6 entry daha
  • çok feci muzdarip olduğum bu fobinin gavurcası koumpounophobia'dır.

    türkçe web sitelerinde bu konu ile ilgili yeterince yazı bulunmadığından burada konu ile ilgili açıklamalar, örnekler vermeyi uygun buluyorum.

    bu düğme fobisinin dereceleri var: düğmelere dokunamayanlar var, sadece metal düğmelere dokunabilenler var, sadece metal veya iki delikli düğmelere dokunabilenler var, dokunabilip huylananlar var. cama dokunamayıp plastiklere dokunabilenleri var. dört delikli düğmelere rahatça dokunabilenin zaten böyle bir fobisi yoktur.

    bunun dışında, vücudun verdiği tepkinin de dereceleri var: sadece başı dönenler veya huylananlar oluyor, ben kusan veya bayılan gruptanım örneğin, bir de dokunabilenlerin bazılarında dokunduktan sonra obsesif bir şekilde sürekli kendini yıkayanlar var.

    ek olarak giysilerdeki açık düğme ve kapalı düğme sendromu var, karşınızdaki bir insanın gömleğindeki bağlanmış düğme sizi çıldırtmazken açık düğme mide bulantısına sebebiyet veriyor.

    bu da görme ve dokunma ayrımı getiriyor. bazıları görmeye dayanabiliyor, ben de bağlı olarak görmeye dayanıyorum ama bağlanmamış görmeye dayanamıyorum, hemen başım dönüveriyor. dokunma tek düğmede ise kusma, birden çok düğmede ise bayılma ile sonuçlanıyor.

    bunun kaynağının aranması genelde pek sonuç vermez, çünkü bu fobiyi çekenler hemen hemen kendilerini hatırlayabildikleri ilk zamandan beri çekiyorlardır. fobilerin sonradan öğrenilmesine rağmen, bu kişilerde "ben kendimi bildim bileli öyle" hissi yaygındır. örneğin, bende konuyla ilgili hatırladığım en eski şey, 3-4 yaşlarında iken yeni bir nevresim takımının her yerinde düğme olması, bütün gece yorgana değmemek için uyumamam, buz gibi havada yorganı da örtmediğimden sabaha hasta olmamdı. muhtemelen bu yaştan önce öğrendiğim fobi için psikolojik tedavi de kusmayı ancak öğürme derecesine çekebildi.

    gündelik hayatı delicesine etkiler, örneğin okul yılları: önlükle başlayan okul yılları , gömlek ile devam eder. itiraf etmeliyim ki üniversiteye kadar beni annem giydirdi ve soydu, beden derslerinde ise bu işi en yakın arkadaşlarım üstlendi. arada benim de giyinip soyunmam gerekti, hepsini başardım ama yavaş yavaş yapabildiğim bu işlemin sonucu genelde öğürmek olarak gerçekleşti. üniversite boyunca da stajların ilk günleri hariç hiç düğmeli bir şey giymediğim ve metal kot düğmeleri ve çıtçıta karşı fobim olmadığı için rahattım. şu anki işyerimde de kıyafet kodu sert olmadığından gömlek giymek zorunda değilim ve konferanslar dahil hiç bir yerde giymiyorum.

    diğer günlük hayat etkileyici durum da nevresimler. bunların %99'u yorgan kılıfında bol düğme içerir, bu da fobi sahibi için kalitesiz ve değdi-değecek korkusu içinde bir uyku demektir. uyku sırasında ayak parmağı yanlışlıkla düğmeye değerse gitti o gece uyku. bu nedenle fellik fellik çıt çıtlı veya fermuarlı nevresim aradığım olmuştur.

    asıl olay sevgililik kavramında başlıyor: sevgiliniz düğmeli bir şey giydiğinde ondan iğrenmek, ona sarılamamak ve dokunamamak çok acı. sosyal hayatta da çevrenizdeki biri gömlek giydiğinde, o kişiden o şeyi giydiği süre boyunca tiksinmek hoş değil.

