16 entry daha
  • filmde güzel olan iki şey var, anna friel ve sanat yönetimi. onun dışında pek bir başarısız ve isabetsiz olmuş. özellikle de tarihsel açıdan tutarsızlıklarla dolu. her şeyden önce bathory'ye gereğinden fazla sempati gösterilmiş. "çok çile çekti yavrucak yoksa özünde iyi bir insandır" demeye getirmişler. filmde zeki, güzel, zamanının ötesinde ve hayranlık duyulası bir kadınla karşılaşıyoruz. ölen kocasının en yakın arkadaşı ve katolik kilisesi tarafından mal varlığına göz dikilen, tüm bu zorluklara rağmen aşka ve sevmeye zaman ayırabilmiş yalnız bir protestanı izliyoruz. film bathory'nin o kanlı kontes hallerini teğet geçiyor resmen. son derece yüzeysel şekilde işlemişler. ergenlik döneminden beri sadistçe dürtülere sahip olan, 650 bakire kızı çeşitli işkencelerle öldürüp kanlarında banyo yapan, kanlarını içip, cesetlerini yiyen psikopat ötesi vampir ve yamyam kadından eser yok. filmin sonundaki ölüm sahnesinin bile gerçekle ilgisi yok. kısacası, bathory hakkında bilgi edinmek isteyenlerin işine yarayacak bir film olmamış. daha çok discovery'deki mythbusters bölümlerinden biri gibi. oldukça uzun bir bölüm tabii, 141 dakika.

    anna friel'in filmle ilgili röportajında söyledikleri de durumu özetliyor zaten:

    "i play elizabeth bathory, who is a real historical character, but we tell a very different story, we think she is very misjudged and she wasn’t guilty of all the crimes attributed to her. there is a lot of folklore and bathory is a strong, warrior-like heroine who has a duty to her marriage and her country, which stretched from the borders over moravia all the way to the adriatic sea, and she basically had to do it single-handedly."

    http://cineuropa.org/….aspx?lang=en&documentid=1253
25 entry daha
hesabın var mı? giriş yap