137 entry daha
  • arkadaşımdır, hatta bazı özellikleri başlığa takılmış, daha da fazlası var, eksiği yok.

    bakın ben kendimi ilişki uzmanı olarak görürüm, özellikle başarısız ilişki uzmanı olarak, napolyon gibi "yenile yenile yenmesini öğrendim", yok lan ne öğrenmesi, tek benzerliğimiz kısa boylu olmak kendisiyle. nerede hata yaptığımı halen anlamış değilim, insanlar da anlayamadı ki beni, ben kendimi anlayım ama şunu net olarak söyleyebilirim: idealize edilmiş bir sevgili/karşı cins portresi çizmek çok yanlış, hayat karşınıza insanları çıkarır, onları ya seversin ya da benim gibi babayı alırsınız en sağlamından.

    biz erkekler gibi kadınların da böyle yapması lazım aslında, hatta çok değil daha dün bu konuda çemkirmiştim: (bkz: #29071566) ama burada bahsettiğim profilden bir arkadaşım var, hatta hayatımda olan belki de en önemli dostum, eksiği de yok, gerçekten fazlası var, abartmıyorum be kardeşim, böyle erkekler var.

    arada objektif olmak gerekiyor, milyonda bir olan istisnalar dışında şu bir gerçek: biz fakir tayfaya kurban olduğum allah sadece zeka bahşediyor, zengin çocukları ise erkekse çok yakışıklı, kızsa çok güzel, 2 kere 2 4, inkar eden çarpılır amk. hele ki fakir biri olarak zenginlerin bulunduğu ortamlara girerseniz çok net farkedersiniz durumu, "iyi de amk fakir halinle nasıl gireceksin ki o ortamlara" dediğinizi duyar gibiyim, rahat bir koltuğa oturun ve dinlemeye başlayın beni:

    eminim aranızda vakıf üniversitelerine burslu girip okumuş olan benim gibi insanlar vardır, bizim durumumuzu başkası pek anlayamaz, gerçekten yaşamanız lazım anlayabilmek için. ben bir şekilde kendimi 99 senesinde bilkent'te buldum, evet o zamanlara ait duyduğunuz çoğu şey şehir efsanesi, doğrudur, ama doğru olmaya o kadar yakın şehir efsaneleridir ki doğrusalar bile ben şaşırmam "o gün yurttan dışarı çıkmamışım, herhalde yaşanmıştır" diye düşünürüm. o kadar çok ferrari gördüm ki ben, "2 ferrari çarpışmış" efsanesi halen bana doğru olabilir geliyor, amk o kadar ferrarinin okulda boy gösterip çarpışmaması bence şehir efsanesi olur.

    şimdi ortam meselesine geri dönelim, eline ayda sadece 140 dolar burs (bir de ben 17 yaşından itibaren hergün en az 1 paket sigara içerim siz hesap edin artık) geçen, yiyeceği yemeğin en ucuza gelmesi için ring'le real'e inip tostluk malzeme alıp, elinde poşetlerle yine ring bekleyip o ringe binip dönen benim gibi çirkin erkekler, ve alabildiğince zengin, gerçekten komik ve yakışıklı - kızlar buna piç demezler, biz piç diyoruz işte amk kedi ve uzanamadığı ciğer hesabı- erkekler ve gerçekten oldukça güzel, kibar, alımlı ve bakımlı kızlar.

    o kadar güzeller ki platonik olarak bile aşık olamıyorsun, hayal bile kuramıyorsun, çünkü ortadaki realite çok hüzünlü, senin hayal kurmana bile fırsat tanımıyor, şarkının birinde geçer ya "çok güzeldi aşık olamadım" ben bunun ötesini yaşadım arkadaşım, "çok güzeldi çok özeldi çok zengindi, çok bana fazlaydı aşık olamadım" işte böyle bir ortam var, bu ortamda bile komunist olmadıysam şimdi asla olamam, ken loach filmlerini izlediğim de bile komunist olma duygusu yaşamıyorum siz düşünün artık.

    sözün özü bir şekilde fakir halimle ben çok zengin insan tanıdım, o yüzden bir şekilde genelleyebilirim bu insanları: gerçekten sonradan zengin olan kendini belli ediyor, parasıyla hava atma çabası, gelene geçene yazma, okulu kaale almama, geceleri poker vs. "sonradan görme" deyimi sonuna kadar doğru, sonradan gören amı götü dağıtıyor arkadaş, uzun süredir zengin olan, iyi aileden gelenlerse tamtersi resmen zenginliğinden utanıyor, hatta saklamaya çalışıyor, mütevazilik had safhada, bakın yeminlen söylüyorum ben o kadar zengin olsam asla onlar gibi davranmazdım/davranamazdım, herhalde ben de sonradan görme gibi davranırdım.

    işte tanıdığım ve şu an belki de en iyi dsotum olan biri var, ismini veremem ama "h" harfiyle başlıyor, babası ebesinin amı kadar zengin, ama çocuk o kadar delikanlı o kadar mütevazi bir çocuktu ki - ki halen öyle - genelde benim gibi burslularla takılırdı, bize karşı ayıp olmasın diye bizim gibi giyinirdi - anladığım kadarıyla bizim kötü hissetmememiz için - bizimle aynı menemen tavasına banardı, siz düşünün gerisini.

