72 entry daha
  • orson welles bir keresinde tevazu da göstererek, akira kurosawa için, “shakespeare’e dokunmaya hakkı olan tek adam” demiştir. tarih bize göstermiştir ki, bu hiç de yanlış bir söylem değildir. ran, 160 dakikalık süresi boyunca zamanın kendisini durduran bir eserdir. sinema tarihinde hiçbir filmin bu filmdeki savaş sekanslarıyla boy ölçüşebileceğini zannetmiyorum. tüm sekanslar o kadar kanlı ve ürkütücüdür ki, bu durum bile inanılmaz güzellikle dolu olduğu gerçeğini değiştirmez. sanki bir balenin, sinemasal dille dışavurumunu izleriz.

    ran, shakespeare’in kral lear’ının serbest bir uyarlamasıdır. lear’ın kızları yerine oğulları vardır ve trajedideki temel nokta intikam olmuştur. oyunculuklar da mükemmeldir. tek bir tane bile ortalama oyunculuk bulamazsınız. müzik kullanımı olabildiğince minimalisttir. flüt sesi hafızalara kazınır.

    ran’ın en vurucu noktalarından biri ise, savaş sahnelerinde oluşan sessizliktir. bu sessizliğe özellikle vurgu yapılmıştır. kurosawa’nın dehası, sinemaya yepyeni bir yöntem de kazandırmıştır böylelikle. nitekim savaşı tasvir etmek için yapılan nice filmde, arka plandaki gürültü seyirciyi rahatsız eder, fakat kurosawa’nın yöntemi gibi şiirsel ve akılda kalıcı asla olamaz. kurosawa bu sahnelerde bizlere gökyüzünü, bulutlar arasından çıkan ayı ve kanlı yeryüzünü gösterir. öylesine güzel görüntülerdir ki, tüyleriniz diken diken olur.

    --- spoiler ---

    insanoğlu savaşır, yaşar ve ölür. filmin sonundaki sahne gerçekten çarpıcıdır. tanrısını (filmde buda posteri) kaybetmiş, kör ve yalnız bir insan, tüm insanlık tarihini özetler niteliktedir.

    --- spoiler ---

    ran, kurosawa’nın onca yılın birikimiyle çektiği, tüm zamanların görülmesi gereken filmleri arasında üst sıralarda yer alması gereken bir başyapıttır.
80 entry daha
hesabın var mı? giriş yap