6 entry daha
  • herkes filmden bahsetmiş, ama kimse filmin konusunu yazmamış. ben yazayım. şimdi yeni evli çift var. damat bir geminin kaptanı. geminin adı "atalante". bu adam sevgilisi ile evlendikten sonra balayına çıkar, daha doğrusu gemide yaşamaya başlar eşiyle. ilk başta bunların ilişkileri çok iyi ilerler. geminin ikinci kaptanın da dediği gibi "ya öpüşmektedirler ya da münakaşa etmektedirler". hayat onlara güzel. küçük burjuvalar sizi. ama gün gelir kadının canı sıkılmaya başlar. "denizden sıkıldım rıfkı. bunaldım yaniii. valla kusucam. paris'i görmek istiyorum. beni paris'e götür. rıfkı beni paris'e götür" diye tutturur. rıfkı peki der, "hacım paris'e çek mercedes benz'i" diye emir verir ve paris'e yanaşırlar. bizim rıfkı çok kıskançtır. kadını dişleri dökülmüş ikinci kaptanla konuşurken görünce bile dellenir. "onu öyle görünce ekmek bıçağını kaptığım gibi..." şaka lan, yok, olmuyor öyle şeyler. bir meyhaneye giderler rıfkı ile karısı. buradaki sihirbaz, kadına asılır. kadın da pas verir inceden. rıfkı çıldırır tabi. kadını gemide bırakıp dışarı çıkar. kadın sinirlenir ve gemiden kaçar. "ne halin varsa gör, aşüfte" der ve yol alır. çok geçmeden kadını özlediğini fark eder. mecnun'a döner. mecnun kendisini çöllere atmaktadır, leyla'yı çöllerde arar. paris'te çöl olmadığı için rıfkı, leyla'sını denizde arar.

    filmi anlattım hiç gereği yokken. özetle başarılı bir filmdir yapımcılarca yüzlerce kez tecavüze uğramışsa da. geri zekalı yapımcılar filmi vizyona sokmak için sürekli sahneleri kesip durmuşlar. bir versiyonu beğenilmeyince ve vizyona çıkmayınca diğer versiyon için kesip biçmeye başlamışlar eldeki ham görüntüleri. dolayısıyla elde kala kala bu 89 dakikalık görüntüler kalmış. 1990 yılında bu filmin 89 dakikalık versiyonu, yani piyasadaki versiyonu yapılmış, sağ olsunlar. elemanlar yapmasaydılar izleyemeyecektik bu güzelim filmi.

    sadece bir film çeken jean vigo epey yetenekli olduğunu bu filmle kanıtlıyor, daha doğrusu çektiği filmden kalan görüntülerle. farklı iki karakteri evlendirip bu karakterler arasındaki çatışmalardan yararlanıp ortaya çok sağlam bir romantik film çıkarıyor vigo. rıfkı denizi seven birisi. karadenizli olsa gerek. rıfkı aynı zamanda maceraperest birisi. zaten bir gemide yaşamak için maceraperest olmak gerekiyor sanırım. onun eşi ise denizden hoşlanmayan bir tip. tam tersine karayı daha çok sever. film bu iki karakterin çatışmalarına odaklanır.

    film aşkın her evresine odaklanır. dramatik yönü (kadın gider, rıfkı mecnun'a döner, gemide deli divane dolanır), romantik yönü (filmin başlarında rıfkı ile karısının birbirlerine bakışları, öpüşmeleri vs), erotik yönü (birbirlerinden ayrı kaldıkları günlerde birbirlerini ne kadar arzuladıklarını fark ettikleri sahne). filmin en şaşırtıcı tarafı ise erotizme yer vermesi. ilk kez porno izleyen birisi gibi donup kaldım vallahi. ilk kez erotik çağrışımlı sahnelere yer veren film değil l'atalante. avrupa'da bu filmden seneler önce bu filmden daha erotik sahnelere yer veren bir film çekilmişti. gene de alışık olmadığımdan şaşırdım. zira "biz sizi muhafazakar sanıyorduk". cesur bir film, çok cesur. o dönem ki hollywood'la mukayese edildiğinde epey cesur olduğu fark edilir. öyle elini göğsüne götüren, bedeni arzuyla titreyen bir kadın falan bu tür sahneler ayıptı hollywood'ta. şimdi adamlar threesome, foursome, bazen five-six'e de gidebiliyor, yapıyorlar.

    neyse çok konuştum. bu muazzam aşk filmini izleyin.
12 entry daha
hesabın var mı? giriş yap