94 entry daha
  • kendimi dünyanın en malı hissettğim bir yarım saati geçirdiğim şehir.

    akşam saatleri sokaklarda aylak aylak dolaşıyorum tek başıma. dükkanlar birer birer kapanıyor. bir taraftanda şu kullan at gsm hatlarından arıyorum. amaç türkiye ile daha ucuza görüşebilmek. bir kaç gsm operatörü bayiine giriyorum ama yok. bazıları böyle bişeyin varlığından bile bihaber. artık pes edeceğim derken son bir şansımı denemek için ilk karşıma çıkan "movistar" bayiine dalıyorum.

    içerde orta yaşlarında bir kadın var sadece görevli olarak. masada oturuyor ve önündeki sandalyede oturan müşteriyle ilgileniyor. içeride benim haricimde 2 müşteri daha var ayakta. işi biten müşteri sandalyeden kalkıyor sırada bekleyen müşteri oturuyor: konsept bu. girmemle oturan müşterinin kalkması bir oluyor zaten. "ha iyiyimiş 5-6 dk bekliyeyim bari" diyorum..

    ama gel görki kadın bir aheste, yeni oturan müşteri bir meraklı.. bir de ne dediklerini anlasam az çok "işlemin sonuna yaklaşıyor galiba" yorumu yapabilirim ama imkansız. "finito" kelimesi arıyorum konuşmaların arasında didik didik. ayaklarım kopmak üzere, oturmaya ikinci bir sandalye bile yok. çıkıp gitmeyi düşünsem "lan bu kadar beklememe yazık" düşüncesi bastırıyor..

    hayır yani bankoda ayakta bekleyen müşteri temsilcisi konsepti yok ki 2 sn bişey sorup çıkasın. normalde burada olsa bu son derece ciddi müşteri-temsilci ilişkisini ortasından yarıp "pardon küçük bişey soracaktım da.." şeklinde sazanlık yapardım ama orası avrupa toprakları olduğundan biraz medeniymişim gibi davranayım diyorum içimden.

    önümdeki ilk müşteri 20 dk, ikincisi 10 dk civarı hayatımdan çaldıktan sonra sıra nihayet bana geliyor. hiç oturmadan soruyorum:

    -do you speak english?
    +no, sorry!..
    -ok adios..
378 entry daha
hesabın var mı? giriş yap