• asagida bir tuale resmedilmistir:

    "(...)
    köşkün avlusunda kundağa sarılmış onlar. bahçede ilk adımlarını çimlere basmışlar. dadıların elinde emeklemişler. hizmetçilerin kollarında yetişmişler.

    sırça köşkün sofrasında bir tek kuş sütü eksiktir. bu sofranın sohbeti, muhabbeti de eksik olmaz. uzun uzun konuşulur, tartışılır, şakalaşılır. zenginliklerden, inceliklerden, tarihten, ekonomiden, ruhbilimden, tanrıdan, musikiden, şiirden, peygamberden, sanattan söz edilir.

    orada oturanların hepsi bilir ki, sofranın böyle zengin olması için, ırgatların amelelerin iyi çalışması gerekir. çalışanların özgür olması, emeklerini özgürce satabilmesi gerekir. varsılların huzurlu olması, üretim araçlarını, sermayelerini gönül ferahlığıyla işçilerine kullandırtıp onlara ekmek verebilmesi gerekir. velhasıl, huzur ve güven ortamının sürmesi gerekir.

    bazan tartışmalar uzayıp gider, çayların ıhlamurların birini götürür birini getirir komiler. söz gelimi, varsıllar montaj sanayii ile mi kazançlarına kazanç katmayı sürdürmeli? yoksa, kendi millî, hamasi otomobilimizi üretmemizin vakti geldi de geçiyor mu? hangisi daha akılcı, hangisi daha kârlı? hangisini bizi çekemeyen düşmanlarımız baltalıyor?

    konuşulur da konuşulur, ateşli nutuklarla kan ter içinde. ceylan derisi koltuklar üzerinde. dolu midelerin üzerine soğuk şerbetler içilerek.

    konuşulur ki, fabrikalarımız atölyelerimiz vızır vızır çalışsın, bacalardan tüten duman ekmek buharı gibi kentlerimizin üzerine çöksün. borsanın ışıkları hep yeşil yeşil yansın. ağalarımız, beylerimiz, büyükbaşlarımız daha yoksul ülkelere kaçıp gariban çalışanlarımızı ekmeksiz bırakmasın, asgari ücret vergiler filan onları ürkütmesin. herkes iki anahtar alabilsin, evi de arabası da olabilsin. vatanımız cennete dönsün, çeşmelerimizden şerbet aksın.

    kimi zaman köşkün duvarları dışından homurtular, gürültüler de yükselir. her ne kadar incesaz bastırsa da bu hariçten sesleri.

    tarlasını tapanını satıp gelmiş köylüler olabilir. derelerin biri daha kurumuştur, ya da büyük makinaların eksikliğinde ailesinin yokluk içinde sürünmesini daha fazla içi kaldırmamıştır. irgatlık edecektir artık büyük çiftliklere, ama alışması zaman alır.

    ya da kendi atölyesini kapatmış bir marangozdur, tornacıdır, terzidir, salınıp duran ekonomik göstergelerle daha fazla dans edememiştir. fabrikaya yazılacak, maaşlı vardiyalı çalışacak. şimdi ilk zamanlar zor geliyodur ona el kapısı.

    yine de bu hariçten homurtular sırça köşkün duvarlarından içeri sızamaz, sızsa bile sofradakilerin neşesini kaçıramaz. sofradakiler bilir çünkü, doğanın yasası kazanmak ve kaybetmek üzerine kuruludur. kaybettilerse ne yapalım? insanın doğasında vardır rekabet, hırs, kazanç güdüsü. bunlara karşı çıkanlar, doğaya aykırı davranmaktadırlar, insan doğası ile savaşmaktadırlar. bu yüzden kaybetmeye mahkumdurlar. insanın fıtratı gereği, allah’ın kanunları gereği birileri baş olacaktır, birileri de ayak. çalışan, aklını kullanan, gözü açık olan kazanacaktır. saflar, aptallar, uyuşuklar, bozguncular da yenilecek. para bu dünyadaki en akıllı şeydir, nereye gideceğini çok iyi bilir. oyunun kuralları böyle diyor! buna uymayan, karşı çıkan elbette ki mutsuz olacak, bozguna uğrayacak.

