67 entry daha
  • sayısız sembol baştan sona kadar etrafta fink atarken, bizim barton ile birlikte tıkandığımız film.

    --spolier olabilir--

    tıkanmama sebep olan birkaç güzel detayı sıralamam gerekirse;

    sıradan adamı gözlemlediğini ve anlattığını söyleyen, ama sıradan adam’ı dinlemekten de, onun yerine kendini koymaktan da uzak bir barton fink karakteri. ve bir sahnede de bağıra bağıra söylediği gibi; “ben yaratırım. ben yaratanım!” demesi.

    barton fink’e “bu bir yahudi adı değil mi?” diye soran dedektiflerden birini, “heil hitler!” diye öldüren bir charlie karakteri.

    heyecanla ve defalarca “sana hikayeler anlatabilirim” diyen sıradan adam charlie’nin, “bir gün evime geldin ve çok gürültü yaptığım için beni şikayet ettin” diyerek manyak mundt’a geçiş yapmasının, adeta onu hiç dinlemeyen bu yaratıcının karşısında isyan edip şeytan’a dönüşme sürecini anlatması.

    geçici mi kalıcı mı olarak geldiğini bilmediği bu otelin, yani dünyanın, şeytanın dokunuşuyla cehenneme dönüşmesinden sonra barton fink'in, dünya üzerinde bulamadığı huzuru hayalindeki cennete kaçarak araması.

    -- spolier olmayabilir--

    dünya üzerinde yaşanan tüm acılardan/ zorluklardan/ imkansızlıklardan/ mutsuzluktan... sonra, insanın kaçısı hayalde araması gerçeği. olmayana inanması, olmayanı var etmesi düşüncesi. kapıları önce bir bir kapatan da, sonra bir çıkış kapısı yaratan da, ve bu çıkış kapısının varacağı yeri bulan da insan aklıdır diyor, sanki bu film. nasıl dünya üzerinde yaşanan bir cehennemi, ve bir otel odasının duvarındaki resimden bir cenneti yaratabilen de aynı insan aklı ise...

    akıl huzuru mu (charlie bunu sattığını söyler), yoksa aklın yaşamı mı (barton bunu anlattığını söyler) bilmiyorum, amma velakin bu filmin yarattığı kölelik, faşizm, sıradan adam, din, yaratma süreci, yazma eylemi üzerine türlü sembollerle bezeli akıl egzersizini es geçmemek gerek diyorum.
77 entry daha
hesabın var mı? giriş yap