3 entry daha
  • bezik oynayan kadınlar'dan bir bölüm.

    cemal'in iç konuşmaları/ı

    bir şeyler çiziyorum buğulu cama -ben-
    cemal'in ıslak sesi
    kayıp gidiyor buğulu camda
    -bir sabah yağmurunun en küçük tanımıysa
    şu benim sesim-
    çizip çizip siliyorum sesimi
    birden odayla dışarısı birleşiyor
    ve birleşir birleşmez
    çıkarıp cebinden büyük aynasını gök
    bir istasyonda yolcularını bekleyen
    insanlar gibi hafifçe gülümsüyor
    bana
    elimi sallıyorum içimden
    buruk içimden
    belli belirsiz.
    yaşlı bir çocuğum ben, çocukların en yaşlısı
    ağzımda sakız tatlısının hiç eksilmeyen tadı
    sevilince kendimi tadıyorum bir de
    kendime dönüşüyorum
    -ah içimin derin rengi
    yoğun kokusu-
    biraz önceydi
    yalova'da bir oteldeyiz
    çok büyük bir oteldeyiz -hepimiz-
    çiçekler var -çok büyük- ağaçlar gibi
    kırmızılar uzun, uçsuz bucaksız
    sonra bir vapurun bayrağı
    görmüştüm
    annemin yakut yüzüğü
    görmüştüm
    ben herkesin oğluydum o zamanlar
    kalabalıktık.
    elimi buğulu camdan çektim
    saçlarım doldu yüzüme
    saçlarım neden böyle uzun -kimbilir-
    sevmiyorum hiç
    yalnız yapıyor beni
    hem niye
    herkesin özlemi benim özlemim değil ki

    az konuşuyorum bu yüzden
    tenhalarda duruyorum
    sanki yaşamım benim
    önce bir susuzluk vakti
    -suyu musluktan içiyorum sık sık
    kimseye göstermeden
    böylece
    hiç mi hiç bitmiyor içmem-
    nisanın ıslak sesi
    -kocaman bir gül haziran-
    gelip gelip vuruyor
    uzaktan bakıyorum
    kış aylarına bakar gibi
    kirli
    çift kollu bir lambaya benziyorlar
    seniha teyzemle annem
    bezik oynuyorlar gene
    masada rakı sürahisi -dilim dilim ve renkli-
    tabakta solgun meyvalar
    -sanki kimse birbirine bir şey demedi-
    ve
    suyu çekilmiş portakallar portakallar
    -ne? ne zaman? şimdi unuttum
    büyükannemin ölüm saati-
    ester vazoya çiçekler yerleştiriyor
    pembe sesiyle
    -baharı yerleştiren bir tanrının elleri-
    kokusunu duyuyorum uzaktan
    hayır, kokusunu düşünüyorum
    benim olmayan kokular..
    insan kendi kokusunu bilir mi
    bilmem
    bilemez
    ama annem ester'in
    ester'se annemin kokusunu biliyordur
    sanırım bazı kokular da duyulmaz, görülür
    ben gördüm
    işte şu karşıki bahçenin kokusu
    toprakla güneş karışımı bir koku
    ben gördüm
    büyükannemin ölüm kokusu
    gördüm ben
    sonra annemi bir kokuda gördüm iyice
    seniha teyzemi de
    çok ağır bir kokudan gelmiş oluyor teyzem
    muhassen'den döndüğü zaman
    o evden
    işaret parmağına benziyor bazı kokular
    gösteriyor gösteriyor gösteriyor
    demin yanından geçtim
    bugün başka türlü kokuyor ester
    dudağımı kanatan balık gibi değil
    baharda kar yağar mı, öyle kokuyor
    kapısını ilk kez açıp da
    içeri giriliveren
    yeni bir ev gibi kokuyor
    bin türlü kokuyor bugün ester.

    (çok geniş bir çayırda yürüyorum yürüyorum
    ezilen otlar gibiyim
    ezilen otlar gibiyim ayaklarımın altında
    kendi ayaklarımın
    nedense bu böyle hoşuma gidiyor.)

    edip cansever
3 entry daha
hesabın var mı? giriş yap