252 entry daha
  • insanlar umarsızca, yazıların akmasını beklemeden çıkarken yerimde kalarak,bitişinin hüznünü milletin görmesini istediğim son.(cümleye gel)

    aslında içimden eleştirmek gelmiyor,geride kalan bir şey oldu artık,eleştirip yazının sonuna da bir sonraki film hakkındaki umutlarımızı dile getiremeyeceğiz ki.neyse yine de dayanamayacağım:

    sorun,en başında harry potter'ın sinema uyarlamalarının,vizyonsuz yönetmenlere çektirilerek 'cebimize bakıyoruz' diye düşünen yapımcıların varlığını fazla belli etmesiydi.
    ikinci sorun ise klasik;kitapların çevirmenlerinden kutlukhan kutlu da ifade etmişti zamanında:'kitabı okuyunca kafanda bir dünya kuruyorsun,ama yönetmen sonra kendi dünyasıyla geliyor,seninkine tecavüz edilmiş gibi hissediyorsun.'

    ayrıca deniyor ki 'david yates geldi,istikrar kazandı seri'.yahu aynı yönetmeni kullanırsan tabi ki benzer tonda olacak filmler,chris colombus'un ilk iki filmi de istikrarlıydı o zaman.

    film benim açımdan bir iki istisna sahne haricinde maalesef beklentileri karşılayamayan bir final oldu.sadece yukarıda bahsettiğim nedenlerden ötürü mü,hayır:

    --spoiler şeysi--

    --aman gözünüz kaymasın--

    -ilk bölümde 'görünmezlik pelerini neden yok,oysa ölüm yadigârları konusunu açıklaması açısından çok önemliydi,neyse ikinci bölüme açıklarlar umarız' diye endişelenmiştik,boşunaymış.adamların aklında zaten hiç yokmuş ki yadigârlar kısmı.ne önemli bir şekilde söyleyen,ne bir hatırlatan.eminim ki kitapları okumadan filme gidenler içinde filmin adıyla içeriği arasındaki kopukluğu farkedenler vardır.yazık.

    -gringotts'un o 'içinden bir şey çalmak imkansız' havası nerede? imperius lanetine maruz kalmak bir 'aşık'a dönüşmekmiş meğerse,bildiğin mecnun oldu lan o cincüce.

    -dumbledore'un geçmişte kalan sırları,o 'pek de sütten çıkmış akkaşığı olmadığı'nın öğrenilmesi,grindelwald'la olan geçmişi zaten ilk bölümde de feci bir şekilde es geçildiği için birşey beklemememiştim,bir daha üzüldüm sadece.

    -koskoca harry potter ölmüş,sevgilisi denen kız bile şöyle hafifçe kaşlarını çatıyor(harry'cim ben olsam voldi ölür ölmez kapıyı gösterirdim o kıza kusura bakma şimdi),vefalı yoldaşları ron ve hermione sadece ginny'yi bir level daha düşük kaş çatma seviyesiyle izliyorlar.öğretmenlerden,diğer öğrencilerden ses seda zaten yok.duygu nerede lan peki?

    -koskoca ron ile hermione öpüşüyor,bu sahneden anlıyoruz ki sevgili david yates dudak yerine kızıl saç görmenin daha romantik olduğuna kanaat getirmiş.aferin devam.

    -serinin en sevilen karakterlerinden biri olan hagrid'i birkaç saniye için süs olarak görüyoruz,neyse ben harry'nin 'hagrid kim la?' diye dolaşmamasına sevindim bunu gördükten sonra.

    -karanlık lord,evet koskoca voldemort,ilk filmdeki neşeli halini takiben,harry'ye tekme tokat girişiyor.bıçaklamasından korkmadım desem yalan olur.harry'nin voldi'ye sarılıp birlikte hogwarts semalarında romantik bir geziye çıkması olayına hiç girmiyorum.midem mi bulanıyo benim?

    -bu göz olayına takmamak mümkün değil.mavi gözlü voldemort ile harry,küçüklüğünde kahverengi,büyüdüğünde yeşil gözlü oluveren lily...oğlum 250 milyon dolar bütçeyle iki lens alamadınız mı lan? hani hikayede önemli rolü olmasa neyse.

    -evet hogwarts savaşı dedik,battle of epic final dedik ne gördük?birşey göremedik...bir heykeller canlandığında,bir de birazcık dev görebilmek heyecanlandırdı sadece.oysa araya birkaç düellodan kesitler,hogwarts'ın yer değiştiren merdivenlerinin yıkılışı falan,alta döşe güzelce müziğini...savaş görmedik,harry'cik biryerlere gitti geldi sadece,kızılay kampı gibiydi ortalık.

    -king's cross tasarımı aynen hayalimdeki gibi olmasına rağmen,dumbledore ne ölüm yadigârlarından,ne harry ile voldemort arasındaki bağlardan,ne de pişmanlığından bahsetti.geçerken uğramış gibiydi herif.zaten richard harris-michael gambon değişimi genel izleyici kitlesi küçükken gerçekleştiği için çok fazla farkedilmedi gibime geliyor,oysa harris'in dumbledore'u cidden harikadır,gambon hiç olmadı maalesef.

    -görsellik olsun diye yapıldığı belli olan voldemort ile bellatrix'in ölüm şekilleri komikti.

    -ve beklenen düello,harry ile voldemort kapıştı,koskoca karanlık lord öldü,ortalıkta ne gören ne duyan.harry'nin voldiciğin tüm süngüsünü düşüren,açıklayıcı cesur lafları yok,zaten sonra hiçbir şey olmamış gibi geri döndü büyük salon'a,kimsenin sonuçtan haberi var gibi bir hali yok.kızılay kampı demiş miydim?

    -gerçekten tek beğendiğim sahne snape ile ilgili olanlardı,gerek prince's tale,gerek ölüm sahnesi.

    -yine de king's cross,prince's tale bölümleri ve aberforth'un varlığı ve şimdi hatırlayamadığım birkaç ayrıntı daha bütün bu saydıklarımı biraz hafifletti.

    --spoiler şeysi--

    --aman gözünüz kaymasın--

    aslında daha önceki filmlerden de içimde kalanları 'son film' bahanesiyle döktüm,uzun olmuş lan bayağı.neyse yine de(evet yine de) kızamıyorum,perdede kanlı canlı izlemek güzel çünkü bunları,çünkü hayatımın hatırı sayılır bir kısmını birlikte geçirdiğim seriye kızgın olmak istemiyorum.

    elveda harry potter dünyası,seninle tanışmak güzeldi.(duygusal mode on)
255 entry daha
hesabın var mı? giriş yap