128 entry daha
  • özgürlüğe mi mahkumiyete mi örüldüğü salise bazında değişiklik gösteren yapıdır.

    nereye çıkacağını bilmediğin bir deliğe girmenin garip sonuçları vardır. eğer duvarları camdan bir odadaysanız, ahlaklı olmak zorundasınız.
    duvar, çoğu kez, sanılanın aksine özgürlüğü kısıtlayan değil; özgürlük alanı yaratan bir yapıdır.

    batı berlin ile doğu berlin; duvarla ayrıyken birbirinden, kendilerince özgürdüler.
    ama yanlış anladık bunu; doğudakiler batıya, batıdakiler doğuya geçemiyor diye özgürlüğün kısıtlandığını sandık. büyük bir özgürlük kazancı gibi sunuldu yıkım ve yıkıldı güzelim duvar.
    oysa onlar; birbirlerinin özgürlüğünü gaspetmesine olanak tanımayacak ar saklayan, bebek tenli bir duvar örmüşlerdi.
    yıkıldı gitti yazık..

    o duvar camdan olsaydı; her şey çok farklı gelişirdi.

    walter benjamin londra'da bir oteldeyken kapılarını asla kapatmadan hayatını sürdüren tibetli rahiplerle aynı katta kalmaktadır. onlara hayran olur.
    ilerleyen zamanlarda buradan esinle şöyle bir sözü vardır;

    “`camekandan bir odada yaşamak; işte kusursuz bir erdem`”

    oysa aynı katta tibetli bir oğlancı olsaydı?
    ve kapısını hiç kapatmasaydı..
    bu sonsuz özgürleştirici erdem ve bu mükemmel eylem,
    oğlan inlemeleri ve tibetlinin devinimlerinin gürültüsü gene erdemle mi anılırdı acaba?

    otelin o katındaki asıl paradoks şudur ki;

    kendini,
    duvarla çevrili bir yere kapatmak ve dışarıya açılmamak;
    -aynı zamanda-
    dışarıyı;
    duvarla çevrili bir yere kapatmak ve kendine açılmak
    demektir.

    biz aslı olmayan bir alışkanlıkla duvarlar arasında kalan ve öbür tarafa göre daha küçük hacimli olan yere '' deriz. 'içeri girdim, içeri atıldım, içeride' gibi..

    oysa bizim bulunduğumuz nokta her zaman dışarısıdır. içerisi, diğerinin durduğu yerdir.

    tavşanla alice'i hatırlarsınız;

    alice, tavşanın hangi kapının arkasında olduğunu ses yordamıyla buldu ve kapının önüne geldi. kapıyı çaldı sonra açmaya çalıştı. ama kapı kilitliydi...

    tavşan bağırdı:

    t: neden kapıyı çalıyorsun?
    a: çünkü içeri girmek istiyorum.
    t: neden?
    a: çünkü yanına gelmek istiyorum.

    tavşan kapıyı açar; içeri girer. alice'in tam yanında durur.

    t: işte; şimdi içerdesin. (lewis carroll - alice's adventures in the wonderland)

    tavşan camla çevrili bir odada olsaydı yine de o kapı çalınır mıydı? alice içeri girmek ister miydi? içerisinin nasıl bir cehennem olduğunu merak eder miydi?

    nasıl ki dünyanın en özgür alanları ardı görünmeyen duvarlarla çevriliyse, insanın en özgür alanları da benzer duvarlarla çevrilidir. kişiliğimizin en özgür kalabildiği yerlerdir onlar.
    kendine duvarlar örmekten bahseder yazarlar.*
    başkası görsün istemeyiz, görülme isteğimiz yoktur.
    bizimdir orası, diğerlerine kapalıdır.

    'birinci tekil şahıs'ın;
    hem en tekil
    hem en şahıs
    hem de birinci
    olabileceği tek yerdir.

    eğer her şeyin mümkün olduğu bir yer varsa; orası mutlaka kalın duvarlarla çevrili bir yerdir. tıpkı odam gibi.
    eğer başka bir dünya gerçekten mümkünse, ancak duvarların ardında mümkündür. tıpkı odam gibi.

    *: kendini diğerlerinden korumak kadar; diğerlerini de kendinden korumak içindir bu duvarlar.
    özgürlüğümüzü korumak ve diğerlerini bizim özgürlüğümüzden korumak..
    çünkü özgürlük çok tehlikelidir.
    hem özgür olan için tehlikelidir; hem de diğerleri için.
    özgürlüğün kaynağı olan duvarlar, bunun tehlikesini savuşturmanın da teminatıdır aynı zamanda.
    hapishaneler, özgürlüklerini doyasıya kullananlarla doludur.
    tehlikeli özgürlüklerin, özgürlüklerini diğerleri için tehlikeli şekilde yaşayanlarla aynı yerde tutulması içindir. orada tutulan özgürlükler, dışarıda bizi, içeride onları özgür kılar

    aslen duvar; ardında her şeyin olabileceği ama hiçbir bok olmayan bir şeydir. duvarın tüm vaadi budur.
    duvarın hangi yanındaysanız; asıl olay mutlaka diğer tarafta dönüyordur.
    oysa camdan bir duvar yalnızca süstür, bir dekordur yalnızca.
    camdan bir duvarın herhangi bir vaadi olamaz.
    devekuşu gibidir camdan bir duvar; türünün en önemli özelliğinden yoksun bir gudubettir.

