tez zamanda öğrenmesini beklerim. kırmızı kumaşın 90 derecede renk bırakacağını, beyaz çamaşırlarla yıkanmaması gerektiğini bilmesini beklerim. kağıt, karton, ahşap gibi şeylerin suyu sünger gibi emip yamulacağını bilmesini beklerim. taşa dökünce fıhhşşş diye ses çıkararak köpüren asitin* halıya dökünce o halıya neler edebileceğini düşünebilmesini isterim. parkenin üstünde duran sivri ayaklı sehpayı zaart çekince parkeyi çizeceğini düşünebilmesini beklerim. bütün bunları ilk tecrübesinde bilmiyorsa bile en azından 1-2 ay içinde öğrenmesini beklerim. yani para karşılığı hizmet talep ettiğim her meslekte olduğu gibi temzilikçi kadından da minimum bir beklenti içinde olmaya hakkım vardır. sadece temizlikçi kadınlara değil, para karşılığı hizmet talep edilen her meslekte, bu minimum beklentiyi bile gerçekleştiremeyenlere, bilmesi gerekenleri seneler boyu öğrenmeyenlere çok rahat şekilde salak denilebilir.

    fakirmiş. laptopu, bilgisayarı yokmuş. lcd televizyonu nereden bilsinmiş. lcd'yi bilmesin güzel kardeşim. bu kadının evinde televizyonu yok mu? işini yaparken bir yandan aşk-ı memnu kritiği yaptığına göre var. lcd'si plazması olmasına gerek yok. 37 ekran tüplü vestel televizyonu olsun. hah eğer bu kadın bilgisayar dediğin şeyin, laptop dediğin şeyin o televizyona benzer bir elektronik cihaz olduğunu ilk gördüğünde anlayamıyorsa o kadın bariz salaktır arkadaş. daha önceden görmüş olmasına da gerek yok. ekranlı mekranlı televizyon türevi bir şey. hayatında daha önce hiç öyle bir alet görmemişsen bile belli ulan işte, senin televizyonun gibi bir alet. illa işlemcisini, ekran kartını, aletin ne iş yaptığını bilmesine gerek yok. sen evde kendi televizyonuna dantel örtüp baş köşede tutuyorsan, bir damla su sıçrasa "amanin patlayacak" diye yaygara yapıp özen gösteriyorsan, iş yaptığın evde de kendi televizyonuna benzeyen bir başka elektronik alete de aynı özeni göstermeni, su sıçrayınca onun da bozulabileceğini bilmeni beklerim. şakır şakır ıslak süngerle silmemeni beklerim. sen evde kendi televizyonunu ıslak süngerle siliyor musun? haşa silmiyorsun. peki niye gelip benim bilgisayarımı siliyorsun? ha sen aradaki bağlantıyı kuramayacak bir zekaya sahipsen açıkça söylüyorum salaksındır. ortalama altı zeka ve eğitim seviyesine sahip herhangi bir kişi aradaki bağlantıyı kurup "aynı cins" bir alet olduğunu, aynı şekilde davranılması gerektiğini anlar çünkü.

    hem fakirlikle ne alakası var? fakirlik de öğrenmeye engel değildir. zira öğreneceği şeyin parayla pulla ilgisi yoktur (kursa gitmek, kitap satın almak vs. gerekmez). ayrıca temizlikçi kadınların bir aylık kazancı; benim mali müşavirlikten bir ayda kazandığım paradan, eşimin öğretmenlikten bir ayda kazandığı paradan fazladır.

    parası var diye kendini efendi zannetmekle falan alakası yoktur bunun. bir allah'ın kulu da yoktur ki her işi kendisi yapsın da bir tane bile para karşılığı iş yaptırmasın. evin elektrik tesisatı bozulunca, elektrikçi çağırdığınızda (paran var di mi senin, o gariban elektrikçinin efendisi oldun di mi, temizlikçiye gelince "bokunu temizleyemeyip parasıyla elin gariban kadınına iş yaptırıyor" dersin, elektrikçi olunca demezsin. ne farkı var?), o elektrikçi elektrikleri tamir ederken kısa devre yaptırıp buzdolabının motorunu yaktığında ona da salak deme de göreyim seni.

    garibanmış. garibanlık da öğrenmeye engel değildir. öğrenmeye engel tek şey salaklıktır. nice gariban vardır, yaptığı işi kısa zamanda öğrenir ve mükemmel bir şekilde yapar.

    edit: okuduğunu, kendi anlamak istediği gibi anlayanlar. "minimum kalitede hizmet" diyorum, "bulunması gereken minimum özellikler" diyorum, hala puzzle diyorsunuz yahu. pazılı mazılı geç güzel kardeşim, dön tekrar oku, puzzle'ı bozdu diye bir şey demedik. temizlikçi olarak bilmesi gereken minimum şeyleri bile bilmeyenden bahsediyoruz. elitlerin puzzle'larını bilmeyenlerden değil. yukarıda yazdım açık açık ama işinize gelmediği için oraları atlayarak okudunuz galiba.
718 entry daha
hesabın var mı? giriş yap