aynı isimde "cronos" başlığı da var
4 entry daha
  • korku-dram ya da gerilim-dram türünün nev'i şahsına münhasır örneği.
    --- spoiler ---
    önce aurora: aurora'nın büyükbabasıyla ilişkisi filmdeki önemli bir nokta. ikisi çok iyi anlaşıyor; iki kardeş gibi, iki arkadaş gibi hatta iki dost gibiler. küçük kız jesus'un cronos'u kullanmasını istemiyor baştan ve saklıyor. ama sonra "dedesinin en sevgili oyuncağı"nı elinden almaya kıyamayıp geri veriyor (onu olduğu gibi kabulleniyor) jesus, cronos'u kullandığı gecenin sabahında bıyığını kesip enerjik tavırlar sergiliyor ve ikinci kullanışından sonra yılbaşı eğlencesinde karısıyla dans ederken romantizm yaşayacak ve öpüşüp koklaşacak kadar gençleşiyor. adeta aşk tazeliyorlar. bu esnada aurora durumdan hiç hoşnut değil. suratı asık. (ihmal edilmişlikten daha büyük kaygıları var gibi) sonra olaylar gelişip dedecik ölmekten beter maceralara sürüklenirken torunu onun yanından hiç ayrılmıyor, onu yalnız bırakmıyor. sevgisi ve bağlılığı o derecede ki korkusuna yenik düşmüyor korkunç durumlarda. dedesini kurtarmak için de la guardia'yı öldürürken eli titremiyor bile. dedesi angel'i haklayıp yerde yarı-ölü yatarken kronos'u bizzat çalıştırıp dedesinin göğsüne takıyor. burada final sahnesinde önemli bir detay var. jesus kendine geldikten sonra karnından derisini soymaya başlıyor ve aurora'nın yüzünde daha önce görmediğimiz kadar keskin mimikler var. sonra dedesi kızın elindeki kanı görüyor ve kanını emmek için ona yaklaşıyor. biz iyice gerilmişken -jesusla beraber dükkanda mırıldandıkları sahne hariç- sesini dahi duymadığımız (bu sebeple dilsiz olduğunu düşündüğüm) aurora ilk kez konuşuyor film boyunca ve "dede..." diyor. fakat bir taraftan da dedesine doğru elini uzatıyor. yani "yalvarırım yapma dedeciğim"den ziyade sanki "eğer çok istiyorsan kanımı da emebilirsin ama bu hallere düşecek adam mıydın sen" der gibi bir hali var. jesus'u belki de torununun bu dede sözü alıkoyuyor, kanını emmekten.

    komedi sosu: hikayenin ciddiyetini, gerilimini ve kara atmosferini bozmadan araya komedi unsurlarını minik minik yerleştirmek ne kadar zor bir şey olsa gerek. yönetmen bunu başarıyor ve filmin dram yönü bu sayede güçleniyor kanımca. meselâ burnundan şikayetçi olan angel; sakız çiğnemesi, estetik yaptırmayı düşünmesi ama kaderin bir cilvesi olarak burnuna ha bire darbe alması, amcasının arkasından sövüp saymasıyla komedinin baş aktörü .. mercedes'e ufaktan yazan kel amca desek karikatür gibi.. cenaze evinde çalışan çılgın karakter için ise hiçbir şey diyemiyorum, ufak bir rolle ancak bu kadar dikkat çekilebilir. mükemmel performans.
    --- spoiler ---
4 entry daha
hesabın var mı? giriş yap