7 entry daha
  • telefon çalar gecenin bir yarısı, isim yazmaz yapay zeka ekranı, ezberletilmiş rakamlar ise tanıdık olmaktan uzak... "şeytan" ya da "melek" dürter gecenin bir yarısı, tanıdık olmayan numaraları "cevaplama"yan el, "cevapla"ya basar.

    bin yıldır görmediğin bir "eski" arkadaş, "eski" sıfatını sorgulatarak şen şakrak "merhaba" der, tüm sosyal paylaşım sitelerini, "yeni" ve dahi "fast food" arkadaşlarını sorgulatarak...
    "nasılsın"dır, "ne yapıyorsun"dur, "ot mu oldun, bok mu koktun"dur...
    e peki can ciğer, sen bu saatte damdan mı düştün, kabusunda mı gördündür...

    tefekkür getirir ses, nedamet getirir.
    elde albüm "eski"lere nur yağdırırken saçsız başını sardığı eşarpla oturmuş vedaya hazırlanmaktadır. gördüğü fotoğraflarda titrek, sarı, cansızlaşmış işaret parmağının üzerinde durduğu yüze bir şekilde, kimbilir kaç vesaitle ulaşıp, "gidiyorum, hoşçakal. güzeldi ve ben bunu söylemeliydim" demektedir. "gitmek" fiilinin tam da anlamını vererek...

    sessiz, ıssız, kelimesiz , harfsiz bırakır insanı gecenin bir yarısı. "güneş doğduğunda geçecek" gibi bir duygu, öznel; ve fakat "güneş ona doğacak mı!" kaygısı...

    "kifayetsiz" kelimesinin anlamı iliklerine kadar hissedilir. "geçmiş olsun"lar, "umudunu kesme"ler, "savaş!"lar, "her şey güzel olacak"lar, "bir de şöyle bir doktor varmış"lar kifayetsiz... ses, söz, dil kifayetsiz... sadece kalıplar, kalıplar, kalıptan nefret edip de kalıba başvuranı dahi inandırmayan...kalıbı duyanı usandıran...
    yok canım göz yaşı mı? akmıyor ki! nesin sen, kabus gibi geçmişten gelip bugünün suniliğini anlatan vicdan azabı gibi sana karşı değil de insanın "öz"üne karşı...
    yok canım göz yaşı mı? akmıyor ki! yıllar, yaşlar boşa geçiyor; yollar kesişiyor, ayrılıyor... bir seda, bir veda. bu kez son.

    bu sigara son! bir daha içmemeli....
273 entry daha
hesabın var mı? giriş yap