6 entry daha
  • taraf'a üyeliksiz ulaşım kısıtlı olduğundan şöyle komple verilmesini düşündüğüm röportajın konusu kitap.

    perperık-a söe: yetim yanımız - esra karataş - istanbul - 14.07.2010

    haydar karataş’ın ilk romanı olan ‘gece kelebeği perperık-a söe’ iletişim yayınları tarafından yayımlandı. kitap dersim 1938 olaylarından sonra yaşananları anlatıyor.

    belki de insan, acılarının ortak olduğunu anladığında insanlaşacaktır. subcomandante marcos’un dediği gibi “san fransisco’da bir gay, güney afrika’da bir siyah, ispanya’da bir anarşist, israil’de bir filistinli, bosna’da bir barışçı” ve belki de türkiye’de bir kürt olabildiğinde kurtulacaktır insanlık. haydar karataş ise isviçre’de bir mülteci olarak sürdürüyor yaşamını. karataş ilk kitabı gece kelebeği perperık-a söe‘yle yetim yanımızı dillendirmeyi başarıyor. en önemlisi de öfkeyi körüklemeden yapabiliyor bunu.

    - türkiye, tarihindeki acılarla yüzleşmiyor. ilk kitabınız gece kelebeği perperık-a söe acıyla yüzleşmemizi sağlıyor. bu kitabı yazmak sizin için ne ifade ediyordu?

    yüzleşme öncelikle toplumsal değişimin en dinamik alanı olan romanda gerçekleşmeliydi. ne var ki, tarihsel sürecimiz gibi, romanımızda da azınlık yanımız eksik bırakılmış. gece kelebeği o yetim yanımızdır.

    - anneniz gülüzar ve atalarınızın yaşadığı acıları yazmak nasıldı?

    acı insanı öfkelendirir, dersim insanını dağlara çıkaran bu öfkedir, ben öncelikle o öfkeyle hesaplaştım, öfkemi yozgat hapishanesi’nin arka hücrelerine gömdüm. bunu türkiye’nin, dünyanın acısı olarak düşündüm.

    - kitabın kahramanı gülüzar’ın gözünden bakınca kin göremiyoruz. acısını gömen biri olarak bu romanı yazmak zor oldu mu?

    roman insanlığa empati kurma çağrısı yapar, romancının ideolojik takıntıları, bazı hasasiyetlere bakarak romanını yazması mümkün değil. hayatımızda bu kadar kin ve nefret varken, bir de okura bunu roman üzerinden vermeyi kabullenemezdim.

    - dersim olayları 1934-1938 tarihleri arasında yaşanmış, siz bitiş dönemini anlatıyorsunuz.

    bu romanın 1931-1938 yıllarında geçen birinci cildi var, hâlâ üzerinde çalışıyorum. ben annemin hikâyesiyle başladım, istedim ki ölmeden hikâyesinin yazıldığını bilsin. geride kalanların yaşam kavgasını anlatıyorum, çünkü bence esas dram oradadır.

    - keskin politik duruşu olan kimi kişiler ve çevreler roman okumayı vakit kaybı olarak görürler. politik duruşa sahip biri olarak romanla ilişkiniz nasıl başladı?

    eğer bizim büyük şairlerimiz, acımızı anlatan romancılarımız olsaydı, sonuç böyle olmazdı. politikacı, insanların kendisi gibi düşünmesini ister, tarih araştırmacıları da öyle, onların yazdığı gibi bakmamızı isterler tarihe, ben bu romanı yazdığım günden itibaren, ne yaptıysam benim siyasi fikriyatımın tek bir kelimesini söyletemedim kolsuz musa’ya... roman insanları özgür bireylerdir, kendi seslerini dinlerler. roman okuru da öyledir, özgürleşmek için, soruyu tersten sormak için roman okur. bu özgürleşme politikacıları rahatsız eder. roman okumak onlar için boş değil de nedir?