    bu konuyu duyan arkadaşlarım hep şunu söylediler "bu halle ütü yapamadığına göre nasıl evleneceksin?". (cümledeki erkek egemen yapıyı da bir tarafa bırakıyorum) çamaşır makinesinde benim çamaşırlarımın yanında bir gömlek varsa kesinlikle makineden çamaşırlarımı çıkarıp asamıyorum. yani yavaş yavaş yapıyorum da gömleği uygun bir yerinden, bok tutar gibi tutuyorum daha çok. bir an önce de çamaşırlığın üstüne gelişigüzel atıveriyorum, nasıl denk gelirse artık. ama ütüleyebilmek, asla. örneğin, bankacı bir sevgilim olsa (neden bankacı dedim, çünkü onlar hep takım giymek zorunda, içine de gömlek; hem cekette hem gömlekte bol düğme var, ıyyy) ve biz hep iş çıkışları buluşsak 10 güne o ilişki biter, çünkü büyük olasılıkla üstüne dayanamam, üstüne kusarım, aşk maşk da kalmaz. 4 küsur yıllık sevgilime de bu konuda annemden büyük hassasiyet gösterdiği için buradan teşekkür ediyorum.

    bu arada bu insanlar fobilerinin anlaşılmasından aslen utanırlar, bunları kaç yıl tanıdıktan sonra zayıf bir anında fobilerinin olduğunu öğrenebilirsiniz, çaktırmazlar, iyi saklarlar. benimse kendimi ifşadaki tek amacım, bir sitede yalan yanlış bir bilgi görmem sonucu (üstüne gitmeyin, zamanla düzelir temalı bir açıklama) konuyla ilgili, bilen ve yaşayan biri olarak bir durumu açıklığa kavuşturmak. annem ve babamdan bildiğim ve gördüğüm kadarıyla ebeveynler böyle çocukları olunca ne yapacaklarını bilmiyorlar, bu saçma ve garip fobi karşısında şaşkın şaşkın kalakalıyorlar. psikologluk olduğunu düşünmediğiniz bu durumla ilgili türkçe web sitelerinde de doğru düzgün bilgi yok, profesyonel olmasa da en azından bir iki kişiye yardımcı olabilirim.

    çocuğunuz daha küçükse (2-3 yaş) kesinlikle ve kesinlikle alışması veya korkuyu yenmesi için düğmeleri gösterip veya sürtüp durmayın, bana yaptılar, hayatımda hiç öyle bayılmamıştım. ölmek bile o kadar güzel ve tatlı geliyor ki o an. normal bir insana elektrik vermek ile aynı. çocuğunuzu psikoloğa götürün, tam olarak geçmese de iyileşme kaydedebilir, belki daha küçük yaşta olduğu için kaynağı bulunup iyileştirilebilir de.

    çocuğunuz okul yaşında ise, (bu örneği ingilizce sitelerdeki en yoğun yaşanan problem olarak anlatıldığı için söylüyorum) bir kere gömleğin altına atlet giymesi ve pantolon düğmesinin o atlet üstünden iliklenmesi şart. başka türlü o düğme her an vücuda değecek korkusuyla çocuk konsantre olamaz, her türlü başarısız olur. ayrıca o kendine aynada baktıkça düğmeleri göreceğinden, kendinden iğrenmemesi için yaz kış demeden üstüne süveter giyilmesi şart. böylece hem düğmeye doğrudan tenin değme olasılığı azalır (örneğin kendine sarılma hareketini öğürmeden yapabilir) hem kendinden tiksinmez. haziran ayı okulun son günleri sıcaktan kabus gibi oluyor ama yapacak bir şey yok.

    üniversiteden sonra kıyafetler özgürce seçildiğinden sorun kalmıyor, iş yerinde ciddi görünmeye çalışan kazak ve t-shirtlerle durum kurtarılıyor. kişi kendi kendini idare edecek hale geliyor. ancak moda bu senenin modası gibi düğmeli şeylerse giyecek şey arayın durun.

    türkiye bazında sayımız çok fazla değil, belki 50 kişi var mıyız, yok muyuz bilemiyorum, belki 100 kişiyizdir ama bazı büyük ve gelişmiş kabul edilen ülkelerde bu konuda uzmanlaşan psikologlar bile olabiliyor. ne derece işe yaradıklarını ise bilemiyorum.
26 entry daha
hesabın var mı? giriş yap