    bir hocam "özgürlüğünün sınırı, bir başkasınınkinin sınırına değdiği yere kadardır" derdi. o zaman öyle kalın duvarlar lazım ki bize; diğerlerinin özgürlükleri çarpıp geri seksin.
    öylesine bir yalnızlık lazım ki; kimsenin özgürlük alanının gölgesi bizimkinin üzerine düşmesin.
    yalnız ve dört duvar arasında.. bir insan daha özgür olamaz.

    bir duvarın üstünden atlayabiliyorsanız, o duvar değil bir harabedir ancak.
    kapısı olan bir duvar, kötü bir şakadır muhtemelen.
    yüce bir duvar; çin seddi; özgürlükleri korumak için yapılmıştır; ve bu özgürlük tutkusu öyle bir kudrettedir ki; uzaydan bile görülebilen devasa bir duvar çıkarmıştır ortaya.

    aynı muhteşemlikteki bir diğer duvar benim odamın duvarıdır. uzaydan görülemez ve bu beni çok mutlu eder. tabi muhteşemliği yalnızca kapısı kapalı ve kilitliyken ortaya çıkar.
    eğer kapısı açıksa, orası; bırakın bir özgürlük alanını, oda bile değildir.
    bir çıkıntıdır en fazla, beton yığınları arasında bir ayrıntı.
    oysa kapı kapanıp da, anahtar kilitte bir tur döndü mü; dünyanın en muhteşem, en özgür, en yalnız, en yaratıcı, en ayrık yerine dönüşür birden. dünyanın merkezine ve diğerlerinin bilmediği gizli bir yere dönüşür.

    evrenin bir sırrı varsa eğer, mutlaka duvarlarla çevrili bir yerdedir. tıpkı odam gibi.

    "benim için ne denli önemli olduğunu ve eğer istersen, özümde var olan kişinin yaratıcısı olabileceğini bilmeni istiyorum. yalnızca sen, maskemin altında olanı görebilirsin. yalnızca sen beni, ürkü, kuşku ve yalnızlıktan oluşan karanlık dünyamdan kurtarabilirsin. bu nedenle ne olursun yanımdan geçip gitme. bunun senin için kolay olmayacağını biliyorum. çünkü değersizlik inancı, güçlü duvarlar örer. sen bana ne denli yaklaşırsan, ben de bilinçsizce o denli kaçabilirim. görüyorsun, en çok gereksinme duyduğum şeye karşı savaşıyor gibiyim sanki.

    ama sevginin duvarlardan güçlü olduğunu söylerler. tek umudum da bu. öyleyse, güçlü ama sevecen ellerinle yık bu duvarları. sevecen ol, çünkü içimdeki çocuk çok duyarlıdır ve duvarların gerisinde büyüyemez. öyleyse vazgeçme. sana gereksinmem var."

    (bkz: don't be fooled by me)"

    ve sevgililer,
    birbirlerinin duvarlarını
    sevgiyle ve itinayla
    benzeri görülmemiş bir tutku ve inatla
    beyin ameliyatı yapan bir cerrahın ihtimamıyla
    saniye saniye
    dakika dakika
    an be an
    yıkarlar.

    oysa birisinin yoğun ve yıllar süren bir emek sonucunda ördüğü duvarları yıkıyorsanız;
    ona özgürlüğünü koyabileceği duvarlarla çevrili başka bir yer vermelisiniz.
    mesela kendinizinkini..
    ona başka bir yerde özgürlük alanı yaratabilmelisiniz;
    mesela sizinkinin yerinde..
    er geç, onun özgürlüğü sizinkinden, sizin özgürlüğünüz onunkinden çalacaktır.
    duvarın, feodalizmi olanaklı hale getirdiği ve rejim olarak kurduğu söylenir.
    yıkılan duvarların da, köleci üretime döndürmesi şaşılacak bir şey değildir.

    ortak yaşam; sürekli ve galipsiz bir toprak savaşıdır. en moderni bile, feodal yasalarla çalışır.
    galipsizdir çünkü; galibin de zaferini ilan ve ifşa edebileceği bir alanı kalmamıştır.
    insanlık ayıbıdır diye yıktılar berlin duvarını.
    oysa insanların ayıbı başkalarının duvarlarının ardındakini
    -merak
    ve
    gasp-
    etme istekleridir.

    duvar ve ardı, ayıp değildir.
    ayıp, siz duvarın hangi tarafındaysanız, mutlaka o taraftadır.
    oysa ayıpsız, özgür bir dünya mümkün..

    o zaman öyle kalın duvarlar lazım ki bize; diğerlerinin özgürlükleri çarpıp geri seksin.
    öylesine bir yalnızlık lazım ki;
    kimsenin özgürlük alanının gölgesi bizimkinin üzerine düşmesin.

    sonuç;
    yalnız ve dört duvar arasında.. bir insan daha özgür olamaz.

    [menşe]
217 entry daha
hesabın var mı? giriş yap