    - kitabınızdaki ceza vekili kahraman salih bey gibi kişiliklerin dersim üzerinde ne tür etkileri oldu? neyi temsil ediyorlar?

    kahraman salih bey, tehlikeyi görüp devletin yanındaymış gibi kendisini göstermeye çalışır, evine atatürk resmi asar, insanları korumaya çalışır, ancak buna rağmen sürgüne gönderilmekten kurtulamaz. belki bugünkü alevilerin chp ile kurduğu ilişkinin o günkü hali denebilir.

    - romanda yarattığınız karakterleri, neredeyse sadece diyaloglardan, hem iyi hem kötü yönleriyle görebiliyoruz. tasvir yerine diyalogları tercih etmeniz romanın en etkili özelliklerinden bence.

    evet, çok iyi fark etmişsiniz. fevzi müdür’ün iki kişiliği gözükür, bunlardan biri devletin kendisine biçtiği misyondur, devleti temsil eder, acımasızdır, devletin yasasını uygulamaktan çekinmez, ancak bir diğer yanı onun insan yanıdır. okur roman kahramanlarının her yönünü görmek ister, bunu da en iyi onların kurduğu cümlelerden çıkarır.

    - dersim’in o zamanki etnik yapısı çok renkli, neye borçlu bunu?

    dersim bütün osmanlı idaresi boyunca, isyan edenlerin gelip sığındığı bir yer. çok dilli, çokkültürlü ve çok inançlı... ancak son zamanlarda dersim iki uluslaşma arasında kaldı. türkiye’deki dine ve etnik kökene yönelme, dersim’de de hissedilmektedir. dersimliler eskiden, kendini etnik kökenle tanımlamazdı. dersim milleti, yedi renk kırk kuşaktır, diye açıklanırdı.

    - romandaki kadın karakterler çok güçlü bir duruşa sahipler. perhan ve kızları, hece, fecire...

    hayatta da böyle değil midir? kadınlar daha güçlüdür, kadının yaşaması gerekiyor, çocukları için yaşamak zorundadır. ancak romanda bütün bu güçlülüğe rağmen yenilen kadın sayısı çoktur. kadın yüreği, çocuklarını geride bırakma acısına dayanmaz.

    - gülüzar anneniz olmasaydı, romandaki hangi karakter üzerinden anlatırdınız hikâyenizi?

    sanırım o zaman böyle bir roman olmamış olurdu. gülüzar’ı yazmaya başladıktan sonra hiçbir zaman annem olarak düşünmedim, bunu başarmak zorundaydım. hayata bir kız çocuğunun gözünden bakmak zorundaydım.

    - kitapta insan ve doğa bir olmuş sanki.

    evet, dersim tarihi gerçekte budur. hep insanların acısından bahsederiz, oysa bugün doğanın çektiği acı insandan daha derindir. böcekler, kuş türleri yok oluyor.

    - gülüzar’ın tepkisi ne oldu bu süreçte?

    yıllardır belleğinin derinliklerine gömdüğü bu acı hikâyeyi anneme anlattırdıktan sonra, kadın kâbuslar görmeye, geceleri ağlamaya başladı. kardeşim okumuş kitabı ona, köpeğin annesini ısırdığı bölümü bir daha okumasını istemiş. ovacık’a giderken, fecire hatun’un kucağında bir yaşında bir bebek daha varmış, onu o dağda bırakmışlar. ölü mü sağ mı bıraktılar hatırlamıyor. annesinin kucaktaki bir bebeği dağ başında bırakıp gitmesini sormaya dahi cesaret edememiş, çünkü o zorluğu, neden bırakıldığını biliyordu... şimdi “sormadım, gözüm kör olsun sormadım” diyor. romanda yeterince çocuk ölümleri vardı, bunu ekleyemezdim, dolayısıyla işlemedim...

    - kitabın devamı olacak mı? gülüzar neler yaptı öğrenebilecek miyiz?

    evet, romanın hem öncesi ve hem de sonrası olacak, 1970 devrimcileri gelip bizi bugünlere getiren acıları bırakıp geri gidecekler. ayrıca osmanlı döneminde kimlik arayışlarını anlatan bir romanım var. son şeklini vermeye çalışıyorum. beni çağıran rüya adında, hapisten elimde kalmış bir başka romanım da var.
3 entry daha
hesabın var mı? giriş yap