8 entry daha
  • küçük iskender, balık burcu hikayeleri'nde eleştirir bu dizeyi:

    ''... bir dönem neredeyse bütün şiirseverlerin sevdiği bir şiirin bir mısrasında 'ben sende bütün aşklarımı temize çektim' diyordu şair. temize çekmek, artık iyice yıprandığını, kirlendiğini ya da aslına erdiğini savladığınız birşeyi bir yerden bir başka yere taşımak, aktarmaktır; daha 'temiz' bir yerde korumaya almaktır. 'aşk ile şık olunan' arasında bu farkı yaratmak, duyduğu aşkı bencilce kişilerden kişiye götürürken, şık olunan'ı bir anlamda yalnızca 'temiz bir defter' gibi görmek, ne kadar doğru?! ya da yeni bir insanda size ait eski aşkları depolamak, onların toplamını görmeye çalışmak?!

    aşk'ın bu olmadığı kanaatindeyim. arayış'la aşk arasındaki bu fark değil midir zaten âşık'ı zor durumda, yalnız bırakan?! ben, platonik öğeler taşımayan bir karasevdanın yanındayım. aşkı uğruna sevdiği insanı vuran insan, ulaştığı halde ulaşamadığının farkına vardığı için yıpranan birey midir ki?! evet. toprağına bastığınız gezegenin tamamına sahip olamadığınız, onu gönlünüzce yaşayamadığınız için üzülmüyor musunuz?! aşk'a yerleşen bu 'sahiplenme', karşınızdakini yönlendirmek olarak alınmamalı asla: bu sahiplenme, karşınızdakinin yarattığı büyüyü koruma güdüsüdür yalnızca. bazen o kişinin varlığı, yanınızda olması bile etkilemez sizi. siz, öyle birini bulup sevmiş olmanın güzelliğini sevmeye başlamışsınızdır. aşk, sevmek fiiliyle değil, özlemek fiiliyle ilintilidir çünkü. gelmesini istemek, onunla birşeyler yapmayı istemek, onunla dünyayı fethi istemek. .. böylesi isteklerden doğan özlemle de onu sevmek. arabeskten değil, olgunlaşmaktan bahis açıyorum. popülist bir mantıkla, tüketime açık, 'durmadan temize çekilebilecek' bir şey midir aşk?! tarihten, sinemadan, edebiyattan örnekler vererek, aşk'ı küçük duruma düşürmeyeceğim elbette. yoksa ben de onların yaşadığı, yaşatmaya çalıştıkları aşkları 'kendimde temize çektirme' eylemine girmiş olurum. hani, klasik bir laf vardır: 'sır, tek kişinin bildiğidir' diye; işte, bana göre de aşk, tek kişinin yaşadığıdır. o yüzden aşkları kimsenin tekelinde bırakmamalı, kurumlara hapsetmemeli, aşk hakkında ortak bildiriler hazırlamamalı ve mümkünse sözlükte yer almasına dahi izin vermemeliyiz. hiçkimse bir başkasının gördüğü rüyayı göremez; hiçkimse bir başkasının yaşadığı aşkı anlayamaz. mesele bu kadar açık ve net!

    kimsenin aşkına kendi aşkıyla pişti yapamaz!.''
15 entry daha
hesabın var mı? giriş yap