1585 entry daha
  • #22053801 numaralı entry’mde akp ve gülen'i bitirme planından yola çıkarak taraf’ın ilk zamanlarındaki misyonu için şöyle demiştim:

    “biliyorsunuz ‘taşı delen suyun şiddeti değil; damlaların sürekliliğidir.’ taraf’ın yaptığı da bu, yani sürekli damlamak. inanın şiddetli bir askeri darbe yapılmış olsa bu kadar etkili olmazdı. ama bu -yalan da olsa- sürekli damlalar, halkla askerin arasının açılmasında etkili oluyor.”

    hatırlayacaksınız, taraf'tan daha sonra şu damlalar da geldi:

    1. askere pimi çekilmiş bomba vermek (#22057722)
    2. askerin kendi döşediği mayına basması

    bunlarla ilgili de şu sonuca ulaşmışım:

    "bu tsk’yi örseleme görevi, bir risk önleyici tedbir değil. parçalanma için, kemalizm ‘virüsü’nün efkar-ı umumiyeden kazınması gerekiyor. taraf aslında tsk’ye değil, kemal(izm)’e vuruyor."

    ilgili eski yazı aşağıda.

    * * * * *

    bu haberleri bu şekilde edit eden kişiler ileride önemli pozisyonlara gelirse şaşırmayın. (2. dünya savaşı’nda, fransa işgal altındayken türkiye’nin marsilya başkonsolosu olan necdet kent, almanların auschwitz’e götürmek istedikleri 80 tc vatandaşı yahudiyi almanlara teslim etmez, hatta tc vatandaşı olmayan birçok yahudiye de tc pasaportları dağıtarak onları türkiye’ye gönderip hayatlarını kurtarır. muhtar kent, o necdet kent’in tek oğludur. nerden aklıma geldiyse..)

    taraf’ın ve asıl arkasındaki güçlerin (ki ben doğan medyası ve dolayısıyla tüsiad olduğunu düşünüyorum) hiç bir çekinceleri, doğruyu arama, objektif olma kaygıları yok. onların görevi; velev doğru, velev yalan, velev saptırma; damlamak ve her damlayla halkı istedikleri kıvama yaklaştırmak. (damlaların zamanlaması ve dozu da gayet hesaplı, öyle her allah’ın günü değil, bir taş atacaksın, ortalık bir dalgalanacak, sonra dalgalar durulmaya başlayınca bir daha… attığın taş gereğinden büyük dalga yaratırsa bir daha sefere küçülteceksin, yeterince dalgalandırmazsa biraz büyüteceksin.)

    bana başarıyorlar gibi geliyor. zaten bunlar bilimsel toplum mühendisliği yöntemleri. başaramamaları sürpriz olur. bu toplum mühendisliği denen nane o kadar ileri ki, amaca tam olarak ne zaman ulaşacaklarını bile hafta mertebesinde bir kesinlikle biliyor olabilirler.

    bu arada halk istenen kıvama taraf sayesinde değil; taraf’ta verilen haberi “taraf’ın yazdığına göre” diye bildiren ana akım medya tarafından getiriliyor. taraf o amaçla kullanılmak için yaratılmış bir maşa sadece. ana akım medya neden “birgün’ün haberine göre” diye bir haber yapmıyor hiç?

    sanırım ankara’da bir ofiste abd’li bir proje yöneticisi var. bunun elinde de bir “resmi ve free (türkiye’den) bir kürdistan yaratma projesi” planı var, zamanı geldikçe tüsiad’ı, abdullah’ı, barzani’yi, apo’yu, talabani’yi, bahçeli’yi, recep’i, tsk’yi (belki içindeki bir grubu), feto’yu uyarıyor. onlar da görevlerini canla başla yapıyor veya yaptırıyorlar (neden mi? necdet kent’i hatırlayın). proje tıkır tıkır yürüyor gibime geliyor. herşey o kadar senkron ki... projede risk seviyesi de düşük veya riskler gerçekleşmiyor. gerçekleşse veya gerçekleşecek gibi olsa bir hafifletme (mitigation), bir ihtiyat (contingency), bir önleyici (preventive) tedbir bişey görürdük. onlar bile yok. dediğim gibi tıkır tıkır.. tereyağından kıl çeker gibi..

    en iyisi bari zevk almaya mı bakmak bilmem ki…

    *

    (bu tsk’yi örseleme görevi, bir risk önleyici tedbir değil. parçalanma için, kemalizm ‘virüsü’nün efkar-ı umumiyeden kazınması gerekiyor. taraf aslında tsk’ye değil, kemal[izm]’e vuruyor.)
    (bu arada tsk’yi risk olarak görme konusunu ankara’daki proje yöneticisi duymasın, gülerken koltuktan düşüp bir tarafını incitebilir ki bu da bir risktir tabii..)
    (fakat yani, taraf bile bu son cümlemden iyisini yapamazdı.)

    * * * * *
951 entry daha
hesabın var mı? giriş yap