    geç saatlere kadar sürer sohbetler tatlı servisiyle.
    eğitim çok önemli azizim, eğitim en büyük dert! şimdi en ateşli tartışmalar, yer yer yükselen sesler. havada uçan rakamlar, 3, 5, 8, 12! kaç yıl?

    rektör seçimlerinde kim kazanmalı? kaç oyla, kaçıncı sıradan, nereye yerleşmeli? kötünün iyisi, kötünün kötüsü. öğretmenler atanmalı mı, böyle sözleşmeyle filan mı sürmeli? maaşlar ne olacak? din dersleri kaç saat olmalı? millî güvenlik dersleri?

    asıl onu bırakın, bu fukaralar bu kış nasıl ısınacaklar? gazı nereden alıyoruz? nükleer santral şart olmuş, değil mi? bakın işte, demedik miydi yahu! ya termik santral? rüzgâr türbinleri, baraj kapakları, güneş panelleri. dönsün babam dönsün. şu yolları da iyice genişletmek gerek artık, ki kamyonlar rahat geçebilsin.
    formula yarışlarını da ülkemize getirmeli. olimpiyatlar, turnuvalar, kongreler. cennet vatanı bu vesileyle dışarlarda tanıtalım. turist çekelim. turizm bacasız fabrikadır zaten. gelsinler gezsinler döviz bıraksınlar. tesis inşaatlarından, işletme ücretlerinden da kazanır benim zenginim, girişimcim. öyle değil mi?

    sırça köşkün çocukları sohbetlerini böyle tatlı tatlı sürdürürken, sertçe esen bir yel köşkün penceresine vurup kaçar.

    oradan sahil şeridine doğru uzanır, asfaltın yuttuğu kıyılarda sallayacak ağaç bulamaz. aydınlatma direklerini titreştirir.

    yol kenarındaki küçük parkta yatan bir evsiz adamı uykusunda üşütüp titretir. sıcak çorbaya kaşık salladığı düşüyle avunur adam, son krize kadar çalışmış olduğu fabrikanın yemekhanesindedir. her zamanki gibi pek az konuşularak, mesafeli. herşey oldukça dakik, tuvaletlere bile sayaçla girilip çıkılır. bantlar döner, eller işler. hep aynı hep aynı, insan bazan günleri karıştırır. bazan çıldıracak gibi olursun. pis kokulu yağlar birikir, derelere akar. otobüslerle evlere dönülür uyumak için. saatlerce bitmek bilmeyen yolda dirsek dirseğe durup gıkını çıkarmadan. tanışmadan, konuşmadan, dertleşmeden. arabaların tekerleri döndükçe yolcular itişir kakışır, sürücüler bağrışır dövüşür. komşu komşuyu tanımaz, selamsız sabahsız. pazar günü izin yapılabilirse, hanımı çocuğu alıp dışarı çıkılır. hava güzelse otoyol kenarında piknik yapılır belki. hava kapalıysa alışveriş merkezinin katları adımlanabilir, mağazaların vitrinlerine bakılabilir. parayla değil ya! rengârenk, insanın içi açılır. borçları, senetleri biraz olsun unutur insan.
    çocukluğu, köyü uzak anılarda ışıl ışıl. onca yokluğun, yoksunluğun içinde bal gibi bir tat ağızlarında. birarada olmaktan mıdır? dedesini anımsar. sazı, sözü dinlenen bir adamdı. bir öğüdü yineleyip dururdu torunlarına:

    “...sakın ha tepenize bir sırça köşk* kurmayın, kurdurmayın. ama günün birinde nasılsa böyle bir sırça köşk kurulursa, onun yıkılmaz, devrilmez bir şey olduğunu sanmayın. en heybetlisini tuzla buz etmek için üç beş kelle fırlatmak yeter..."
    (...)"
2 entry daha
hesabın var mı? giriş yap