    şimdi abarttığımı düşünüyorsunuzdur ama gerçekten abartmıyorum, çocuk o zamanlar belki de bilkent'in en yakışıklısıydı, boy desen 190 üzeri, fit vücutlu, inanılmaz zeki - deli satranç oynar - ve hayatımda gördüğüm en alçak gönüllü insan, hergün çeşit çeşit kız gelir buna yazar, bu da hepsini terslerdi, bakın gerçekten samimiyim. şimdi 1999-2003 yılları arasında bilkentte güzelliği efsane olan bir kız var, bilen bilir zaten, herkes kimden bahsettiğimi anlamıştır, sadece bir ipucu olsun onun da ismi "h" harfiyle başlıyor, bu kız bile dediğim dostuma yazdı, onu bile siklemedi. bu arada bilkent benim dediğim zamanlar mevcudu on bin üzerinde olan okuldu, şimdi yeni yeni bölümler fakülteler açılmış, düşünün bu kadar çok öğrencinin olduğu okulda güzelliği efsane olan birinden bahsediyorum.

    neyse herşey tip diyenler için gelsin: abi çocukta her bi bok var amk, resmen şu satırları yazarken veresim geldi çocuğa, zaten karşı cinsten hiç aradığımı bulamadım, gay mi olsam lan? gerçi çok dedim zaten kendisine "abi kız olsam ilk sana verirdim" diye, esprili bir şekilde "sana kadar düşmem hacı" dedi defalarca. konuyu dağıtmadan şöyle devam edeyim: sırf dostoyevski-tolstoy-çehov falan rus edebiyatçıları orjinal dilinden anlayabilmek için geldi yaz okuluna rusça öğrendi amk, ben de artık nasıl bir malsam "latinler çok verici oluyormuş" efsaneleri ile büyüdüğüm için intensive ispanyolca aldım yaklaşık 12 sene önce, şimdi tek kelime hatırlamam o ayrı konu, sözün özü bu eleman benim gibi abazanların yapacağı şekilde rusçayı karı düşürmek için öğrenmedi, güzel bir amaç için öğrendi, ve halen unutmadı bu yüzden, zaten karı düşürmek için rusça da bilmesine gerek yok, ne zaman tatile gitsek anında yanına 10-15 tane rus karısı üşenir, onlarla sanattan edebiyattan falan bahseder, o ayrı konu.

    şimdi yine abartmıyorum, biliyorum abarttığımı düşünüyorsunuz ama bu çocuk mezun olunca resmen iş aradı, kpss'ye falan girdi, baba parası yememek için, babası da istanbul'un sayılı mütahitlerinden, bırakın kendisi, 7 nesil sonraki torunlarının çocuklarının yeğenlerini bile saraylarda yaşatacak kadar zengin, öyle bir babadan bahsediyorum, ve iş bulamadı. bakın o durumda bile naptı biliyor musun? gitti babasından borç para istedi, dediğim para da öyle büyük bir rakam değil, altmış bin lira, tek kuruş fazlayı bile kabul etmedi, ve kendi işini kurdu.

    işinin detaylarına inemem, kimden bahsettiğim anlaşılmış olur ama resmen yanında bir kişi bile ekstradan çalıştırmadan işini idare etti, yerleri süpürdü, tuvalet temizledi falan, bakın ben bile yapmazdım o işleri, gitti kazandığı paranın hepsiyle babasından aldığı parayı geri ödedi. işte böyleleri de var amk, zengin diye bu insanları karaktersiz olarak yaftalamamak lazım, sizde bulunduğunu zannettiğiniz karakterin milyon katını sol cebinden çıkaracak insanlar var.

    ayda bir ankara'dan istanbul'a giderim haftasonları, cumartesi ya da pazar muhakkak bir gün arkadaşımın kadıköy'deki iş yerine uğrarım, zaten vapura binmiş oluyorum, denizin üstünde olma hissi bile paha biçilemez, bu arada vapurda sigara yasağını icat edenlerin taaaaa, arkadaşım halen bana vaktini ayırır, abi nereye gitmek istersin, napmak istersin falan, işini yarım bırakır benimle ilgilenir, benim gibi piskolojik sorunlu çirkin 30 yaşındaki adamı mutlu etmeye çalışır, mercan'a kokoreç yemeye gideriz, en az 10 kız buna yiyecekmiş gibi bakar, gerçekten abartmıyorum.

    işte böyle sayın seyirciler, nesli çok az da olsa "seviye yükselten piç" var ve halen aramızda, ne yazık ki evli değiller ve ne yazık ki benim gibiler onların tırnağı olamaz, size tavsiye olsun, böylelerini aramak için çok hayal kurmayın, çevrenizde sizi seven insanları görmeye çalışın, tamam lan bana kadar da düşmeyin, tipsiz olduğumun farkındayım ama şairin de dediği gibi "ben güzele güzel demem güzel benim olmadıkça" hoşçakalın, hürmetler.
5026 entry daha
hesabın var mı? giriş yap